Homeless

193 25 5
                                    


Kendini soğuk suya bırakmıştı. Duş başlığından akan soğuk su sanki derisini kaldırırcasına tazzikle derisine çarpıyordu.

Nefesini hızlandırıyor ve titretiyordu soğuk su onu. Yavaşça suyun ayarını yükseltti ve kuveti ılık su ile doldurmaya başladı.

Tüm acılarından arınmak istiyordu. Ama onu mutlu eden şey yokken acısı daha da katlanıp çoğalıyordu.

Kendini küvete bıraktı ve ılık su onu yatıştırıyordu. Banyoyu süzdü. Aynanın önünde duran Yixing’in parfümleri hala yerinde sahibinin gelip kendilerini kullanmasını beklermişçesine nöbet tutuyorlardı sanki.

#Flashback#
‘’Y-yah! Kris! *kahkahalar koridordan geliyordu* sapıksın!’’ Kris kucağında Yixingle banyoya girmişti.

Kris tek kaşını bilmiş bir edayla kaldırdı. ‘’Sapık ha? Ne sapıklığımı gördün seninle vakit geçirmek istiyorum…’’

Yixing Krisin kucağında kollarını kenetlemişti birbirine ‘’Senin düzgün halini mi gördüm ki Kris? Hep sapık sapık fantezilerin’’ Kris Yixing’in dudaklarını öptü.

‘’Hoşuna gidiyor ama kabul et…’’ Yixing burun çevirdi. ‘’Hayır etmiyorki…’’ ‘’Yalan söylemee~’’ Kris ve Yixing gülmeye başladı.

Kris Yixingi kucağından indirdi ve küveti suyla doldurup üstündekileri çıkartıp Yixing’i kendine çekti.

‘’Y-yah! Kris!’’

‘’Tam bir domatessin.’’

‘’Bunu ödeteceğim.’’

‘’Dört gözle bekliyorum Yixing.’’

#Flashback Sonu#

‘’Hee? Neden öyle daldın… Ah ama güzel yüzünü izledim sevgilim…Seni çok özlüyorum..’’

 Kris duyduğu sesle gözlerini araladı ve küvetin baş ucunda oturmuş suyla oynayan Yixing’i görünce çığlık attı ve hemen onu ittirdi.

Sinirle küvetin yanındaki süs vazolarını savurdu.

‘’Gerçek değilsin…’’ Sesi titriyordu Kris’in ve elinden kanlar akıyordu. Vurduğu vazo kırılıp elini kesmişti.

Ve banyoda sadece kendisi vardı. Evin müzik sisteminde Kris’e sanki daha fazla işkence yapmak ister gibi Yixing’in sevdiği keman parçaları çalıyordu. Kırmızılaşan suda boşluğa bakıyordu Kris.

‘’Dayanacak gücüm kalmadı…’’  Sudan çıktı ve havluya sarındı.

‘’Ama sana biz söz verdim Yixing… Tekrar sana sarılacağım. Seni bırakmayacağıma söz verdim sevgilim.’’

Kris’in elinden damla damla kanlar fayansa akıyordu. Ve yatak odasına geçip yatağa bıraktı kendini.

‘’Deli miyim? O hayaller… Deliriyor muyum?’’ Rahat bir şeyler giyip Yatak odasından terasa çıktı ve kocaman bahçede ışıklandırılmış havuza baktı.

Havuzun başucundaki bitkilerin çiçekleri havuza düşmüş ahenkle suya renk katarak yüzüyorlardı.

‘’Yixing.. Bu manzarayı seviyordun..’’ Kris sadece yalnızken ağlardı. Göz yaşları tutunduğu metal tırabzanlara düşüyordu.

İçeri geçti ve yatağa uzandı. Sinir patlaması yaşıyordu. Kendine hakim olamadan ağlıyordu. Yastığı ellerinin arasına alıp sıktı ve ses çıkarmamak için de yastığın bir köşesini ısırdı.

Üzüntüyle karışık iniltileri odada hafif hafif dolaşıyordu. İster istemez sesli bir şekilde iç çekiyordu göz yaşları yastığının sol tarafını ıslatmıştı bile.

Yastığı dişleri arasında daha çok sıktı ve acıyla tüm içindeki üzüntüyü bağırarak atmaya çalıştı. Yatığı ısırdığı için odaya acı dolu bir homurtu yükseldi ve yastığı bir kenara bırakıp doğruldu.

Yixing kaybolduğundan beri her gece böyleydi. Yatakta bağdaş kurup oturdu ve pikeyi yüzüne kadar çekip bağırarak yatağa yumruklarını savuruyor pikeyi elinin arasında sıkıyordu.

Kendine geldiğine kafasını yastığa koydu. Kirpikleri hala ıslaktı ve yavaşça gözlerini kapattı.

###

‘’Bay Wu.. Robot resmini çizdiğimiz adamın bilgilerini bulduk. İsmi Lee Dong Ho ve o olayın faili olarak düşünülüyor. Fakat hiçbir iz bulamadık. Arabayı GPS ile takip etti ekibimiz ve içinde yolcuların hepsi öldürülmüştü. Bay Zhang yoktu ama. Aracın her yerini ve yakın çevresini arama timi detaylı bir şekilde aradı fakat Bay Zhang’i bulamadılar.

Biz iki ihtimal veriyoruz. Ya kaçmayı başardı ya da aracı kaçıran kişiler tarafından esir alındı. Biliyorsunuz Bay Zhang’in babası zengin bir iş adamı ve oğlunu çok sever. Para karşılığı satmaya çalışmış olabilirdi. Fakat bu haber bize gelirdi. Yüzde yetmiş ihtimalle kaçtığı tezi üzerinde duracağız.

Aramalar devam ediyor. Siz sakın moralinizi bozmayın. Şimdilik size verebileceğim bilgi bu kadar.’’

Kris bakışlarını yere çevirmiş boş gözlerle bakıyordu. ‘’Anlıyorum. Teşekküler.’’ Sakince ayağa kalktı ve polis merkezinden çıkıp iş yerine yöneldi.

Bu olaydan beri hiç uğramamıştı ve içeri girdiği zaman sekreteri Bayan Han Na onu karşıladı.

‘’Hoş geldiniz efendim.’’ Kris hafifçe eğilip selam verdi ve asansöre ilerledi. Han Na da peşinde geldi.

‘’Efendim sabahtan beri sizi bekleyen bir ziyaretçiniz var ofisinizde.’’

‘’İsmi?’’

‘’Söylemedi efendim ama ona çok benziyor-‘’ Asansör ofisinin katında durunca çıktılar ve Han Na ofisin girişindeki yerine geçti ve Kris ofisine ilerlerken yan ofisin kapısı açıldı.

‘’Ooo patron bu ne hız hiç beni görmüyorsun.’’ Kris gülümsedi ve ona yaklaşıp sıkıca sarıldı.

‘’Özür dilerim Chen sana baya yük oldum gelmeyerek ama bir süre şu işleri halletmeye çalışacağım.’’

Chen gülümsedi ve geri çekilip omzunu sıvazladı Kris’in. ‘’Sorun değil adamım… Hey Yixing’in olayı ne oldu?’’ Sesi üzgün çıkmıştı.

Kris’in yüzüne bir acı yayıldı. ‘’Hala bir sonuç yok…’’ ‘’Anlıyorum dostum, hadi sen ofisine git tutmayım. ‘’ Kris gülümsedi ve ofise yöneldi. ‘’Öğle yemeğini birlikte yeriz..’’ ‘’Okey dostum yeriz ama sen ısmarlarsan.’’ Kris kapıdan girerken güldü.

‘’Çok piçsin Chen.’’ Chen yine o şirin sırıtışını takındı. ‘’Vazifemiz..’’

Kris odasına girince biri onun koltuğuna oturmuş ve arkasının dönük olduğunu gördü. ‘’Merhaba?’’

Dönen koltuk yavaşça döndü ve oturan kişi gözlerinin içine baktı. ‘’Ah sevgilim buraları boş bırakmaya gelmiyor… Chen’e çok güveniyorsun değil mi?’’ Kris’in kalbi küt küt atmaya başladı ve geri adım atıp cama yöneldi ve dışarı baktı.

‘’Neyin var Sevgilim?’’ Yixing’in o aşk dolu sesiydi, ağlayacak gibi oldu Kris ve eline aldığı ilk eşyayı ona doğru fırlatıp bağırdı.

‘’YİXİNG DEĞİLSİN LANET OLASI!!’’ Yixing eğildi ve arkasındaki aynaya çarptı biblo ve biblo ile birlikte cam kırılıp yere saçıldı.

‘’H-hey! Neler oluyor burda?!’’ Chen sesleri duyup odaya daldı ve Kris’in öylece boşluğa kırılan aynaya doğru baktığını gördü.

‘’Kris!’’ Kris onu duymuyordu ve Chen ona yaklaşıp onu sarstı. ‘’Kendine gel!’’ Chen ilk kez bağırmıştı ve Kris şoku atlatıp kendine geldi. ‘’Chen…Yixing oradaydı…O-onu gördüm. Evde de ve yolda da gördüm…’’ sesi ve vücudu titremeye başladı.

Chen çok şaşırmıştı. Bunca zamandır o cool tavırlarını bozmayan güçlü adam şimdi karşısında titiriyor ve ağlayacak duruma gelmişti.

‘’H-han Na bana asansörde gelirken dedi ofisimde ziyaretçimin olduğunu…’’ Chen’in şaşkınlıktan ağzı açılmıştı ve toparlanıp Kris’e sarıldı sırtını sıvazladı.

‘’Şşş… Adamım sakin ol. Sana hiç yakışmıyor salya sümük ağlamak nerde Cool City Guy? Hadi ama kız gibi ağlama.’’

‘Kris… Sana neler oluyor… Bu gün Han Na hiç gelmedi ki  iş yerine. İzinliydi bu gün Kris. Endişeleniyorum..’ bunları geçirdi Chen aklından.

Kris Chen’in gözlerine baktı. ‘’Ben hallederim buradaki işleri biliyorsun yerine yapıyorum işleri dostum sen merak etme. Yardımcı olacağım sana sen şimdi çık ve dolaş biraz kendine gel. İşe gelme kafanı dinlendir.’’

Kris yavaşça ayağa kalktı ve Chen’e bakıp hafifçe tebessüm etti Sağ yanağını yalııyıp geçmişti bir gözyaşı. ‘’Her şey için teşekkür ederim.’’

Kris ofisten çıktı ve Han Na’yı yerinde göremeyince şaşırdı. Asansöre binip giriş kata indi ve danışmaya yürüdü. ‘’Han Na az önce masasındaydı. Bir yere mi gitti çıkarken gördünüz mü?’’

Danışmadakiler şaşımıştı. ‘’E-efendim.. Şey Han Na bu gün hiç işe gelmedi ki.. ‘’

Kris şaşırmıştı. ‘’Nasıl yani? Az önce birlikte asansöre binip ofise çıktık.’’

‘’Efendim yanılıyorsunuz. Bu gün Han Na’nın izin günü, buraya hiç gelmedi…’’

Mama SaidHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin