GERÇEKLER

2 0 0
                                    

"Kaç Eylül görür insan?

Kaçını unutamaz hayatı boyunca?

Eylüller ne kadar can yakabilir?

Lütfen tanrım

Artık canımı yakmasın Eylüller."

"Sanırım artık yazmayı bırakmalıyım." Her ne kadar yazmaya dair en ufak bir ışık zerresi yoksa bile, yazmak için yeterince derdimin olduğunu düşünüyorum. Hem bembeyaz sayfalar insanı insandan daha iyi dinliyor ve daha iyi anlıyor, hem de insanı rahatlatıyor. İki yıl boyunca Leyla'yı anlattım sadık dostlarıma. Çevremdeki birkaç kişi dışında kimseye anlatamadığım, kalbimin en karanlık köşesinde bir başıma taşıdığım acılarımı ve duygularımı, en sadık dostlarım kâğıtlara anlattım. İnsanın yazdığı yazılar aslında aynalar gibidir. Nasıl ki aynalar insanın dış görünüşünü yansıtıyorsa, kelimelerde insanın iç dünyasını yansıtır. Kendimi bildim bileli bütün sorunlarımı yazarak aşıyorum. Dertlendiğimde, âşık olduğumda, sevindiğimde, üzüldüğümde, sinirlendiğimde. Yaşadığım her duyguyu yazıyorum. Yazdıkça kendimi dışarıdan görme fırsatım oluyor. İçimde yaşadığım çoklu karakterlerin anca bu şekilde farkına varabildim. Hiçbir dostum dediğim insanın söylemediğini kâğıtlar söyledi.

Bugün 19 Eylül. Leyla'nın ikinci ölüm yıl dönümü ve ben yine, bugünü Kuzey ile birlikte yasımı tutarak geçireceğim. İçimden geçen duygu ve düşünceleri yazdıktan sonra yavaşça defterimi yerine koydum ve kalbimin en derinlerinde sakladığım acıyı yaşamak için hazırlanmaya başladım. İçten içe çürüten ama unutmak istemediğim duyguları düşünerek dolabımı açtım ve iki tane ince sayılabilecek beyaz şeridi olan gri kazağıma istemsizce elim giderken " Senin bana aldığın son hediyeyi senin ölüm yıl dönümünde giymek." diye içimden geçirdim. Siyah keten pantolon ve pantolonla yakın tonlardaki beyaz şeritli siyah ayakkabılarımı giydim. Ve artık hazırım.

Tam kapıdan çıkacakken telefonuma gelen mesaj, beni Leyla ile yaşadığım anılar denizinden çekip çıkarttı. Kuzey'den gelen mesajda "Ben çıkıyorum. Yarım saate kalmaz parkta olurum. Oradan beraber geçeriz." yazıyordu. Anlaşılan Kuzey yine her şeyi hazırlamıştı. Bana kalan ise sadece acımı Kuzey ile paylaşmak ve Leyla'nın güzel anısını anmaktı. Ayakkabılarımı giydikten sonra her zaman olduğu gibi kulaklığımı taktım. Henüz yürümeye başlamadan önce Kuzey'in mesajına "Tamam. Ben de çıkıyorum şimdi." diye cevap yazdım. Başım önümde, kulağımda Leyla'nın şarkısı, aklımda onun hayali ile yola koyuldum.

Bu öyle bir yol ki karşımda duran, çıkmak istemiyorum ama çıktığım zaman da bitmemesi için küçük adımlar atıyorum. Her çıktığımda en derinlerimdeki acılarla yeniden yüzleşmek zorunda kalıyorum. Ama diğer yandan da bu yol boyunca sadece Leyla'nın hatıralarını düşünmek sanki onunla konuşuyor gibi özlem gidermek beni rahatlatıyor. İki kaldırımı da üç dört metre arayla ağaç olan bu yol benim için günün en aydınlık saatinde bile karanlık, yağmurun en sağanağı altında bile çöl gibi kurak.

Benim aksime esmer ve sivri çenesiyle ve uzattığı sakalıyla yüzü uzun gibi duran, benden yaklaşık 5 santim daha uzun olan, 175 boylarında, benden daha zayıf birisi olan Kuzey, özünde göründüğünden daha sıcak birisi. İnsanlara karşı ilk tanıştığı dönemde benim aksime daha soğuk duran, onlarla konuşurken konu bulamayan ve bu yüzden samimi olmadığı insanlara karşı daha içine kapanık davranan birisidir. Buna rağmen bizim dostluğumuz kısa zamanda normalden daha samimi bir hale geldi. Zaman içerisinde birbirimize içimizdeki dertleri ve sorunları anlattığımız, sürekli birlikte gezdiğimiz ve aynı sınıfta olmamızın da etkisiyle sınav ve derslere birlikte çalıştığımız bir dostluk olmuştu. Onca yaşanmışlığın ve samimiyetin verdiği karşılıklı değer, birbirimizi gördüğümüz zaman mutlu olmamıza neden olur hale geldi. Bu yolun sonunda Kuzey'in olduğunu bilmek benim için biraz daha katlanabilir hale geliyordu bu yolculuğu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GERÇEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin