9. Bölüm

144 8 10
                                    


"Hocam dersinizi böldüğüm için özür dilerim. Gece Üstünsoy'u alabilir miyim?"

"Kim çağırıyor?"

"Müdür çağırıyor hocam."

"İyi bakalım git Gece."

Teşekkür edip sınıftan çıktım.

"Noldu ne yaptım ki acaba beni çağırdı?" diye sordum Mert'e doğru. Bana sırıtarak baktı.

"Birileri edebiyat dersini sevmediğini söylemişti. Ben de zaten sıkılıyordum çılgınlık yapmak istedim."

"Nasıl yani?"

"Okuldan kaçıyoruz." şokla ona baktım.

"İkimiz mi?" bir an yüzü düştü.

"İstemezsen gitmeyebiliriz." gülerek omzunu sıvazladım.

"Saçmalama ne istememesi? Can atıyorum!" diyip gülümsedim. Oda gülümsedi.

Yaklaşık yarım saat sonra bir sokakta durmuştuk.

"O zaman bugün seni ben yönlendiriyorum ve her şey benden! İtiraz yok seni okuldan alan bendim." samimi tavrıyla gülümsedim.

"İyi bakalım Mert Bey. Görelim sizi."

"Hay hay Gece Hanım." beraber sağ sokağa döndüğümüzde biraz ilerledikten sonra karşımıza bir köpek çıktı. Birde havlayarak üstümüze gelmeye başlayınca çığlık attım.

"Gece koş!" ben şokla bir şey yapamazken Mert refleksle elimden tuttu ve koşarak beni de çekiştirmeye başladı. Ben de koşarken bir yandan ellerimize bakıp sırıtıyordum. Bu ikinci el ele tutuşmamızdı. İlkinde ben tutup çekiştirmiştim şimdi de o.

Mert durunca kaldırıma oturduk ve soluklanmaya başladık.

"Bir aksilik olmasa şaşarım zaten."

"Cidden ya." Mert'in gözleri hala kızarıktı. Bu beni endişelendiriyordu. Kaldırımda yanına kaydım ve gözlerinin içine iyice baktım.

"Neyin var?"

"Film izle-..."

"Beni kandıramazsın. Bana güvenebilirsin. İçini dökebilirsin. Seni hep dinlerim. Sıkılmam merak etme. Ağlamak istersen omzuma bile başını koyabilirsin. Yani sen de istersen tabii." gözleri dolmuştu. Demek ki bir şey vardı.

"Pekala. Annem ve babam yaklaşık iki ay önce ayrıldılar. Sorun şu ki babam annemin onu aldattığını sanıyor ve onunla görüştürmüyor. Annemi arayamıyorum ararsam anlıyor, haberi oluyor. Arada Burak'ın telefonuyla konuşuyorum işte. Dün de annem... Annem bıçaklanmış. Hastahanede babamın adamları olduğu için gidemedim. Ya anneme bir şey olursa? O zaman ben napar-... " derken onun o göz yaşları akacağını fark ettiğimde boynuna sarıldım. İlk tepki vermese de oda ellerini belime sardı. Bu koku... Barış ile aynı kokuydu? İyi de Mert'in ismi Barış değildi ki? Bunu sonra düşünecektim. Şimdi daha önemli bir mesele vardı.

"Hayır annene bir şey olmayacak. İstersen benden de arayabilirsin anneni. Annene eminim ki bir şey olmaz. Senin için dayanır. Ama senin ağladığını görse ne kadar üzülür haberin var mı?" ondan ayrıldım ve ellerimle göz yaşlarını sildim.

"Ağlama, sana ağlamak yakışmıyor." Tabii kalbim o sıra da deli gibi atıyordu. Bir an çıkacak diye de korkmuyor değildim yani.

"Bak gözlerin kırmızılığı da hak etmiyor. Yapma bunu kendine. Hem eğer haber alamıyorsan senin için giderim. Hatta seni annenle görüntülü bile konuştururum."

"İyi ki varsın." gülümsedim ve teselli edercesine sımsıkı sarıldım. O da bana sarıldığın da kokusunu belli etmemeye çalışarak içime çektim. Ayrıldığımda gülümseyerek konuştum.

" Hadi anneni görme zamanı! " bana 'teşekkür' edercesine gülümsedi. Ben de ona gülümsedim ve telefonumu uzattım.

"Hadi telefonunu yaz. Seni arayacağım ya. İnternetin açık olsun." telefonumu aldı ve numarasını girip çaldırdı. Ben de telefonumu aldım ve beraber hastaneye doğru yol aldık.

Hastaneye varmadan bir park vardı. Mert durdu.

"Teşekkür ederim." gülümsedim.

"Hadi annenin adını soyadını ver de hemen gideyim."

"Gülşen Öztürk." kafamı salladım ve hastaneye doğru ilerledim.

Danışmaya varınca konuştum.

"Ben Gülşen Öztürk ile görüşmek istiyorum, hangi odada acaba?"

"Neyi oluyorsunuz?"

"Bir arkadaşının kızıyım da."

"3. Kat 359 numaralı oda." teşekkür ediğ hızlı adımlarla 3. Kata çıktım. Kapının önüne geldiğinde durdum. Annesini ilk defa görecektim. Heyecanla kapıyı tıkladım ve açtım.

Karşımda 37-38 yaşlarında ama 30larda gösteren taş gibi bir kadın vardı. Bana şaşırarak bakıyordu. Kapıyı kapattım ve yanına doğru ilerledim.

"Merhaba ben oğlunuzun arkadaşıyım. İsmim Gece. Sanırım siz görüşemiyormuşsunuz da ben şimdi sizin iyi olup olmadığınızı ona söylemek için geldim." kadın gülümsedi.

"Sen osun dimi?"

"Nasıl? O derken yani?"

"Sanırım karıştırmışım kusura bakma kızım." anlayışla gülümsedim.

"Siz iyi misiniz ? Görüntülü arasam konuşabilirsiniz öyle değil mi?" kadın gülümsedi.

"Evet kızım. Konuşurum çok teşekkür ederim. Ne kadar teşekkür etsem az." gülümsedim ve hemen Mert'i aradım. Açtığında annesinin eline telefonu verdim.

"Gülşen abla ben kapıdayım, bana seslenirsin siz konuşun." dedim ve hemen çıktım.

Yaklaşık 15-20 dakika sonra Gülşen abla bana seslendi. İçeri girdim.

"Kızım çok teşekkür ederim. Sana minnettarım. Sarılabilir miyim?" gülümsedim ve yanına gidip kollarımı sardım.

"Oğlum gibi kokuyorsun. Çok özlemişim." kızardığımı hissediyordum.

"Şey evet o biraz kötüydü de sanırım babasına kızmış ben ona sarılmıştım işte teselli amaçlı ama biz sadece arkadaşız gerçekten" hızlı hızlı söylediğim kelimelerden sonra Gülşen abla güldü.

"Oğluma iyi gelmişsin. Gözleri parlıyordu. Teşekkür ederim kızım." utançla yere baktım. Kızardığımı hissediyordum.

"Şey ben size numaramı vereyim istediğiniz zaman bana yazabilirsiniz ben sizle konuşmasını sağlarım. Rahatsız olurum diye düşünmeyin hiç olmam." Gülşen abla gülümseyerek teşekkür etti.

Mert'e yürüdüğümü birazdan orda olacağımı bildiren bir mesaj attım. Telefonumu çantama koyarken bir anda birisi beni sokağa çekti, sırtımı duvara yasladı ve tam çığık atacakken ağzımı kapattı.

"Orada ne yapıyordun bakalım ufaklık?"

_________

Helloooğ! Bu bölüm Mert ve Gece üzerineydi.

Sizce Gece'yi sokağa çeken kimdi?

Bölümü nasıl buldunuz?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Bir sonraki bölüm de görüşmek üzere💞

Anonim ~ Gece SaçlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin