death's voice

745 99 46
                                    

Sabah kalkıp köyün merkezindeki çarşıya gidiyormuş Seokjin. Tarlalarında her türlü ürünü yetiştiremedikleri için kısıtlı bütçeleriyle kendilerini doyuracak şeyler arıyormuş.

Elindeki birkaç poşetle evine ilerlerken iki kadının konuşmasına kulak misafiri olmuş.

-Ölüm'ü gördüm, onun canını alanı gördüm.

-Uydurma Eun Soo, kimse göremez onu diyorlar hem sen neden oradaydın?

Genç kızın yanakları kızarmış, söylemekle söylememek arasında kalmış.

-Köyden kaçacaktım, o zaman gördüm onu. Biri ona doğru yürüdü, simsiyah giyinmişti ona yaklaşınca elini kafasına dokundurdu ve yere yığıldı.

-Eun sen ciddisin. Yüzünü gördün mü ya da tenini, sesini duydun mu?

-Ellerinde eldiven vardı ve her yeri örtülüydü, ama boyunun,uzun olduğunu hatırlıyorum. Ve sesi, çok soğuktu duyduğum anda titrediğimi hissettim.

Eh, kız böyle anlatınca çok merak etmiş Seokjin. Yanına gelmiş kızın ve kibarca konuşmuş.

-Merhaba hanımefendi, az önce istemeden kulak misafiri oldum konuşmanıza ve biraz meraklandım. Sorun olmazsa ben de katılabilir miyim size?

Kızlar gördükleri yakışıklı yüz ve duydukları pürüzsüz ses tonunun sahibine hayır diyememişler. Her şeyi dinlemiş Seokjin, ara ara sorular sormuş ama cevaplanmamış sorularının çoğu.

-Teşekkür ederim ikinize de, açıkçası Ölüm'ü merak ettim.

-Dikkatli olun lütfen, adını sesli söylemeyin gelir ve sizi alır derler.

Anlıyorum diye mırıldanmış Seokjin. Yaşam sevgisinden daha büyük olan tek şey merakıymış. Evine yürürken eskiden duyduğu bir şarkı gelmiş aklına, büyük annesi hep söylermiş o şarkıyı.

-Son duyduğum şey acı verici bir ses.
Ölüm onu benden aldı,
Ona dokundu ve yere yığıldı.
Bana döndü ve gördüm soğuk gözleri,
Korku iliklerime işledi...

O zamandan beri merak ediyormuş Seokjin Ölüm'ü ama çok korkuyormuş yaşayamamaktan, seviyormuş yaşamayı. Evine gelmiş ve tozdan grileşen eldivenlerini çıkarıp yenisini takmış. Yemek yaparken sessiz bir inleme sesi duyumuş, bir süre susup dinlemiş ama tekrar duyamayınca vaz geçmiş.

-Sanırım deliriyorum, köyün merkezine uzağız burada ses bile olmaz.

Sebzeleri kesmeyi bitirdiğinde tekrar bir ses işitmiş.

-Lütfen... lütfen öldürme beni... sa-sana yalvarıyorum... lütfen...

Emin olamamış duyduğu seslerden camdan bakmış bir süre ama bir şey görememiş. Tüm cesaretini toplayıp evin dışına, ormana doğru ilerlemiş.

-Tekrar konuş ki seni bulabileyim.

Sessiz mırıltısını kendi bile zor duyabilmiş yine de devam etmiş ilerlemeye.

-Yapma... ben kötü biri değilim... daha gencim... lütfen...

Kesik kesik inleme sesleri duyunca oraya yönelmiş ses çıkarmamayı deneyerek. Önce yerde yatan kızın kana bulanmış beyaz elbisesini görmüş, sonra hemen yanında ayakta duran simsiyah bir kumaşın tüm vücudunu kapladığı bedeni. Beden yavaşça yere eğilmiş. Kız son gücüyle konuşmuş.

-Öl-ölmek iste-

Cümlesini tamamlayamadan siyah bir eldiven takan bedenin ince eli dokunmuş ona. Seokjin deli gibi korkuyormuş ama kıpırdayacak gücü bulamıyormuş kendinde. Tekrar bakmak istiyormuş oraya ama cesaret edemiyormuş.

Bir süre sadece beklemiş orada, uzaklaşan adım sesleri duymadığı için kıpırdayamamış bile olduğu yerden. Bir adım duymuş kendine yaklaşan.

-Ölmek istemiyordu, ben de istemiyorum.

Arkasına bakmadan koşmaya başlamış, bacakları ağrıyana kadar koşmuş, köyün bir ucuna kadar koşmuş. Küçük, tek katlı evlerden birinin arasına girmiş ve yere bırakmış kendini.

-Kurtuldun Seokjin, sakinleş.

Bir süre orada oturmuş, hava kararmaya başlayınca korkarak evine gelmiş. Babası doğradığı sebzeleri pişiriyormuş.

-Üzgünüm baba, dışarı çıkmam gerekti. Yemeği yapamadım.

Babası gülümsemiş ona.

-Sorun değil oğlum. Sen iyi misin, korkmuş duruyordun?

-Ah biraz endişelendim beni evde bulamayınca korkarsın diye. Başka bir şey olmadı.

Yapabildiği kadar inandırıcı bir gülümseme sunmuş babasına. Birlikte yemek yemişler ve korkarak uykuya dalmış Seokjin.

Ölüm kötü biri değil onu çokça sevin lütfen.

Sizi seviyorum 💙

Mortem || NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin