Belki de bilinçaltının kafa karıştırıcı belirsizliğiydi onu deliliğe sürükleyen. Çevresindeki her bireyin kabuslarında bir karabasana dönüşüp onun kalbini sökmeleriydi onu kendisinden uzaklaştıran. Oswald Chesterfield Cobblepot'ın aklını yitirdiğini herkes söylerdi; dengesiz olduğu, çevresindekilere yük ve bela olduğu yazılmamış özelliklerinden biriydi. Herkes konuşurdu, herkes eleştirirdi ancak tek bir kimse sormazdı ona, neyin buna sürüklediğini, neyin onu bu denli paramparça hale getirdiğini... Kimse Oswald'ı yok edip tüketen şeyin ne olduğunu sorma zahmetine o kudretli benliklerini layık görmediler.
Ancak tahmin etmişsinizdir; bu noktada, ona gelip kalbini açan ve sanki onu anlamak için yaratılmış olan biri çıkagelmeliydi ve her şey düzelirdi. Oswald da böyle olacağını umuyordu, ummanın da ötesine geçebilmişti bu sanrı, az kalsın olacaktı.
Onu düzeltebilecek, hayır, onu hissedip onun ilacı olacak kişi Oswald'ın zıttı bir karaktere mi sahip olmalıydı? Masallarda hep böyle olurdu, değil mi? Korkunç canavarı güzel ve zarif genç kız uysallaştırırdı, kötü kalplerin haddinden koca yürekli kahramanlar gelirdi. Doğru ya, onlar neye göre bu sıfatı hak ediyorlardı ki? Kalbinin etrafına kara sarmaşıklar dolanmış birine 'koca yürekli' denmez miydi? Nedeni ne idi bunun? Oswald bunları düşündü, düşünmek soyut bir eylem olsa da kurşunun beynine vurması gibi somut bir eylemden daha çok yıpratıyordu onu.
Her neyse, Oswald'ı düzeltecek kişi hakkında konuşuyorduk, öyle değil mi? O kişinin en az onun kadar 'sıyırmış' biri olması gerekiyordu. Başka türlü Oswald onun kendisini anlayıp çözümleyebileceğinden emin değildi.
Tedirginliğin ve umutsuzluğun onu sürüklediği akıntıya kendisini kaptırmış giderken, elindeki votkayı tekrar tekrar kafasına dikiyordu o saniyelerde. Barmenin silueti silikleşmişti, sanki bir çocuğa zorla ailesini çizdirtmişler gibi tuhaf bir karalamaya dönüşmüştü yüzü. "Bay Cobblepot, artık sizden gitmenizi rica etmek zorundayım?"
"Ne denmiş o?" Oswald'ın kükreyişi barmeni irkitmiyor bile. Bu aşırı davranışa verdiği tek tepki gözlüklerini hafifçe indirmek oluyor. "Sizi tuvalete götürmemi ister misiniz?"
Oswald'ın bozuk bir saatin tiktakları gibi sabırsız ve hareketli gözleri bir anlığına bilinçleniyor. "Ed... Bu sen misin?"
Gülümsüyor barmen. Çocuğunu uyuttuktan sonra gülümseyen bir anneyi andırıyor böyle. "Evet, benim. Ne yapmak..."
"Ah, Ed! Seni o kadar çok özledim ki..." Oswald aralarındaki tezgahı umursamadan ona doğru atılıyor. Tezgahtaki birkaç boş pardak tıngırdarken Edward onu ittiriyor. "Burada olmaz Bay Cobblepot. Yalvarırım benimle tuvalete gelin, durumunuz iyi değil."
Oswald onun sözcüklerinin havada anlamsız bir bulut oluşturmasını izliyor. "Özledim, çok yalnızım Ed, çok özledim..." Edward tezgahın diğer tarafına geçip kollarını ona doladığında zihni boşalıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- ̀ blind to youˊ-
Fanfictionİki insan bir olduğunda olan şey bu; artık sadece sevgiyi paylaşmakla kalmazlardı. Acıyı, üzüntüyü ve kederi de paylaşırlardı. [Marvel • Psychologic AU] pour @thukyang 💛 hbd!