Usulca esen rüzgar beni sana sürüklerken hiç ölmeyecekmiş gibi tekrar tekrar aşık oldum. Aynı beşikte büyüttüler bizi. Gözümü seninle açtım. Damarlarımda akan kandan daha yakındın bana. Sana güvendim. Çoğu zaman kendimden şüphe ettim ama ben sana güvendim. Sana güvenmem, seni sevmemden daha büyük bir duyguydu. Bunu biliyordun. Şimdi yan yana mezarın başında iki yabancıyız. İçimdeki büyük boşluğa gömdüm seni. Orada öldün sende.
"Naire." Kollarımı sıkıca saran kumaş parçasına değdi parmakları. Gözlerimde saf öfke vardı. Bakışlarımı mezarın üzerine konulmuş üç beyaz gülden çekerek Kaya'ya döndüm. "Çok sessizsin." İkimizden başka kimse kalmamıştı. "Naire." Gözlerimde yoğunlaşan öfkeyi kusmanın yeri ve zamanı mıydı?
"Sessizim." Dedim sadece.
"Evet." Başımı sallarken bedenimi ona çevirdi. Parmakları omzumda duran siyah şalın ucuna değdi. "Bu sessizlikten sonra çıkaracağın gürültüden çekinmeli miyiz?" dudaklarım alayla kıvrıldı.
"Çoğul konuşuyorsun." İstemsizce yaptığı gafı düzeltmek isteyecekken işaret parmağımı dudağına değdirerek susturdum. "Yanlış insanlara iyi ki varsın demişim Kaya. Sen bunun farkına vardığında ben çoktan intikamımı almış olacağım."
"Saçmalama Pia." Ciddileşti kardeşim. Evet. Ne yeminler etmiştik kardeşlik için!
"Kardeşlerimden, Loca'dan adalet beklerdim Kaya. Adalet gelmiyorsa bunu ben sağlarım." Elimdeki belgeleri biliyordu. Sadece o değil, tüm Loca biliyordu. Nasıl aksiyon alacağımı bekledikleri için bana dokunmuyorlardı. Hala umut barındırıyor olabilirdim. Ama bildikleri bir şey daha vardı. Aptal biri değildim. Her şeyin bir zamanı vardı.
"Belgeleri dışarı sızdırmazsın Naire." Dudaklarım kıvrılırken kaşlarım yukarı kalktı. "Pia Lütfen."
"Tüm belgeleri sızdırmakla kalmam Kaya. Herkesin ama herkesin telefonuna ekran fotoğrafı yaparım kimsenin haberi olmaz." arkamı dönerek arabama giden toprak yola girdim. Bunu bekliyor olmalıydı. Benden umudumu, güvenimi, hayat amacımı almışlardı. "Ayrıca ciddi düşünmemi istediğinde bana Pia demekten vazgeç Yazgıç Egemen." Arabamın kapısını açmıştım ki arkamdan gelerek sertçe kapattı.
"Naire yaşatmazlar. Ayrıca bilmediğin şeyler var. Biz zaten adaletliyiz. Kurallar herkes için çok açık. İstersen Çırak ol, istersen Büyük Loca Üstadı. Bunu sen de iyi biliyorsun." Gözlerimi devirdim.
"Babam ceza alacak bir şey yapmadı Kaya. Yapmaz. Saçma sapan konuştuğunun ne zaman farkına varacaksın? Ayrıca bu adaleti sağlarken neden benden gizlediniz? Herkes eşitti. Ben neden yoktum? Ben neden oy kullanmadım?"
"Büyük Loca Üstadımız." Dedi ve sustu. Öksürükle boğazını temizledikten sonra gözlerini tekrar bana sabitledi ve devam etti. "Baban sırrı ifşa etmek üzereydi Naire. Bana güven." Güven... Bir... İki... Üç... "Yapamazsın. Deneme bile. Bu zamana kadar kimse Evrenin Ulu Mimarı'na karşı gelemedi sevgilim. Sen de gelemezsin." Arabanın kapısını tekrar açtım ve ön koltuğa oturdum. Araç çalışır konuma gelince bakışlarımı artık tanımadığım adama çevirdim.
"Beni bilen bilir Kaya. Bilmeyene de Erdal'ın kızı Naire'nin Loca için öldüğünü söyle."
Sürekli toparlamaya çalıştığımız bu düzeni paramparça etme vakti Pia. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatmak çok zor. Bir daha "Baba" diyemeyeceğimi bilmek ne zormuş. Buna çanak tutanlardan biri de Kaya... Sevgili Yazgıçımız... Zamanı gelince beni vurmak için tetiğe parmak arayacaklar. Loca'ya bağlılığımla beraber içine girdiğim mahkumiyetin şimdi farkındayım. Geçmiş olsun Pia...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabul Edilmiş
General FictionGüçlü insanların olduğu topluluğa üye olan bir kadın. Hayatındaki en değerlerlisini kaybeder. Kaçar. Kaybolur. Geçmiş geçmez. Boğazındaki düğümlerle geri döner. Zorla döner ve ölümün ne demek olduğunu bilmediği insalara olanları anlatmaya hazırd...