Broken Souls Broken Lives

188 17 4
                                    


Gıcırdayan geniş tahta merdivenleri yavaşça çıkıyordu. Eğer o yaşlı adam onu kurtarmasa ölecekti… Bu şu an ki birkaç gerçekten her hangi biriydi.

Kris soğuk elini sıcak boynuna götürdü ve boynunu sağa ve sola hareke ettirip kıtlattı. Konağın üst katına çıkmıştı ve mermer işlemeleri olan tırabzana yaklaşıp giriş kata bir kez daha göz attı. Issız…

Boydan boya altın köşeleri olan işlemeli camı örten yırtık tozlu perdeden içeriye geceyi süsleyen ayın loş ışığı yayılıyordu ve havada uçuşan tozları ortaya çıkartıyordu. Kris yavaşça diğerlerinden daha süslü ve ihtişamlı olan kapıya ilerlerken etrafta silah olabilecek bir şeyler arıyordu göz ucuyla.

Gösterişli kapıyı aralamadan önce gözüne çarpan minik biblo vari heykelciği eline alıp kapıyı açtı. Gıcırdayan kapı iki yana doğru açılınca Victorian tarzı döşenmiş odanın tam ortasında kocaman tozlu ve yırtılıp kemirilmiş bir yatak ve hemen yanı başında çürümüş tahtadan komidin vardı. İçeriye girdiğinde serin hava dalgası vücudunu yalayıp geçtiğinde içinde bir ürperme olmuştu.

‘’Burası ne kadar da büyük değil mi Wu Fannie?!~’’

Yixing sevinçle yatağa uzanmış ve bir o yana bir bu yana yuvarlanıyordu yatakta. Kris onu görmezden gelip odanın ortasına ilerledi ve girdikten sonra hemen kapının solunda duran makyaj aynasına yöneldiği anda göz bebekleri fal taşı gibi açılmış bağırmamak için ağzını sıkıca kapatmıştı. Gözleri dolmuştu…

###

‘’Lanet olası beceriksiz herifler!’’ Chen sinirle Iphone’unu yere fırlatıp parçalanmasına göz yumdu sinirden saç köklerini yoluyor ve ofiste bir sağa bir sola yürüyordu. ‘’Tam bir gün oldu Lisa! 1 gündür ulaşamıyorum telefonu açık olsa endişe etmeyeceğim! Şebekeye ulaşılamıyor ve bu sıçtığımın polisleri işi yavaştan alıyor anlıyor musun?’’ Lisa kuyruğunu sıkıştırmış bir köpek gibi korkuyla patronuna bakıyordu. ‘’Y-yapabileceğim ne varsa s-söyleyin ee-efendim?’’

Endişe ve öfke saçan Chen kadına doğru döndü ‘’Çık dışarı! Hiç biriniz bir boka yaramıyorsunuz! Çık!’’ Kadın ağlamamak için kendini zor tutup odadan koşarak çıktığı zaman Chen koltuğuna oturup sinirle dirseklerini masaya dayadı ve alnını eline yasladı. Sakinleşmeye çalışıyordu.

Kris’in numarasını aramak için elini cebine attığı anda telefonun parça parça yerde durduğunu görünce ayağa kalktı ve onu iyice ezdikten sonra kapıyı açıp sekreterlere baktı.

‘’Şimdi! Ve çalışan herkes işini bırakıp Kris’in numarasını arayacak!’’

Sekreterler ‘’Hemen!’’ diyerek minik düğmeye basıp duyuru yaptı şirkette.

‘’Bay Jong Dae’nin kesin emri herkes yaptığı işi bırakıp lütfen Bay Wu Fan’ın numarasına ulaşmaya çalışsı- * o sırada Chen’in öfkeli sesi duyuldu* Lanet olasıcalar! Hemen arayın yoksa işinizden edeceğim! * sekreter kadın tekrar kekeleyerek araya girdi* D-duydunuz bay Jong Dae’yi.’’

Diyerek anonsu kapattı. Chen odasına girmiş kapıyı kilitlemiş ve ağlıyordu. ‘’7 yaşından beri yan yana büyüdük adamım.... Daha Lay’i tanımadan önce bana onu anlatışını biliyorum…’’

#Flashback#

Kris hızla Chen’in ofisine dalmıştı. Chen korkuyla zıplayarak kafasını kaldırdığında Kris’in pişmiş kelle gibi sırıttığını ve sevinç kahkahaları attığını fark etti.

‘’K-Kris? Senin gibi bir Cool city guy nasıl olur da böyle kahkahalar atıp şapşal şapşal sırıtır?’’

Kris ona doğru koşup Chen’in omuzlarından kavrayıp hafifçe sarstı.

‘’H-harika biri! V-ve o kadar saf ki! İnanamıyorum! Ahh tanrım! *sevinç kahkahası attı* ve kocaman dudakları vardı… Öpülesi…’’ 

Chen şaşkınca kafasını salladı.

‘’Wow wow wow! Dostum sakin ol ve bana acayip derece de dibini düşürüp abayı yaktığın kişinin kim olduğunu söyle!’’

Kris kahkahalarla kollarını iki yana açarak sırıttı.

‘’Lanet olsun ki adını bilmiyorum!’’

#Flashback sonu#

Chen kalbindeki acı ve eski harika anıların yüzünde oluşturduğu gülümseme ardından acı acı gülmeye neden olmuştu.

‘’Adamım seni gördüğüm anda seni azarlayıp döveceğim…’’

###

Kris eski tahta zemine çömelmiş titreyen vücudunu ve göz yaşlarını durdurmak için elinden geleni yapıyordu. Yavaşça ayağa kalkıp titreyen bacaklarına aldırmadan makyaj masasına ilerledi. Cama yapıştırılmış hafif tozlu kağıdı eline aldı.

‘’Masanın üzerindeki Calvin Klein Lay’in yolculuğa çıkarken sıktığı parfüm değil miiiii? Ah şişeye bir baksana üstünde bir şey bağlı…’’

Titreyen elleri ve masayı ıslatan yaşları eşliğinde parfüm şişesini elinde aldığında sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

‘’Y-Yixing…. Yixing… B-bu sana verdiğim aşk kurdelemizdi…. O- onu….ah Tanrım…’’

#Flashback#

Yixing televizyonun dibine oturmuş ve Wu Fan’ın haberdeki konuşmasını gözlerini kocaman açarak dinliyordu.

Kris onun bu haline sessizce gülerek yaklaştı ve elindeki minik hediye paketini arkasına saklayarak Yixing’in yanına yaklaştı. Eğilip boynuna öpücükler kondurduğu zaman Yixing korkuyla sıçrayıp ona baktı.

‘’Y-yah! Wu Fannie! Beni korkuttun! Neden böyle sinsi sinsi yaklaştın ki?’’ Yixing gülerek sormuştu ve Kris onu yavaşça yatırıp dudaklarını öptüğü zaman Yixing kıkırdadı.

‘’Küçük patron yine mi uyandı?’’

Kris kahkaha attı ‘’ Hayır hayır ….Sadece *arkasında sakladığı küçük kutuyu Yixing’in kucağına bıraktı* Bir doğum günü hediyesi…’’ Kıkırdadı ve Yixinge baktı.

Yixing heyecanla hediye paketini eline alıp evirdi çevirdi ve doğrulup sırtını koltuğa yasladı ardından merakla paketi açınca sevinç çığlığı attı.

‘’kyaaaah! Bu senin süreklü kullanıdığın ve benim en sevdiğim parfümün! Hem de yenisini almışsın! A-ah o da ne?’’ Yixing merakla kutunun dibinde duran mavi kurdelelere baktı. Kris ona yaklaştı ve kurdelenin birini aldı ve parmağından çıkarttığı yüzüğe takıp bir kolye yaptı.

‘’Artık bana doğum günümde aldığın bu yüzüğü senin aşkınla tam göğsümde saklayacağım Yixing…’’

Kris Yixing’in yanağını şefkatle okşadı ve Yixing gülümseyip mavi kurdeleyi parfümün başına güzelce doladıktan sonra kurdeleye öpücük kondurup aşkını bıraktı mavi kurdeleye.

‘’Artık bana şu an vermiş olduğun bu aşk dolu kokuna ikimizin aşkını bağlayarak sevgimizi hep yanında taşıycağım…’’

#Flashback sonu#

‘’Wu Fannie?~’’

Yixing’in sesi titrek çıkmıştı. Kris sinirle ona döndü ve bağırmaya başladı. ‘’Bunların hepsi senin oyunun değil mi?! SÖYLE BANA! BUNLARIN HEPSİ SENİN YARATTIĞIN BİR HAYAL DEĞİL Mİ?!’’

Yixing bir adım gerileyip dizleri üstüne çökmüştü.

‘’H-hayır…’’

Kris korkuyla elindeki parfüme baktı ve mavi kurdeleyi çözdüğü anda kurdeleye yazılmış bazı yazılar olduğunu gördü.

Gözlerinin şahit olduğu ve dudaklarının dillendirdiği cümleler kalbini ve hayatını param parça etmişti…

‘’Ah demek buraya bakmayı akıl edebildin! Umarım bunu okuyan sen Wu fan’sındır! Çünkü o zaman daha da eğleniyor olacağım… Ah sevgilinin bu değerli eşyasını bulman ne kadar da üzücü bakalım sevgilini gördüğünde ne olacak! Hahaha! aramaya devam et yaklaştın…. Ölü ya da diri tahmin et!’’

Mama SaidHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin