Odin ismi "tahrik", "hiddet", "şiir" ve ''şiddet'' anlamına gelen óðr'dan gelmektedir.İskandinav mitolojisinin ve paganizminin en büyük tanrısıdır Odin... Bu bölümde bilgelik için gözünü feda eden 'Tanrıların Babası' Odin'i tanımaya ne dersiniz ?
Odin , Ásgard 'daki salonu Valaskjalf'da tahtı Hliðskjálf bulunur. Bu tahttan dokuz diyarı gözler. Ayrıca yeryüzüne ve gökyüzüne hakimdir. Tüm insanların kaderi ona bağlıdır ve yaşayan en bilge canlıdır. Ancak bu bilgeliği kazanabilmek ona bir göze mal olmuştur. Odin Bilgelik Kuyusu'ndan içebilmek için bir gözünü feda etmiş ve sonsuz bilgi elde etmiştir.
Odin bilgelik için tek gözünü feda etti, peki siz bilgelik için neleri feda edebilirsiniz ?
.
.
.
.
.
.
Küçük bir not : dinlemek isterseniz, bölümde bahsettiğim şarkı medyada....Bakışlarımı yüzüne çıkarıp aklımı kurcalayan soruyu sordum. Merak ediyordum, ciddi bir şey olabilir ve bu şekilde kendini tehlikeye atması doğru bir davranış değil. Sebebini öğrenmek, onu anlamak istiyordum.
Derin bir nefes aldı, sandalyesinde iyice geriye yaslandı ve göğüsünde kavuşturduğu elleriyle açıkladı :
"Hastaneye gidersem tüm okul sakatlandığımı duyar. Gösteriye çok az kaldı şu an benim gösteriden alınmam kimse için iyi olmaz. Sadece bir kaç gün dişimi sıkmam lazım. Halledebilirim."
Savaş'ın bu açıklamasından daha önce de bu tarz bir olay yaşadığını anlayabiliyordum. Yaşadığı olay doğrultusunda bir sonrakileri küçümseyip işin ciddiyetini kenara atıyordu. İnsanların güvenini, çalışmalarını boşa çıkarmamak için kendini düşünmek yerine gösteriyi ve ekip arkadaşlarını yalnız bırakmamayı tercih etmesi herkesin altından kalkabileceği bir şey değildir. Vicdan meselesidir. Sonuçta insan evladı olan bizler sadece kendimizi düşünmek için programlanmış gibiyiz. Etrafımızda ne yaşanırsa yaşansın ucu bize değmediği sürece sorun yok. Yani kısaca 'bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın'.
"Sağlığını göz ardı etmeni onaylamıyorum. Ama anlatmaya çalıştığını da çok iyi anladım. Bu hissi bilirim. Halledebileceğine de inanıyorum." Dudaklarımda samimi gülümsememle ona güç vermek istemiştim. Sonuçta bir insanın her eyleminin sağlamlığı dışarıdan aldığı desteğe bağlıdır. Aslında yapamayacağını düşündüğü bir eylemi bile kendine güvenerek , destek alarak başarabileceğiniz düşüncesini savunuyorum da diyebilirim. Realistim. İnsanları olmayacak bir şey uğruna boşa kürek çekmemeleri için uyarırım hatta ama Savaş'a inanıyorum ve hala realist düşüncelerimin arkasındayım.Savaş'ın yanağının içinde gezdirdiği dilini görebiliyordum. Bana karşılık vermesine gerek duymadan oturduğum yerden kalktım ve sıcak suyun içindeki yarı çözülmüş tavuğu aldım. Tavuğun sadece derisini alıp kalan tavuğu temiz bir kaba bıraktım.
"Bu akşam yemeğinde tavuk yapmanızı öneririm. Buzu çözüldü."
Yemek yapma konusunda çok bilgi sahibi değilim hatta hiç değilim ama sonuçta sıcak suda çözüldü bu tavuk tekrar dolaba koymak yerine pişse fena olmaz, sanırım.
Savaş kısaca 'hm' layıp oturduğu sandalyeden kalktı ve salona giden adım seslerini dinlememe izin verdi. O salona gittikten sonra bende mutfakta dağıttığım yerleri güzelce toparlayıp elimdeki tavuk derisini, tabağa koyduğum ve çekmeceden bulduğum streç filmi bir tepsiye yerleştirip içeri yanlarına geçtim.Salonda derin bir sessizlik hakimdi uzun adam ve Savaş oturdukları yerden öylece karşılarını izliyorlardı.
İçeri girdiğimde bakışlar bana dönmüştü, sessizliğimi koruyarak Savaş'ın ayak ucuna, yere oturdum.
Şişmiş bölgeye parmaklarımı bastırdım ve parmaklarımı bir süre çevresinde gezdirdim. Yavaş ve nazik hareketlerle etrafına masaj yaparken canını acıtmadığıma emin olmak için arada başımı kaldırıp yüzünü inceliyordum. Küçük zeytin gözleri üzerimdeydi, şekilli kaşları çatık yutkunarak beni izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMDEM
General FictionAilesinin yükünü biraz da olsa hafifletmek isteyen Freyja, ayağına kadar gelen iş teklifiyle birlikte, evinden bir okyanus öteye taşındığında başına neler geleceğinden son derece habersizdi. Dans, aşk ve ailesi arasında seçimler yapmak zorunda kalan...