MALFTERYA
Cennetin melekleri, Tanrının ihtişamlı çocuklarına;
O her birinizin ruhuna kendi ruhundan bir parça kattı ve o ruhu gözyaşlarıyla şekillendirip yoğurdu, karıştırdı ve sizi siz yaptı. Kanatlarınıza yarattığı hiçbir varlığın çözemeyeceği sırlar gizledi ve her bir tüyü bir altın külçesi ağırlığında ölçtü. Sizi eğitti ve hizaya getirdi, uçabilmeniz için göğü, konabilmeniz için toprağı yarattı, gözyaşlarınıza insanoğlunun gözünün göremeyeceği sihirler ekleyip sizi onlardan ayırdı. Kalbinize iyilik, zihninize bu iyiliği yayma fikri koydu. Sizi korudu ve kolladı, kendi yarattığını koruyup kollamanız için. Ruhunuza koyduğu benliğinde kendi benliğinizi keşfetmenizi istedi, parmaklarınızı pamuktan, ellerinizi çelikten yaptı. Dişlerinizi biledi ve üzerine güzel bir yüz giydirdi. Gözlerinize gökkuşağını bahşedip onları gür kirpiklerin ardına sakladı. Başınıza kendi kanından akıtıp her birinizin saflığını belirtecek birer hale yerleştirdi.Ona olan kulluk borcunuzu öderken herbirinizi cennetin en güzel dağlarına yerleştirdi, size hiçbir varlığın kurtulamadığı o muhtaçlığı, seve seve hor gördü.Kanatlarınızın üzerine parlayan güneşin gölgesinde insanoğlunu eğitti, onlara zayıflıklar verdi ve onları denedi. Havvanın güzel dudaklarında ezilen üzümlerin yetiştiği o kırmızı salkımın altında, elleriniz ağzınızda olanları kendi gözlerinizle görüp kendi kulaklarınızla işittiniz. İnsanoğlunun boğazına düğümlenen ihanetin onlara neler yaptığına şahit oldunuz. Adem ile Havvanın cennetten düştüğü gün, sizde oradaydınız.
Omzunuza dokunan tanrının size gösterdiği yolun izinden gidin, o yoldan şaşmayın ve güzel ruhunuzu cehennemin kapılarını açan arzunun ele geçirmesine izin vermeyin. Başınız dik ve kanatlarınız sonuna kadar açık olsun, zayıflığıyla cennete nam salmış insanoğlunun namını temizlemeye yardım edin. Unutmayın, siz melekler cenettin kusursuz varlıklarısınız...
~~~~~~~
Zifiri karanlık sokağın sessizliğini delen rüzgarın hafif ıslığı ıssız sokakta yankılanıyor, ay gökyüzünde ihtişamlı bir şekilde parlıyordu. Kıtaların portresini gökyüzüne çizercesine yıldızsız semaya yayılmış bulutlar esen rüzgarla doğuya doğru sürükleniyor, koca şehir olabildiğince ıssız gözüküyordu.
Bu sessizliği delip yavaş yavaş hızlanan ve bir süre sonra boş sokakta yankılanmaya başlayan kanat çırpma sesleri, terk edilmiş yıkık dökük bir eve atılan ilk adımın çürük gürültüsü gibi uygunsuz bir fazlalıkla etrafta yankılanıyor, şehrin bu güçlü kanat seslerine gecenin bu saatinde duymaya alışık olmadığını belli ediyordu.
Kanat hışırtılarının sesi yükselmeye başladığında gökyüzünde kocaman bir silüet ay ışığının önüne düşmüş, sonuna kadar açılmış kocaman kanatlar ve o kanatların birbirine bağlandığı heybetli vücudun gölgesi asfalt yola yansımıştı.
Genç melek, gökyüzünde pike yapıp kısa sürede yere ayak basmasıyla vakit kaybetmeden kanatlarını sırtında toplayıp derin bir nefes aldı, gözlerini kapatıp başını gökyüzüne kaldırdı ve sessiz sokağı dinledi bir süre.
Simsiyah tüylerin üzerinde dans eden ay ışığı kanatların etrafında güzel bir hare oluşturuyor, nefes kesici tüyler dümdüz bir şekilde aşağıya bakıyordu. Katlanmış olmasına rağmen uzun olan kanatlar melek hafifçe yükselttiği için, normalde olması gerekenin aksine yere değmiyor, zeminle siyah tüyler arasındaki santimler göz korkutuyordu.
Genç melek kapadığı gözlerini açtı ve bir süre boş sokağa bakıp tekrardan derin bir nefes aldı, haftalardır yüzünü görmediği ve anlamlandırmadığı bir umutla yüzünü görmeyi düşlediği çocuk burada değildi. O zaman o da sokak sokak gezer ve o çocuğu arardı, bir senedir neredeyse her gün yaptığı gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FLAWLESS; Aesthete | Taekook
Fanfiction"Fırçamın ucu dokunduğunda beyaz tuvale, kanım bellediğim boya dudaklarını çizicekse, güzel burnundan yol alıp gözlerine geçecekse, her bir kirpiğinde kıvrılacaksa ve ulaştığında güzel kanatlarına, çizecekse cennetin resmini bana, bu sandalyede, par...