GİRİŞ

1.5K 151 104
                                    



Nasılsınız görüşmeyeli?

Heyecan ilk günkü gibi benimle, düşüncelerinizi merak ediyorum. Lütfen sessiz kalmayın.

Bölüme başlamadan önce, kurgunun zeminindeki çatlakları doldururken kurguyu da azıcık değiştirdiğimi bilmenizi istiyorum.

Karakterler aynı kaldı, isimleriyle beraber fakat bulunduğu pozisyonlar vs. değişti. Ayrıca M'rice dili yarattım ve size bir Naenia Evren'i sundum.

M'rice dili tamamen bana aittir, kendi uydurduğum kelimelerdir. Bazı hiç duymadığınız isimler/lakaplar ve kelimeler de bana aittir, okurken anlayacaksınızdır. O yüzden, lütfen emeğimin karşılığını vermekten çekinmeyin, uzun bir süreçti aynı zamanda sancılıydı da. Sizi bekletmekten hoşlanmıyorum, o yüzden arayı kısa tutmak için elimden geleni yaptım.

Arayı çok fazla açtığımı düşünebilirsiniz ama bir kurgu ne kadar düzenlenebilirse ve bu ne kadar zaman alırsa o kadar geç kaldım. Neyse... Paragraf arası yorumlarınızı okumayı halatla çekiyorum hehehe.

Okuyun, daha sonra oylamayı unutmayın.

Keyifli okumalar!

Unutmadan Devil Like You nasıl İblis'in şarkısıysa; Asir'in şarkısı da ektedir:

Black Veil Brides - Lost It All

GİRİŞ

Eski bir savaş meydanında bırakılan acıları, ancak yeni bir savaşla unuttururdun.

Geçmişin mahkeme süreci ağırdı, sancılıydı ama geleceğe taşınan adımlar ne kadar sağlam olursa o mahkemeden en az hasarla kurtulurdunuz. Gökyüzündeki Güneş ve Ay'ın aynı anda yukarıda asılı durması, nizamın çoktan bozulduğunun bir belirtisiydi. Güneş sönmüş bir cesede bürünmüş, Ay tüm çıplaklığıyla ve bedenindeki o siyah lekelerle kendini parlayarak göstermişti.

Yağmur sokaklara, yanmaktan kül olmuş harabelerin üstüne düşüyor ve bulunduğu ortamdaki kirleri söküp almak istercesine bastırıyordu. Yine de kötülük her yerdeydi; kötü olan geçmişte kaldıysa bile gelecekte yaşayanlar için bile kötülük hiçbir zaman yok olmamış demekti.

En az gecenin örttüğü karanlık çarşafı andıran kuzguni, kestane rengindeki saçlar kir pas yüzünden görünmeyen beyaz tenli yüzünde sönük kalıyorlardı. Genç adam bacağındaki ve kaşının tam üstünde açılmış yaraya göre kendinden taviz vermiyor, attığı sağlam adımları geleceğe doğru taşımak için çırpınıyordu. Elinde tuttuğu Drusus Kılıcı'nın ucu koyulaşmış kaldırıma sürtüyor, siyah isli zeminde kıvılcımlar çıkararak kulakları tırmalayan keskin bir ses bırakıyordu.

Adam kafasında taşıdığı düşüncelerin ağırlığıyla hiçbir şeyi duymazken bacağındaki yaraya, akan kana rağmen sağlam ilerlemeye devam etti. Birden zamanda yayılan parazit önüne çıkmış gibi duraksadı. Metalin etrafa yaydığı uğursuz sesi kesildi. Kestane rengi saçlarının kirden görünmeyen beyaz alnına düştüğü perçemlerin altından, omzunun üstünden geriye baktı. Kinle yoğrulan kızıl gözleri kısıldı.

Arkasında bir yangın bırakmıştı, bir savaş başlatmış ve o savaşta binlerce yaratığın canını almıştı. Geriye kalanlar... Unutulmuş olanlardı. Kafasında dönen tilkilerin kuyruklarını birbirine bağlayarak ilerlemeye devam ederken bu sefer umursamaz görünüyordu. Yılların yükünü omzuna vermişçesine ağır ağır, omuzları düşük bir şekilde ilerlerken kafası asla yere eğilmiyordu. Gözlerinin altındaki morluklara rağmen, kızıl gözleri hala dinç bakıyordu.

LEYLİFER: KANLI AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin