"Song Hayoung! Sonunda velin okulumuza gelmeye teşrif ediyor ve bu sefer de zamanında mı gelmiyor? Ne sorunlu bir ailesiniz öyle?"
"Çok özür dilerim Bayan Hana. Ablamın işleri uzamış olmalı."
Hayoung olabildiğince durumu idare etmeye çalışsa da Bayan Hana'nın pek sabırlı biri olmadığını biliyordu. Jiwon ya gelmeyecekti ya da gerçekten geç kalmıştı. Dün akşam Hayoung ona ablası gibi davranmasını, sadece durumunu sorup Bayan Hana'nın dediklerini dikkatle dinlemesini istemişti. Jiwon birçok kez bundan vazgeçecek noktaya gelse de Hayoung'un ısrarlarlarına karşı gelecek enerjisi kalmamıştı.
Hayoung onun tarafından duruma baktığında hak vermiyor değildi bu somurtkanlığına. Tanımadığı biri şahsi numarasını resmi bir kuruma vermişti, üstelik ondan bu yalanı devan ettirmesini de rica etmişti. Her ne kadar Hayoung'un ısrarcı laflarına rica etmek eylemi doğru kelime olmasa da, Hayoung yeterince kibar olduğunu düşünüyordu.
"Ah, şu gelen genç bayan senin ablan mı yoksa Hayoungie!"
Hayoung, Seaerom'un ve diğer kızların sesini duyduğunda şaşırdı. Şu anda derste olmaları gerekmiyor muydu? Ne zamandan beridir buradalardı? Saerom'da uzun süre takılı kaldı gözleri. Başını başka tarafa çevirdi.
"Siz neden buradasınız?" diyerek dile getirdi kafa karışıklığını.
"Jiheon tüm okula Song Hayoung'un velisinin bir mafya babası olduğunu duyurdu."
Hayoung herkesin ondan beklediği tepkiyi vermemişti bir şekilde garipsememişti bunu. Sahte bir şaşkınlıkla, "Ah, demek öyle. Siz de merak edip geldiniz yani."
Kızlar onaylayan homurtular çıkardılar. Hayoung iç çekti. Kendisi de en az onlar kadar merak ediyordu velisi.
Apansız kız grubunda bir hareketlenme meydana geldi. Herkes heyecanla birbirine, "Tanrı'm, o çok güzel!" ya da "Model mi o?" tarzında hayranlık ve merak karışımı bir sesle fısıldıyordu.
Hayoung okulun dış kapısına dikti gözlerine. Dünden beri kafasında bir sürü silüet belirmişti Jiwon için. Şu saniyelerde ona doğru yürüyen kız tüm silüetleri kenara atmış gibi duruyordu.
Narin bir fiziğe, uzun kadife gibi hoş duran ve her köşeden görülebilen yüzünün zarifliğiyle ona doğru yürüyen bu genç kadın Jiwon muydu gerçekten? Hayoung ister istemez turnayı gözünden vurduğunu düşündü. Bu düşünceyle kıkırdama isteğini zor akladı.
Genç kadın onların yanına vardığında Hayoung neden dışarıda olduklarını düşündü. Dönüp Bayan Hana'nın sanki devlet başkanı karşılayacakmış gibi resmi ve lüks kıyafetlerle dikildiğini gördü. Yoksa o da mı velisinin yüksek konumda biri olduğunu düşünmüştü?
Hayoung bu düşünceyle daha fazla dayanamayıp hafifçe kıkırdadı. Tüm bu yanlış anlaşılmalar ona çok komik geliyordu, herkesin 'iyi tamam da nerede mafya babası' dercesine gülünç bir şaşırtı ifadesiyle Jiwon'a baktıklarını görmek Hayoung'u neşelendirdi.
"Ablacığım!" Hayoung ikinci kez düşünmeden kendini Jiwon'un kollarına attı. Jiwon sadece ikisinin duyacağına emin olduğu bir ses tonuyla ona fısıldadı. "Sence de rolüne biraz fazla kapılmadın mı?"
Hayoung cevap vermek yerine tekrar kıkırdadı. Boyları arasında pek fark yoktu, Hayoung ona biraz daha sıkı sarılıp kıkırdayışları arasında kulaklarına doğru fısıldadı. "Teşekkür ederim."
Jiwon'un berrak gözleri merhametle titreşti. Hayoung onun papatya kokulu parfümünü içine çekerken her şeyin iyi olacağını düşünme izni verdi kendisine.
Gözleri Saerom'u aradı tekrar, onu bulduğunda içini tekrar kurak bir umutsuzluk kapladı.
☆☆
son okuma yapmaya üşendim baya önce yazmıştım pfft umarım hatam yoktur ):
vee kitaba finali bile yazmışım dlqllwkdmf ne zaman yayımlamalıyıım??