-Yeter.... daha fazla bu saçmalığa
katlanmak istemiyorum. Dedim hayatımda iyi giden hiç bir şey yoktu ve birde yetmezmiş gibi kendini bir şey sanan ukalâ, yılışık ve beklediği ilgiyi benden görmeyince yaralı bir hayvan gibi bana saldıran ve ego tatminin benim üzerimden tamamlamaya çalışan mağza müdürüne olan nefretimi vardiya arkadaşıma kusuyordum. Genelde hep bir pislikmiş gibi davranmayı başarıyordu zaten ama o yılışık hareketlerine karşılık bulamayınca pisliğin katmerlisini yapıyordu. Çektiği iki saatlik nutuğu dinlerken bir şey söylememek için iç yanaklarını ısırıp durmuştum. Suratına doğru artık domuzluk yapmayı bırakması ve bir kaç saat için bile olsan insan gibi davranmasını tavsiye etmek istedim ama bu işe olan ihtiyacım nefretimden büyüktü ve bütün kelimeleri yuttum. Zavallı vardiye arkadaşım Esra ya bu kötülüğü yapıp basını şişirdiğim için kendimi kötü hissettim.
-Özür dilerim sende zaten yorgunsun birde benim söylenemelerimi dinliyorsun. dedim mahçup bir ifadeyle.
-Önemli değil canım benim. Bende farkındayım o adamın sana yaptığı mobingin ama naparsın pazarlama müdüründen adam torpilli. Dedi söylediği her şeyde samimi bir hava vardı ama dediği gibi onunda elinden bir şey gelmiyordu.
-Aman neyse o aptalı biraz daha idare edrim. Sonrasına sonra bakarız. Dedim ve aynanın karşısına geçip molamın bitmesine az kaldığı için kendime çeki düzen vermeye başladım.
Gözlerimde ki yorgunluk beni şaşırttı. Sanki ela rengi olan gözlerim simsiyah olmuştu. Ellerimi göz altlarımdaki koyu halkalarda gezdirdim. At kuyruğundan kaçan bir iki tutamı daha sıkı yapmamak için saçlarımı açtım. Hemen omuzlarıma döküldü ve başımdaki mütiş ağrı biraz olsun geçmişti ama o aptal müdürün dikkatini çekmemek için olabildiğince sade şeyler giyinip sade görünmeye çalışıyordum. Bir gün bu saçmalıklara katlanmak zorunda kalmayacağım dedim içimden ve o zaman saçlarımı sevdiğim gibi salarak dolaşabileceğim ama o zamana kadar saçlarımı tekrar sıkıca topladım. Gömleğimin uçlarını belime oturan etekten içeri düzgünce soktum ve son olarak oturmaktan kayan ten çorabını düzeltmek için eğilecekken arkamda birinin varlığını hissedince gerildim kim olduğunu bakmadan bile anlamıştım. Eğilmekten vazgeçip hemen ona doğru döndüm.
-Buyrun Ekrem Bey...dedim
-Saçların açıkken daha güzelsin. Dedi pis bir sırıtışla.
Pislik demimden beri beni izliyormuş. Onun gözlerinde ki o pis ışıldama benim midemi bulandırıyordu.
Dünyanın en ünlü giyim markasının Türkiyedeki dört mağazasından biriydi burası ve ben bu salak adamın tacizlerine yaklaşık beş aydır katlanıyordum ve zaman geçtikçe dozu artıyordu.
O esnada odaya Taner geldi ve ben tuttuğum nefesimi rahatça bıraktım.
-Yukarından seni çağırıyorlar dedi. Ve ben daha o cümlesini tamamlamadan oradan kaçmıştım.
Üst kata çıktığımda beni çalışmak değil bu adamla köşe kapmaca oynamak yorduğunu fark ettim. Aldığım maaş bu sıkıntıya değecek yükseklikteydi. Aylık satışımızdan da pirim alıyorduk ve gelen müşterilerin geliri Türkiyenin zengin kesiminden oluşuyordu. Yani bir elbiseye elli bin veya bir çift erkek ayakkabısına otuz bin lira vermek isteyen herkes buraya geliyordu.
-Ah geldin mi? Ben çıkarken Ekrem Bey geldi geride dönemedim hemen Taneri yolladım bir yalanla. Inşallah hemen bir iki müşteri gelirde onunla ilgilenirsin yoksa bana seni neden çağırdığımı sorar.
-Tamam Esracım çok sağol. Sen müşterinin yanına dön ben gerisini hallederim.
Arkamdan kapı açılınca hemen mağazanın giriş kapısına hızlı adımlarla gittim ve içimden dua etmeye başladım ve o anda sanırım duam karşılık buldu ve iki adam ve bir kadın mağazaya girdi.
-Hoşgeldiniz efendim. Dedim hemen yanlarına doğru giderek.
-Hello... Dedi kadın ve bende şans olsa anamdan erkek doğardım.
-Welcome... How can I do?( Nasıl yadımcı olabilirim?)
-Mr. Ward dedi ve yanında ki adamı gösterdi bende gayri ihtiyari adama doğru döndüm. Diğer ikisinin merkezinde olduğu apaçık belliydi. Gözlerinde güneş gözlüğü vardı ve çıkarmayı düşünmediği belliydi.
-Quinn... diye uyardı adam onu ben hala ne olduğunu anlayamamıştı. Hafifçe arkamı döndüğümde hala bir akbaba gibi beni bekleyen Ekrem Beyi gördüm ve ne olursa olsun bu adamın yanından ayrılmazdım ama müşteri yardım istemiyorsa bu pek mümkün değildi ve şuan müşteri yardım istiyorada benzemiyordu. Adamın gözündeki gözlüklerden nereye baktığı hiç anlaşılmıyordu ama bende ne yapacağımı ve ne diyeceğimi gercekten bilmiyordum.
-We are not asking your help. (Senin yardımını istemiyoruz.) Dedi kadın kendinden emin bir şekilde.
-Okey. Have a nice day.( Tamam. Iyi günler dilerim.) Dedim ve
Ben tam gitmek üzereyken duyduğum sesle yerimde kaldım.
-I want to buy a shirt. (Ben bir gömlek almak istiyorum.)(bundan sonrasını direk yazacağım) Dedi adam sert bir sesle bende bir an bana mı söylediğinden emin olmadım ama daha sonra yanındaki kadının hoşnutsuzluğu bana söylediğini anladım.
-Tabi ki ben size yardım edeyim. Bu taraftan efendim. Dedim ve onları mağazanın erkek bölümüne yönlendirdim.
-Nasıl bir şey arzu etmiştiniz?
-Klasik.. Dedi sesinde anlayamadığım bir gerginlik vardı.
Hemen isteye bileceği tarzda ona birkaç gömlek çıkardım. Bedenini sormadım çünkü ise alınırken müşteriye en iyi şekilde hizmet etmek için eğitimimizde müşterinin bedenini anlamak ve hemen istediği ürünü vermenizde vardı.
Onun kaslı ve geniş olmazları beni hemen fikir sahibi yapmıştı. Müşterilerle ilgilenirken fazla ilgi göstermemiz ve gereğinden fazla konuşmamamız gerekliydi ama adamdaki bir şeyler beni sanki aptala çevirmişti ve ben neredeyse gözlerimi ondan alamıyordum.
-Denemek ister misiniz? Diye sordum aslında bu boşuna bir soruydu bu adam hiç bir şeyi deneyerek almadığına tüm paramı yatırabilirdim. O kadar kusursuzdu ki kumral saç rengi cenesindeki sert duruş ve hafif yanık teni güzel tatiller yaptığını belli ediyordu. şu an derin bir nefes çekip kendime gelmek istedim ama tabi ki yapmadım.
-Deniz hanım.. Ekrem bey sizi çağırıyor. Dedi Taner.
-Müşteri ile ilgileniyordum.
-Ben devam edecekmişim. Dedi aslında onunda bundan rahatsız olduğu çok belliydi. Bu konuştuklarımızı müşterilerinde anlaması için ingilizce olarak onlara aktardım ve Taner'e yerimi bıraktım.
-Hayır benimle siz ilgileneceksiniz. Dedi adam biraz şaşırdım ve hatta mutlu oldum. Bu mutluluğum tek nedeni Ekremi görmeyi ertelememdi. Yoksa adamın yakışıklı olması umrumda değildi. Taner hemen müşterinin isteğini kabul edip bizim yanımızdan ayrıldı. Adam gözlüklerini gözlerimden indirdi ve onun muhteşem masmavi gözlerini görme şerefine nail oldum ve buna neredeyse üzülecektim çünkü her geçen dakika ona olan bu saçma ilgimi saklamak zorlaşıyordu. Elindeki gözlüğü yanındaki kadına uzattı ve kadın sanki adam dünya kendisi onun uydusu gibi etrafında dönüp duruyordu.
-Şunları bir deneyelim. Dedi bende hemen kabine yönelip bir tanesinin kapısını açtım ve ilimdeki üç gömleği içerideki askıya astım ve kabinden çıkmak için dönmüşken onunla burun buruna geldim.
-Özür dilerim efendim. Dedim ve hemen kabinden çıktım. Yanındaki kadın beni öldürmek ister gibi bakıyordu. Tamam bunda benim bir suçum yoktu. Bir iki adım ilerdeki ceketlere doğru gittim ve onarı düzenlemeye başladım ve Ekrem Bey hemen yanımda bitti.
-Gözüm üstünde Deniz.
-Ekrem Bey ben...
-Şişş müşterilere işveler cilveler bunun bedelini ödeyeceksin. Dedi ve arkamdan dolaşıp diğer yanıma geçti ve geçerken elini belli belirsiz bir şekilde kalçama dokundurdu. Yaşadığım şokla ne yapacağımı bilemdim ama hemen şu ana avazım çıktığı kadar bağırmak istedim ama ya ispatlayamazsam ne yapardım elimdeki ceketi tuttuğum gibi kabinlere döndüm ve giydiği gömlekle bana bakan adamı buldum ve çok fazla düşünmeden ona doğru hızlıca yürüdüm.
-İstediginiz ceket dedim ve adama verdim. Ellerim öyle titriyordu ki ben yapacağımı şaşırdım. Ceketi verdikten sonra ellerimi önünde birleştirdim. Adam elimden ceketi aldı ve bir kaç adım uzağındaki adamına gitti ve bir şeyler konuşmaya başladılar. Kadında bana yiyecek gibi bakıyordu ama ben ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.
Konustuğu adam yanından uzaklaştı ve kadını da yanına çağırdı kabinin onu ne geldi tekrar ve sessizce birbirimize baktık ve tabiki bakışlarını ilk kaçıran ben oldum. Beni yanlış anlarsa ve Ekreme harhangi bir şey söylerse bittiğimin resmi olurdu.
-Ben senden ceket istemedim. Bana neden ceket getirdin.
-Ben özür dilerim efendim ingilizce konuştuğumuz için yanlış anladım heralde bir daha tekrar etmem. Dedim hemen çok mahcup olmuştum.
-Sana ordan aptal gibi mi geldim. Senin ne kadar iyi ingilizce konuştuğunun farkındayım şimdi bana gerçeği söyle. O adamla sevgili misin? Dedi o kadar otoriterdi ki ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde karşısında duruyordum.
-Hayır o sadece mağza müdürüm. Dedim.
-O zaman seni taciz etmesine sessiz kalarak ona izin veriyorsun. Belkide böyle şeylerden hoşlanıyorsun. dedi neredeyse bana bakarken midesi bulanır gibiydi.
-Ne saçmalıyorsun be sen benim hakkımda hiç bir şey bilmiyorsun ve karşıma geçmiş saçma sapan konuşuyorsun. Dedim zaten lâçkalaşmış sinirlerim daha fazla baskıyı kaldıramamıştı ve bir patlama yaşıyordum.
-Bazen görünenler açıklamaya ihtiyaç duymaz.
-O zaman size rahatlıkla söyleyebilirim o adam değil sevgilim olmasına görmeye bile tahammül edemediğim aşağılık pis sapığın teki. Dedim bunları bir müşteriye söylememem gerekirdi ama sanırım doğru ve yanlış artık yer değiştirmişti.
-Neden onu şikayet etmiyorsun? Eminim doğru hareketi yapıp onun işine son veriler.
-Ben bunu daha önce denedim pazarlama müdürüne söylemeye çalıştım ama bana üstü kapalı şekilde bir tehditler savurdu. Nasıl bir tanınmışlıkları var bilmiyorum ama onu korudu.
-Hımm dedi sadece ve arkasına dönüp gözden kayboldu ve en fazla üç dakika sonra geri geldi.
-Tamam şimdi bu ceketi istemiyorum dedi ve askıda duran ceketi bana uzattı.
-Tabi eeee.... Ben... başka bir isteğiniz var mı?
-Yok.
-İyi günler dedim sadece ve onun yanımdan geçip kabine girmesini izledim ve aptallığımı bir an üstümden atmak için başımı salladım ve mağazada hergün yaptığım işlere döndüm. Bir kaç dakika sonra kadının elinde mağazanın poşeti ile yanımdan geçti ve bir an dönüp bana baktı ve yoluna devam etti. Adamda hemen onun arkasından gitti ve bir ana bile bana bakmadan mağazadan çıktı. Ama diğer yardimci adam görünürde yoktu heralde adam onu daha önce bir yere yollamıştı.
Bu gün olanları zihnimden çıkarmak istiyordum bütün dikkatini neredeyse bir saattir aralıksız çalışıyordum ve Ekrem afişi hala görünürde yoktu. Şimdiye çoktan yanıma gelip saçma sapan laf ve hareketlerle beni hasta etmesi lazımdı ama yoktu.
Deniz sadece İngiltereyi düşün yeterli parayı topla ve hayallerine git dedim. Kimsenin seni amacından uzaklaştırmasına izin verme. Kabul aldığım okulun parası tamamlandığı an Ekremi bir daha asla görmeyecektim zaten.
-Deniz ne olduğuna asla inanmayacaksın. Dedi Esra yanıma gelip sesi heyecanlıydı. Normalde mağza içinde asla yan yana gelip konuşamazdık. Yanıma geldiğine göre gerçekten ciddi bir şey oldu demektir.
-Ne oldu?
-Ekrem Bey kovuldu. Hemde pazarlama müdürüyle beraber aniden arka kapıdan mağazayı terk etti. Pazarlama müdürünün de yerine birini getirmişler şirketten mail geldi demin Taner orada görmüş. Dedi
Ben yaşadığım şoktan dolayı ne diyeceğimi bilemiyordum ama beynim araka planda çok hızlıca çalışıyordu ve hemen her şeyin Mr. Ward denen adamla alakalı olduğunu anladı. Suratıma saçama bir gülümseme yerleşti. O pis sapıtan kurtulmuştum artık buraya gelirken kendimi zorlamama gerek kalmamıştı. Artık sanırım hayatta bana gülmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP SANCISI
RomanceOlmaz denecek her şey olmuştu. Şimdi hayallerine kavuşmasına çok az kalmıştı. Beklemediği anda unuttuğu bir şey gelip onu buldu Aşk... Hayelleri ile aşkı arsında sıkışıp kaldı ama güçlü bir kadın olmak istiyordu. Güçlü bir adamın yanındaki kadın d...