GİRİŞ

175 0 0
                                    

Saat on iki'yi geçtiğini fark edince çalışma masamın karşısına astığım takvimime bir tik daha attım. Ömrümden geçen bir gün diye düşünüp hüzünlenmek istedim ancak bu mutlu günün böyle bitmesi garip olacağı için kocaman tebessümle üstümü değiştirip çalışma masama oturdum. Rahat yatağım bana saçma bakışlar atarken o kuruntu sandalyeye boynum ve belimin ağırmasını umursamadan kitabımı alıp yayıldım. yapacağım bir şeyim yoktu okul sıralarından kalma bir aşlışkanlıktı bu uzanarak ve rahatıma düşkün bir şekilde kitap okuyamıyordum. Kaldığım yeri açıp kelimelerin ruhuma dokunmasını diledim. Sık sık bir yerlere dalıp okuduklarımı anlamayıp sayfalarca geri döndüm.

Her Ahmet Ümit kitabında olduğu gibi Kırlangıç Çığlığı da bitince kocaman bir boşluğa düşüp Körebe'nin hayatını adadığı adaletsiz ancak biraz da güzel olan davasını düşündüm. Garipti, her kitap gibi.

Kitabı rafta ki yerine yerleştirdikten sonra mutfağa doğru ilerledim. Demlenen ıhlamuru fincana doldurup limon dilimini içine attım. Olanlar yavaş yavaş zihnime dolarken salak salak gülmeye başladım. Sesi, bakışları bir yana renkli çorapları, her parmağına taktığı ince halka yüzükleri, kulağının hemen yanında ki Küçük Prens dövmesi ve her an muziplik yapmaya hazır tavrı. 17 yaşımın son demlerini yaşarken okuduğum bir kitabı hatırlattı onun bu aylak tavırları, Aylak Adamı. Aylak aylak gezinir ve içinden o an ne geliyorsa onu yapardı 'Sen kimsin?' diye sorsan 'Ben aylağım.' demezdi belki ama 2 saatlik konuşmamızda bile anlamıştım aylaktı o, asıl aylaktan 3 yıl sonra hayatıma giren çakma bir aylak.

Her zaman olduğu gibi elimdeki ıhlamuru koklayıp kocaman tebessüm ettim. Geçen zaman içinde tam bir Limonlu Ihlamur sakini olmuştum. Masanın üzerinden çikolatamı da alıp odama geri döndüm. Daha yeni bir kitap bitirdiğim için yeni bir şeylere başlamayı canım pek istemedi, bir günde iki hayatı bünyem pek kaldıramazdı.

Perdeleri sonuna kadar açtım camı da öyle sandalyemi camın önüne çekip kış soğuğunu tüm kemiklerimde hissetmek istermişcesine derin bir nefes aldım. 7 aydır aklımdan hiç çıkmayan bakışları yine zihnimi esir etmişti. Tüm hikayeler biri gelince ve gidince başlardı ya benim hikayemde onun dönüşüyle mi başlayacaktı?

Orta parmağıma hafif bol gelen yüzüğe dokundum sanki onun kalbine dokunurmuş gibi. 'Bir daha ne zaman görüşeceğiz?' dediğimde serçe parmağından çıkarıp verdiği yüzükle 'Yüzüklerim değerlidir onu geri almak için geri geleceğim' demişti. Koca ellerininin içinde nasılda kaybolmuştu minik ellerim. İnce bir tebessüm yayılırken dudaklarıma soğumaya başlayan ıhlamurumdan büyük bir yudum aldım.

Tam 7 ay geçmesine rağmen her gün aynı saatte orada olmayı asla aksatmadım, hep gittim. O hiç gelmedi bense hiç gitmemezlik yapmadım. Saftım belki biraz ama umutluydum ya o bana yeter. Her zaman penceremin önünde duran sigarama uzanıp bir sigara aldım dudaklarımın arasına koyduğum sigarayı yakasım gelmedi. Öylece deniz manzarasına karşı sustuk, ben ve sigaram.

"Nerelerdesin Yüzüklerin Efendisi. Yüzük efendisinden bu kadar ayrı kalmamalıydı. Gerçi yenisini almışsındır değil mi?" Ihlamurumdan bir yudum alıp gözlerimi kapadım. "Yüzünü hayal meyal hatırlıyorum artık. Güzelliğin nefesimi kesmişti oysa ki... O kadar ay sonra istediğin oldu tam bir Limonlu Ihlamur Sakini oldum en azından bunu görmek için gel."

Sigaramı yakıp 7 aydır devamlı tekrarladığım o dizeleri tekrarladım;

Seni düşünmek güzel şey,

ümitli şey,

dünyanın en güzel sesinden

en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...

Fakat artık ümit yetmiyor bana,

ben artık şarkı dinlemek değil,

şarkı söylemek istiyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 27, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YÜZÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin