Bazen hayatın akıp geçen tesadüfler silsilesi olduğunu düşünürsünüz bazen ise kaderin gerçekliğini kabul edersiniz çünkü dudaklarınızdan çıkan tek kelime 'bu kadarıda tesadüf olamaz' dır. Kader bir gercektir ve her zaman ileriye dönük planları vardır, yaşadıklarınız sayesinde bir gün bu gerçeği kabul edersiniz, belkide abartıyordum ama gözleri ile gözlerimin buluştuğu Jeon Jungkook sadece tesadüfüm olmasın istiyordum. Kader olsun istiyordum. Masamıza gelerek selam verildiğinde bende dahil herkes şaşkınca ona bakıyordu ama o sadece bana bakıyordu, özlemiş miydim onu? Eğer özlemediysem kalbimin böylesine hızlanması normal değildi. Onu uzun zaman sonra görmek heyecanlanmama sebep olmuştu, sahi ne kadar olmuştu birbirimizi görmeyeli?"Rosé biraz konuşabilir miyiz?" Bana diğer adımla seslendiğinde içim titremişti, bu ismi birinden duymayalı uzun zaman olmuştu, masadaki diğer arkadaşlarım şaşkınlıkla bana bakarken yerimden kalkarak onunla dışarıya doğru ilerledim, hava serindi ama çokta soğuk değildi. Yan yana dururken ikimizde ne yapacağımızı bilmiyor gibiydik, uzun bir süre geçmişti ve ikimizde birbirimizi görmeyi beklemiyorduk.
"Seni özlemişim" titrek bir nefesle ciğerimi doldururken kafamı çevirerek yüzüne baktım, onun gözleride bendeydi, yüzünde bir gülümseme belirdi. "Kırmızı yakışmış"
"Teşekkür ederim" diyebilmiştim sadece, şaşkındım ve ne konuşacağımı bilmiyordum aramızda tuhaf bir hava vardı.
"Doğum günün kutlu olsun" durdum ve bu sefer tamamen ona döndüm.
"Sen nerden biliyorsun? Sana hiç dememiştim."
"Doğum gününü bilmemem saçma olurdu, sen bir çok şeyi anlatmasanda ben öğrenmek için çabalıyordum, genelde Taehyung'ı darlıyordum." Gülümsedi "o ne yapıyor?" Diye sordu.
"Lalisa ile birlikte bir kafe açmışlar, iyiydiler" dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sen neler yapıyorsun?"
"Bir mimarlık firmasında çizim yapıyorum, altı ay önce Yoongi'nin yanında yaşıyordum ama artık Minah'ında tedavisi bitmek üzereyken bir eve çıktım. Sen?"
"Bir hastanede çalışıyorum, tatlı bir ev arkadaşım var. Minah'ın iyi olmasına sevindim." Bir anda gözleri parladı "onu görmeye gitmek ister misin?" Kaşlarım şaşkınlıkla çatıldı "şimdi mi?"
"Evet şimdi, seni görünce çok sevinir yada yarında olabilir, şu an uyuyor olabilir saat geç oldu" başımı olumlu anlamda salladım "yarın olabilir.
"Rosé"
"Hm"
"Özür dilerim sana yalan söylediğim için ama yemin ederim sana olan hislerim hakkında hiç yalan söylemedim, seni gerçekten sevdim. Tanrıdan hep bizi daha farklı şekilde karşılaştırmasını diledim, şu an tekrardan karşılaştık. Sil baştan yapsak olmaz mı? Bana ikinci bir şans daha versen ve bu kez mutlu son olsa?" Elini uzatarak elimi sıkıca tuttu.
"Tesadüf değil bu olanlar, kader bizi bir araya getiriyor bence. Beni affetmeyi ikinci bir şans vermeyi deneyemez misin?"
"Sana ikinci bir şans verebilirim ve seni affetmeyi deneyebilirim ama bu zaman alabilir" diyerek elini tuttum ve gülümsedim. Bana dahada yaklaşarak kollarını bana sardı ve kafamı göğüsüne yaslayarak bana sarıldığında bende ellerimi ona sardım ve gözlerimi kapattım, bu an bozulsun istemiyordum. Onun bana olan tavrının yalan olmadığını o gece konuşurken duymuştum ama diğer konularda yaşanan olaylardan dolayı bu gerçeği geriye atmıştı, özlemimle birlikte.
Yana yana içeri girdik ve Wendy'e bir iyilik yapmak için onu ve arkadaşlarını bizim masamıza davet ettim bu sayede Wendy ve Lay konuşmaya başlamıştı, Wendy cidden ona hayran hayran bakıyordu ama hakkını vermek lazım yakışıklı birisiydi. Diğer iki çocuğun adı Shownu ve Chanyeoldu ve Chanyeol'un kız arkadaşı vardı yanlarıda. Hepsi eğlenceli kişilerdi ve bizimkilerle oldukça iyi anlaşmışlardı. Suho normalde biraz soğukkanlı biriydi ama Chanyeol herkesi kendine çekebilen eğlenceli biriydi.
Gece sonunda Wendy ve Lay birbirinin numaralarını almıştı, herkes geldiği gibi arabalarla giderken ben Jungkook'la dönecektim zaten bırakmıyordu bende kabul etmiştim.
Arabaya bindik, kemerimi taktığımda oda kendisininkini takıyordu, arabayı çalıştırdığında radyoda sessizce çalmaya başlamıştı. Sevdiğim bir şarkı sessiz ortamda yankılanıyordu,ikimizde durgunduk zaten masadada pek konuşmamıştık, şimdi olduğu gibi. Jungkook'a evi tarif etmem dışında aramızda bir konuşma geçmemişti ve sonunda evin önünde durmuştu araba.
"Bıraktığın için teşekkür ederim, iyi geceler" dedim arabadan inecekken Jungkook beni durdurarak "iyi geceler" diyerek yanağımı öptüğünde ve bende hızlıca arabadan indiğimde ortamın karanlık olmasına şükretmiştim çünkü domates gibi kızardığıma emindim. Apartman kapısını kapattıktan sonra Jungkook'un arabasının çalıştığını duymamla gülümsedim, hala aynıydı. Her zaman eve girene kadar bekler kapıyı kapattığımda uzaklaşırdı.
Ben eve girdikten yarım saat sonra Yerim elinde iki şişe şarapla gelmişti ve evlilik teklifi almasını kutlamıştık, bana oldukça romantik olan evlilik teklifini anlattıktan sonra bende ona hakkında çok şey anlatmasamda adında söz ettiğim Jungkook ile tekrar karşılaşmamızdan ve konuşmamızı anlattım ve Yerim bunuda kutlamalıyız diyerek iki şişe şarap daha açtığında sabah kendimizi oturma odasında telefon sesinine uyanırken bulduk, her yerimiz tutulmuştu resmen ve başım çatlıyordu, ikimizinde dört şişe şarapla ayakta kalabileceğimizi ciddi manada düşünmüş müydük acaba? Bu saçmalık olurdu, süreki olarak mesaj sesi yankılanan telefonuna baktım. Wendy, Lay ile konuştuğu bir kaç şey atmıştı ve dün gece Jungkook ve beni çektiği bir kaç fotoğrafı.
Altta kayıtlı olmayan bir numaraya tıkladığımda bunun Jungkook olduğunu mesajın sonuna ismini eklemesinden anladım.
"Yarın kahvaltı yapalım mı? Eğer reddetmezsen seni 9:30'da alırım" saat dokuzdu ve bu saate iptal edemezdim, yarım saat içinde hazırlanmalıydım tabi sakat kalmamak için dikkat etmeliydim çünkü odama giderken bile yerdeki halıyla takılıp yere yapılmıştım.
-
Selam. Çok mutlu bir son olmadığının ve baya ucu açık bıraktığımin farkındayım ama gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum çünkü ne yazarsam yazayım içime sinmiyor asla o yüzden siz nasıl istiyorsanız öyle düşünün ister baristirin ister ayırın lütfen banada kızmayın:))
ily♥️Mia.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Idyllic❦rosékook✓
Fanfiction"Biliyor musun Kookie?" Hitap şeklime ikimizde gülümsedik. "Bir kelime var, Idyllıc; bu kelime insanın kendini cennete gibi huzurlu hissettiği yere denirmiş. Ben kendimi senin yanında cenneteymiş gibi huzurlu hissediyorum" benim gülümsemem onun yüzü...