1

27 1 0
                                    

Şarabımdan bir yudum alıp Kim Jun-myeon'a döndüm. Gözünü karşıdaki masaya dikmiş, kadehini ileri geri oynatarak şarabıyla oynuyordu. Stresli bir Jun-myeon.

"Bazen ne düşünüyorum biliyor musun Eun?"

Sorusuyla birlikte duruşu dikleşti fakat gözleri hala aynı yere bakıyordu. Görmesede başımla oynaylayıp sözüne devam etmesini bekledim.

"Keşke babanla küs olmasaydında bizim şirkette olsaydı"

Haklıydın Hyung. Eğer babamla küs olmasaydım SM şirketini bitirmekle uğraşan bir adet BigHit olmazdı. Ve ülkenin en iyi grubu olmanız gerekmezdi.

Güney Kore'nin gelmiş geçmiş en mükemmel grubu olarak Lee So Man' in egosunu tatmin edip bir kaç yıl daha huzurla yaşayabilirdin. Çünkü Büyük Lee So Man yenilmezdi. Onun en iyi grubunu yine şirketindeki başka bir grup geçebilirdi başka bir şirket değil.

Jun-myeon bu işin hiç bir tarafında yer almak istemeyen barış yanlısı müzik aşığı biriydi ama sorumlulukları bugünlerde ona bu konuları yeniden düşündürüyordu. Exo' nun Lideriydi.

Bense bu savaşı başlatan sevdiklerimin acı çekmesine sebep olan Afrodittim.

"Biliyorum Hyung, eğer babamla aramız iyi olsaydı Lee So Man BTS ile sizi karşılaştırmaktan vazgeçerdi"

Gözlerini karşı masadan ayırıp bana döndü. Çakırkeyif olmanın verdiği mutlulukla gülümsedi.
Yalandan da olsa.

"Eun- ah , ben senin stajyerlik zamanını biliyorum o zamanda hatan olmasa da hatalıyım derdin"

Gülümsedim. O zamanlar hayatım daha kolaydı birşeyi çözemediğimde dert edindiğimde yanımda olan bir babam vardı.

"O zaman çocuktum Hyung, şimdiyse bir sürü dansçıya sahip olduğum bir şirketim var, bir markam var artık büyüdüm artık sorumluluğum daha büyük"

Gözlerini kısıp yeniden karşı masaya dikti gözlerini. Bende onun gibi yapıp karşı masaya baktım. Hepsi birbirinden yakışıklı yedi erkeğin yediside çok mutluydu.

Oldukları yerde dans ediyor bol bol fotoğraf çekiniyorlardı. Bizse, her şirketin bulunduğu bu davette kollarımızı masaya dayamış şarap içiyorduk. Bu sahte dünya o kadar içimize işlemişti ki gülümsemek için içmek zorundaydık.

Jun-myeon olduğu yerde yavaşça hareket edip şarkıya ayak uydurma başladı. Zil zurna sarhoş olmuştu.

Aklıma gelen bir fikirle elimi Jun-myeon'un koluna koyup bana bakmasını sağladım.

"Hyung"

Baygın bakışlarını üzerime dikti.

"Sence hangisi benim ideal tipim?" dedikten sonra çaktırmadan karşı masayı işaret ettim.

Afallayan Jun-myeon bir süre bekledikten sonra  bakışları yeniden karşı masada gezdi.

"Yakışıklılar değil mi?"

Kafamı sallayarak onu onayladım. Hiçbirini tanımasamda yüzleri gayet hoştu.

"Hmm, bence ya Jungkook ya da Jimin"

Gözlerimi devirip ona baktım. İsimlerini bilmiyordum.

"Hangisi hangisi?"

İçkisinden bir yudum daha alıp gözlerini kısarak karşı masaya baktı.

"Saçlarında kırmızılık olan Jungkook , sarı saçlı olan Jimin"

Bende içkimden bir yudum alıp karşı masaya baktım. Jungkook arkası dönük olduğu için yüzü gözükmüyordu ama arkadan bakılınca oldukça kaslı birine benziyordu.

FlameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin