"Jimin sakin ol!"
Ah, anlatmayı unuttum. Bugün günlerden salı tahmin ettiğiniz üzere ve Jimin'le buluştuk.
Şu an ona bağırmamın sebebi ise Sailor'u izlerken Usagi'ye saldırı oldu ve Rei onun önüne atlayarak öldü. Jimin ise 82737273 kez izlemesine rağmen yine ağlıyor.
"Bu sadece bir anime, ağlamana gerek yok ki."
"Sen, sen sakın ben olsam bile önüme atlama tamam mı?"
Jimin yukarıdan bana bakarken ben onun dizlerinde rahatlıkla yatıyordum. "Buna sen karar veremezsin Jimin-ssi."
"Ne demek ben veremem, veririm!"
Dizlerinden yavaşça kalkıp yanına oturdum, "Sevgilim değilsin, arkadaşım değilsin." Dedim sitemle.
Jimin kızarık gözlerini bana çevirdi, "Sevgili değil miyiz?"
Kafamı iki yana salladım, "Değiliz."
"Niye ki?"
Bu sefer omuzlarımı silkmiştim, şu an Jimin ile uğraşmak hoşuma gitmişti nedense içten içe.
"Ne zaman oluruz ki?"
Düşünceli bir şekilde bana bakarken gülmemi bastıramayıp kahkaha atmaya başladım.
"Ne gülüyorsun yah?"
Karnım ağrıyınca göz yaşlarımı silip soluklanmaya başladım, "Jimin-ssi sen bana teklif etmedin ki biz seninle sevgili olalım."
Afallayan Jimin'in dudakları kıvrılmaya başladı, "Ah cidden ya..."
"O zaman, ilk önce saçlar sonra teklif."
Tekrar gülümsedim, bu çocuk akıl sınırlarımı zorluyordu ama onu çok seveceğimi biliyordum.
Küçük sırt çantamdan tek örülmüş saçımı çıkarttım ve ona verdim, "Nasıl bu saçlara kıyarsın anlayamıyorum?"
"Ben üzülmedim sanma sakın, sağlığım için en iyisi buydu. Mamoru."
Seslenişim hoşuna gitmis olmalı ki yüzüme bakıp içten bir sırıtış atmıştı, "Hatırlıyor musun? Bana Mamoru ile Rei'nin fotoğrafını atmıştın. Rei, 'Gerçekten beni mutlu eden tek kişisin.' diyordu."
Kafasını olumlu bir şekilde salladı, "Ve sen 'Bana böyle diyecek misin?' Diye sorduğunda ben sana asla demiştim. Galiba tükürdüğümü yaladım."
Elindeki saçla oynamayı kesmiş ve pür dikkat beni seyretmeye başlamıştı.
"Sen gerçekten beni tek mutlu eden kişisin, Park Jimin."
Bense parmaklarımla uğraşmaya başlamıştım, "Ben de seni mutlu edebilir miyim?"
Bir nevi teklif ediyordum şu an, fakat beklentiyle Jimin'in yüzüne döndüğümde tebessüm ettiğini gördüm.
Gözleri kısık, sanki aşla bakıyor gibiydi.
"Sen beni varlığınla bile mutlu ediyorsun be güzelim."
Yanıma biraz daha yaklaştı ve bir elini belime bir elini de yanağıma yerleştirdi.
"Sen beni ince belinle, minik dudaklarınla ve küçük burnunla mutlu ediyorsun. Sen beni yaradılışınla ve ruhunla mutlu ediyorsun. Sen beni her şeyinle mutlu ediyorsun."
Hâreleri kahverengi ve sarının parlaklığıyla alevleniyor, her temas kurduğumda göz bebeklerime kıvılcım sıçratıyordu.
Ve ben o kıvılcımlara bile razı kaldım.
"Lütfen, benim için hep sevdiğim Rei Hino olarak kalacağına söz ver."
Yavaşça ellerimi çok sevdiğim beline yerleştirirken hiç vakit kaybetmeden dudaklarına uzanıp şefkatle öptüm ve geri çekildim, "Söz, Lee Sang Mi daima öyle kalacak."
Jimin daha çok gülümsedi bu sefer, kalbim ağzımda atıyor ve gözlerim şefkatiyle kısılıyordu.
Biz Rei ve Mamoru'ya hayat vermiştik milyonlarca parlak yıldızların altında. Bu tabloyu yüzlerce ressam çizmek için birbirleriyle savaş vereceklerdi belki de.
Ama o tabloyu tek çizen biz olmuştuk, Park Jimin ile dudaklarımız şişene kadar birbirimizi öpmüş sevgimizi onlarca renklerle tabloya sıçratmıştık.
Ve o kara gökyüzünde parlayan yıldızlar eşliğinde birbirimizin şaheseri olduk.
♡♡♡
Vallaha da billaha da iki günde yirmi bölüm yazarak final verdim, cidden alkışlanası.
Benim gibi yazarı zor bulursunuz haberiniz olsun. :)
Neyse, eğer vote fazla gelirse special part yazarım.
Umarım beğendiğiniz bir kurgu olmuştur, iyi günler dilerim :))
-Fake Acun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rei hino ● p. jimin
FanfictionJm95p: Rei Hino olma ihtimalin yüzde kaç?? ♢ Park Jimin texting ♢