Emre önüne gelen kumral saçlarını yavaşça geriye attı. Çalan zil sesini duyunca her lise öğrencisi gibi rahatlamıştı. Zihni, her gün yaptığı şekilde eve gidince yapacaklarını planlamaya başladı. Bugün, onun için gayet uzun ve yorucu geçmişti. Kafasındaki düşünceleriyle çelişirken Özge'nin omzundaki eliyle irkildi.
"Görüşürüz." diyerek el salladı Özge.
Zil çalmanın verdiği kısa süreli sevinç ise herkesin gözlerinden okunuyordu.
"Görüşürüz." diye onu cevapladı. Çantasının ağırlığını hissettiğinde dudakları şikayet edercesine somurtma şeklini almıştı.
Özge ve Emre, Forrest Gump'ın deyimiyle ''köfte ve patates'' gibiydiler. Birbirlerini tamamlıyorlardı, kutsal bir dostlukları olduğuna inanıyorlardı.
Emre, altın kahverengi gözlerini Atakan'a çevirdi. Atakan ile liseden beri tanışıyor, arkadaşlıkları basketbola dayanıyordu. Basketbolda arkadaş olmuş, aynı sınıfa denk geldiklerinde de takılmaya başlamışlardı.
Atakan takıntı haline getirdiği kıza bakıyordu.
''Bir şey olmuyorsa niye bu kadar zorlar ki insan'' diye düşündü Emre. Yine de Atakan'ın kendisine engel olamadığı suç mahalindeki ayak izleri kadar belliydi. O kadar belliydi ki; saklayamıyordu da. Ceren'in koyu sarı saçlarına nasıl da aşkla bakıyordu! Bu Emre için o kadar değişik ve saçmaydı ki. Atakan'ı çözemiyordu. Sadece bazı zamanlar böylesine bir sevgiye imrendiği bile olurdu Emre'nin. Ancak ardından hemen karar değiştirirdi. Sevgi diye bir şey fiziksel ve biyolojik evrende veya mantık çerçevesinde mümkün değildi. Atakan'ın Ceren'e olan sevgisinin bu yüzden sadece geçici bir heves olduğunu düşünüyordu.
Bunu ispatlayacak nedenleri bile vardı Emre'nin. Okulundaki birbirleriyle çıkan insanlara baksaydınız siz de görürdünüz. Herkes, birbiriyle ya popülerlik seviyesi için, ya da şans vermek -denemek- için çıkıyordu. Gerçek sevgi bu değildi ki. Ah, hayır. Gerçek sevgi bunun yakınından bile geçemezdi.
Emre bu düşüncelerini sadece içinde yaşamadığı, birçok kişiye açıkladığı için kimse Emre'nin yanına bu amaçla uğramazdı. Belki de bu kadar soğuk durmasa yaklaşırlardı. Hafif çekik gözleri o kadar yabancı ve asi duruyorlardı ki. Bakanın yüzüne vuran sinsi bir rüzgar gibi esip ortalığı darmadağın ediyorlardı. Ve buğday sarısı teni kumral saçlarıyla özel, kimsede olmayan bir uyum oluşturuyor, güldüğünde kıvrılan dudakları ise bu uyumu tamamlıyordu. Ancak Emre hala insanın içini soğutacak... Hatta kimi kandırıyorum? İnsanın içini donduracak kadar soğuk duruyordu.
Yaşadığı olaylar ya da duygusal gelişimi mi onu böyle yapıyordu yoksa bu doğuştan gelen bir özellik miydi? Cevap göründüğünden de karmaşıktı.
Emre'nin annesi her annenin yaptığı gibi, Emre'nin düzensiz olmasından şikayetçiydi. Fakat düzensiz olmak belirli bir seçim değildi ki, bizi diğer insanlardan ayıran bir özellikti. Ya da bu yalnızca Emre'nin kendini rahatlatmak için düşündüğü bir şeydi. Ayrıca Emre'nin annesi Selanik göçmeniydi. Bu yüzden sarı saçları ve mavi gözleriyle yaşına rağmen hala bakan kişide hayranlık uyandırıyordu. Emre, tüm özellikleri ile babasına çekmişti. Fakat bundan pek de hoşnut olduğu söylenemezdi. Çoğu zaman babasına olan nefretini içine saklar, yüzüne karşı büyük bir saygı gösterisinde bulunurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sağanak Aşk
ActionTanrılardan tutun, geldikleri ırka kadar yasaklanmış bir aşk. Gizem, büyü ve tutku. Diğer hikayelerden sıkıldıysanız okuyun derim. -e.s.