Artık susuyoruz ağır ağır.
Kalplerimiz yorgun.
Kulaklarımız sağır.
Rüyasız bir çocuk gibi,
Buz kesmiş dudaklarımdasın.
Sonra bir piyanistin parmaklarında.
Alevler içinde notaların,
Ve ne zaman çınlasa,
Oradasın..
Korkuyorsun sevgilim.
Bir Aşk şiiri değil bu.
Derinden yırtar uykularını.
Oysa bıraksan avuçlarını
Göreceksin, ucu bucağında
Sınırsız ve bir o kadar hadsiz.
Çırılçıplak karşında duracak.
Anlamıyorsun biliyorum.
Anlamayacaksında.
Nihayetinde,
Denizler dolusu mavi boşaltıyorum,
Gözlerine.
Ve kirpiklerin secde ederken dizelerime.
Zümrüt beyazı kağıttan bir gemi gibi.
Düşüyor gözyaşların,
Üşüyen yanaklarına.
Bu sana son mürekkebim sevgilim.
Eğer görürsen evveliyatımı
Sair hiç birşeyi umursamadığımı
Belki bir nebze anlarsın umutlarımı.
Ya sus artık duyulmasın sesin,
Zihnimin karanlığında.
Ya da konuş, aksın oluk oluk kanlar şakaklarımda.
Öyle ki
İnce, ipince bir çiğ tanesi gibi.
Usul usul giriyor damarlarından.
Ve tekrar titriyor bedenin.
Gökkubbeden yüksek,
Cehennem kuyusundan derin.
Biliyorsun dönmeyeceğim.
Belki sen yaşlanınca,
Yem verdiğin kuşların ağzında olacak adım.
Ama görüyorsun, gelmeyeceğim.
Ayrılık kadar sahici bu.
Ölüm kadar ani.
Bu liman,
Zümrüt beyazı bir gemi uğurlamayacak başka.
Elveda..!