1

1.1K 90 36
                                    

"Hayır Miray bara falan gitmiyoruz. En son gittiğimizde neler yaptığımızı hatırlatırım." Derken Miray gözlerini deviriyordu. İnanın neler yaptığımızı bilmek istemezsiniz. O kadar sarhoş olmuştuk ki, dans eden pardon, yiyişen bir çiftin yanına gidip kızın eteğini indirmiştik. Tabii bu yaptığımız oğlanın hoşuna gitmiş olacak ki kızı bar odalarına doğru sürüklemeye başlamıştı. Evet şimdiki zamana dönelim. Miray'ın masum bakışlarına inanmadığım halde daha fazla dayanamayıp;

"Tamam tamam gidiyoruz.Ama bu seferde kötü şeyler yaşarsak gerçekten bara son gidişimiz olur." Dedim. Miray kaybolmuş bir oyuncağını bulmuş çocuk edasıyla yatağın üzerinde zıplamaya başladığında onun bu hareketine gözlerimi devirip dolabıma ilerlemeye başladım. İçinden gri, karnımı açıkta bırakacak uzun kollu bir kazak ve altıma salaş bir siyah etek aldım. Saçlarım düz olduğu için bir şey yapma gereği duymadım. Ben hazırlanırken Miray da üstüne onun her zaman istediği kısa deri elbisemi giymişti. Ayakkıbılarımızı giyip dışarı çıktığımızda Miray'ın daha önceden çağırdığını tahmin ettiğim taksiye bindik. Adresi verdiğimizde taksici ilk önce bizi şöyle bir süzdü, daha sonra taksiyi çalıştırıp gitmeye başladı. Gittiğimiz yerler bizim gibi şeker yerler değildi.Genelde sosyetenin olmadığı,belalı yerlerdeki barlarda takılırdık.

Bara geldiğimizde, gözüme kestirdiğim barın kapısına doğru yürümeye başladık. İçeri girdiğimizde, yoğun ter kokusu ve yüksek müzik sesiyle yüzümü buruşturup, ilk gördüğüm bar taburesine oturdum. Miray'a baktığımda etrafı incelemeye başladığını gördüm. Barmen bize önce tatlı denilebilecek bir gülümseme yollayıp sonra yüksek müzik sesinden dolayı biraz sesini yükselterek;

"Bu güzel genç bayanlara ne verebilirim?" diye sorduğunda, abaza iç sesim 'SENİ ALABİLİYOR MUYUZ?' diye haykırmaya başladı. İç sesime ters olarak tatlı barmene;

"2 bira." deyip etrafı incelemeye koyuldum. Oturduğum yerde, kapıyı tam olarak görebiliyordum. İçeri giren mini etekli kızlara, yakışıklı erkeklere bakarken önüme koyulan birayla gözlerimi barmene çevirdim. O ise ustalıkla yaptığı işine geri döndü.

Mirayla biralarımızı 'şerefe' dercesine tokuşturduğumuzda sanki aynı anda anlaşmışız gibi biralarımızı fondip yaptık.Ağzıma ilk önce yabancı gelen tat daha sonra tanıdıklaşmaya başladı.Barmene ikinci biralarımızıda söylediğimizde barmen gülümseyerek içkilerimizi hazırlamaya başladı. Aynı işlemi bir daha tekrarladığımızda artık sarhoş olduğumu etrafın bulanıklaşmasıyla anladım. Miray'a baktığımda etrafa melül melül baktığını gördüm. Bir süre sonra kulağımın dibinde birinin anırdığını hissettim. Önce sarhoşluğuma versem de, kafamı ağır hareketlerle çevirdiğimde kulağımın dibinde gerçekten birinin anırdığını gördüm. Bana el işaretleriyle oturduğum yerden kalkmamı söylüyordu. Kafamı bu sefer Miray'a çevirdiğimde, Miray'ı kucaklayıp götürdüklerini gördüm. Miray ise sarhoşluğun etkisiyle kendinden geçmiş kahkahalar atıyordu.Ben arkalarından;

"Ne yapıyorsunuz, Miray." diye bağırırken önümde duran çocuk beni de kolumdan tutup dışarıya sürüklemeye başladı. Kalıplı biri olduğu için karşı koymaya çalışsam da, karşı koyamıyordum.

"Bırak beni." diye bağırdığımda cevabı sadece kolumu daha fazla sıkmak oldu. Beni dışarı çıkardığında Miray'ın yerde yattığını gördüm. Sızmıştı, aptal kız. Yine her şey bana kalmıştı. Beni Miray'ın yanına hiçte kibar olmayan bir şekilde fırlatan çocuğa, ters olduğuna inandığım bir bakış attım. O sırada çocukla göz göze geldik. Hiç yüzüne bakmamıştım bile. Yüzü tek kelimeyle kusursuzdu. Ve ben asla ama asla bu kusursuz yüzü unutmayacağımı anladım.

(1 ay sonra)

Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla değil de, annemin attığı yastıkla uyanmak bugünkü planlarım arasında yer almıyordu. Kendime gelmeye çalıştıktan sonra -sadece çalıştım- altıma jean pantolon, üzerime de rastgele bir t-shirt geçirdim. Ben, her sabah uyuşuk uyuşuk uyanan kızlardan değildim. Yüzümü yıkamaya inerken aşağıda babam ve annemin konuştuğunu duydum. Yine kolej meselesi. Hayır yani insan zengin diye, devlet okuluna gidemez mi? Gider.Tabii gel de bunu babama anlat. Babamın konuşmasını tam anlayamasam da kulağıma birkaç kelime ulaştı. İçeri bir hışımla daldığımda babamın söylediği şey yarıda kesildi.

"Bu kolej onun için daha iyi olac-." Söylediklerini umursamadan direk söze atıldım.

"Bu konuyu hallettiğimiz sanıyordum, baba." dedim sesimi yükselterek. Tamam büyüklerime saygılı olmasını biliyordum ama artık sinirlerim zorlanıyordu. Hadi ama her sene başında bu kolej meselesi açılsa tabii ki sinirlenirdim. Babamın yerine annem söze atıldığında şaşırmıştım. Çünkü genelde annem, babamla olan kavgalarımızda hep sessiz kalmayı seçerdi.

"Bence artık bu konu kapanmalı. Boşuna nefesini tüketme Derin. Bu koleje gideceksin. Hem zaten Miray'la gideceksin, daha ne istiyorsun." Annemin söylediklerini umursamıyordum. Ama Miray. Onu o şımarıkların arasında tek başına bırakamazdım. Hem Miray'ın babasını tanıyorum. Bir karar verdiğinde geri dönmeyeceğini de biliyorum. O yüzden istemeyerek de olsa o koleje gitmek zorundayım, zorundayız. Ellerimi 'teslim oluyorum' dercesine kaldırdığımda ikisi de bana en sıcak gülümsemelerini yolladılar. Babam;

"Hadi o zaman. Miray'a haber ver.Onu da alıp okula gidelim." dediğinde hemen Miray'a mesaj yazmaya başladım.

KİME:EN YAKINIM

GÖNDERİLEN: Hazırlan bakalım. Babamla seni alıp okula gidecekmişiz.

Anında gelen mesajla her zaman ki gibi telefonun başında olduğunu anladım

KİMDEN: EN YAKINIM

GELEN: Beni almanıza gerek yok. Okul zaten bizim sitenin yanında. Ben seni kapının önünde beklerim.

Babamın yanına gittiğimde;

"Miray'ı almamıza gerek yok. Okul sitelerinin yanındaymış." deyip açıkladım. Spor ayakkabımı giydikten sonra içeri bağırarak;

"Biz çıkıyoruz annee." dedim. Annemden ses çıkmayınca omuz silkip beni arabada bekleyen babamın yanına gittim. Arabaya bindiğimde, kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım. Müzik iyi gelecekti, gelmek zorundaydı. Artık notaların ahengi benim huzurum olmuştu. Beşinci şarkımda biterken geldiğimizi fark ettim. Okula baktığımda, aslında kolej fikrinin o kadar da kötü bir fikir olmadığını kendime inandırmaya çalıştım. Şımarık insanlarla dolu olabilirdi ama elbet benim gibi düşünen insanlarda çıkacaktı içinden. Arabadan inerken Miray'ın okul kapısının orada beni beklediğini gördüm. Babama hemen;

"Gerisini ben halledebilirim." deyip yanaklarından öptüm. Miray bana arkası dönük duruyordu. Oyun zamanı.Sesimi kalınlaştırarak -öyle olmasını umarak- seslendim;

"Hepsi senin mi güzelim." dedim. Miray gülümseyerek arkasını döndüğünde, benim olduğumu fark etmesi benimde yüzüme bir gülümseme yerleştirdi. Miray gülümsemesini sinsi bir sırıtışa çevirdiğinde, bir erkeği kestiğini anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Etrafıma baktığımda düşüncelerimi haklı çıkaran, yanındaki çocuğa sempatik hareketlerle bir şey anlatan çocuğu fark ettim. Onu es geçerek yanındaki çocuğa baktığımda çocuğun, yanındakinin aksine sert bakışlarla baktığını gördüm. Öyle sert bakıyordu ki içimi ürpertmedi desem yalan olur. Daha dikkatli baktığımda bu çocuğun bana birini anımsattığını fark ettim. Biraz daha dikkatli baktıktan sonra aklıma dank etti. Tabii ya bizi bir ay önce yerimizden zorla (!) kaldırıp dışarı atan kusursuz yüzlü çocuktu bu...

SONBAHAR YAPRAKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin