Meğer Hânım Tırabuzan Tekfuru, Beylerbeyi olan Han Kazana bir şahin göndermişti. Bir gece yiyip içip otururken şâhincibaşına: «Bre yarın sabah şahinleri al, biz bize ava gi delim» dedi.
Erkenden bindiler, av yerine vardılar. Gördüler bir sürü kaz duruyor. Kazan şahini bıraktı; yakalayamadı; şahin ha valandı. Gözetlediler, şahin Tornanın Kalesine indi. Kazan pek çok sinirlendi. Şahinin ardına düştü.
Dere tepe aştı kâfir eline geldi. Giderken Kazanın yor gun gözünü uyku bürüdü. Beyler dediler: «Hanım dönelim.» Kazan: «Biraz daha ileri varalım» dedi. Baktı bir kale gördü.
«Beyler gelin yatalım» dedi. Kazanı küçücük ölüm tuttu, uyudu. Meğer Hanım, Oğuz Beyleri yedi gün uyurdu. Onun için küçücük ölüm derlerdi.
Meğer o gün Tornanın Kalesinin Tekfuru ava çıkmıştı. Casus geldi, der: «Bir bölük atlı geldi, içinde Beyleri yattı uyudu.» Tekfur adam gönderdi; «Kim olduğunu anlayın» de di. Gelenler bildi ki bunlar Oğuz yiğitlerindendir. Gelip Tek fura haber verdiler. Tekfur da hemen askerini topladı, bun ların üzerine geldi. Kazanın Beyleri baktılar gördüler ki düşman geliyor. «Kazanı bırakır gidersek evinde bizi kovarlar, en iyisi budur ki burda ölelim» dediler. Kâfiri karşıladılar, cenk ettiler. Kazanın yanındaki yirmi beş Beyini şehit etti ler. Kazanın üzerine düştüler, uyuduğu yerde tuttular, elini ayağını sımsıkı bağladılar, bir arabaya yüklettiler, arabaya sıkıca urganla sardılar. Arabayı çektiler, yürüyüp gittiler.
Giderken araba gıcırtısından Kazan uyandı. Gerindi; bu elindeki urganları hep kopardı. Arabanın üzerine oturdu, elini eline çaldı, kasıla kasıla güldü.
Kâfirler derler: «Ne gülüyorsun?» Kazan: «Bre kâfirler, bu arabayı beşiğim sandım, sizi yamrı yumru dadım lalam sandım» dedi. Neyse, Kazanı getirdiler, Tornanın Kalesinde bir kuyuya bıraktılar. Kuyunun ağzına bir değirmen taşı koydular. Yemeğini suyunu değirmen taşının deliğinden ve riyorlardı.
Bir gün Tekfurun karısı: «Varayım Kazanı göreyim, na sıl bir insandır ki bunca adamlara meydan okuyormuş» dedi. Hatun gelip zindancıya kapıyı açtırdı. Seslendi: «Kazan Bey nedir hâlin, diriliğin yer altında mı hoştur, yoksa yer yüzün de mi hoştur, hem şimdi ne yiyorsun, ne içiyorsun ve neye bi niyorsun» dedi. Kazan: «Ölülerine yemek verdiğin vakit elle rinden alıyorum, hem ölülerinizin gençlerine biniyorum, yaşlılarını yedekte çekiyorum» dedi. Tekfurun karısı: «Dinin için Kazan Bey, yedi yaşında bir kızcağızım ölmüştür, kerem eyle ona binme» dedi. Kazan: «Ölülerinizde ondan genci yok tur, hep ona biniyorum» dedi. Kadın: «Vay senin, elinden ne yer yüzünde dirimiz ne yer altında ölümüz kurtulurmuş» de di. Geldi Tekfura: «Kerem eyle o Tatarı kuyudan çıkar, kızca ğızın belini koparıyor, yer altında kızcağızıma biniyormuş, diğer ölülerimizi topluyormuş, hep ölülerimiz için verdiği- ; miz yemeği ellerinden çekip alıp yiyormuş, onun elinden ne ölümüz ne dirimiz kurtulurmuş, dinin aşkına o eri kuyudan çıkar» dedi. Tekfur, Beylerini topladı: «Gelin, Kazanı kuyu dan çıkarın, bizi öğsün Oğuzu yersin, ondan sonra yemin etsin bizim memleketimize düşmanlığa gelmesin» dedi.
Vardılar Kazanı kuyudan çıkarıp getirdiler. «And iç ki bizim memleketimize düşmanlığa gelmeyesin, hem bizi öğ Oğuzu yer, seni bırakı verelim var git» dediler. Kazan: «Val- lah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyeyim» de di. «Vallah Kazan iyi and içti» dediler. «Şimdi Kazan Bey, ha di bizi öğ» dediler. Kazan: «Ben yer yüzünde adam öğmem bir adam getirin bineyim, sizi öğeyim» dedi. Vardılar bir er kâfir getirdiler. «Bir eyer, bir gem» dedi; getirdiler. Kâfirin sırtına eyer vurdu, ağzına gem taktı, eyer kayışını çekti. Sıçradı üs tüne bindi. Ökçesini ökçesine vurdu, kaburgasını karnına yapıştırdı. Gemini çekti, ağzını ayırdı. Kâfiri öldürdü, çöktü üzerine oturdu. «Bre kâfirler kopuzumu getirin, sizi öğeyim» dedi. Vardılar kopuzu getirdiler. Eline alıp burada söylemiş, görelim Hânım ne söylemiş: