🔱Gizemli adam🔱

47 16 0
                                    

Gördüğüm gözler üzerimde birkaç saniye durduktan sonra kayboldu. Etrafa baktım ama çok kalabalıktı bulamadım onu.

Sirkten çıktık. Yolda Elenayla beraber yürürken sanki birileri bizi takip ediyordu. Arkamı döndüğümde üç tane adam aralarında gülerek bize bakıyordu. Normalde burada böyle tipler olmaz. Korkmaya başlamıştım. Elena ya da gizlice gösterdim. Onun da gözlerinden korktuğu belli oluyordu.

Hızlıca yürümeye başladık. Daha yolumuz vardı. Onlar bizim hızlı yürüdüğümüzü farketmiş olacaklar ki hızlıca arkamızdan gelip önümüze geçtiler.
Biri şişkoydu ve keldi. Diğeri de sıska ama yüzünde pis bir gülümseme ile duruyordu. Sonuncusu ise dövmeli, saçı sakalı birbirine karışmıştı. Hepsinin üzerinde kirlenmiş ve pis kokan üstler vardı.
Etrafımızı sardılar. Sıska olan kahkaha atarak " ne kadar güzelsiniz kızlar. Bizimle bir gece geçirmek ister misiniz." Dedi. Diğerleri de onunla beraber gülmeye başladılar. İğreniyordum onlardan. Diğer şişko olan ise "sarışın olanın ilk tadına ben bakacağım" dedi. Elena korkusundan ağlayıp yardım çığlıkları atıyordu. Ben ise burdan nasıl kurtulacağımızı düşünüyordum. Benim de gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Tam umudumu kaybetmek üzereyken

"Hepiniz kaybolun burdan!" diyen bir erkek sesi duydum. Arkama dönmemle tekrar o mavi gözleri gördüm ama bu sefer yalnızca gözlerini değil kendisini de görmüştüm. Etrafımızı saran adamlarda yeni gelene bakıp güldüler. Tekrar sıska adam konuştu "asıl sen burdan kaybol velet. İşine bak yoksa senin sonun oluruz" o ise hiç korkmadan gülümsedi. Diğer üç adam ona şaşkınlıkla baktılar. "Sen şimdi veledi göreceksin" dedi sinirlenerek ve en yakınında olan sıska adamı tutup kafa attı. Diğer ikisi de ona saldırmaya başladı. Ben de o arada Elena'yı sakinleştirmeye çalışıyordum. Çok ağlıyordu. Şişko adama tekme attı ve dövmeliye de yumruğunu geçirdi. Tekrar toparlanan şişko adam onun kollarından tutup durdurdu. Dövmeli olan da gelip karnına yumruk attı. O an benim içim titredi. O ise önündeki adama tekme atıp düşürdü. Kollarını tutana ise kolunu arkaya vurdu. Kolları gevşiyen adamın kollarından sıyrıldı ve arkasını dönüp adama yumruk attı ve düşürdü. Kendine gelen adamlar korkuyla oradan kaçtılar.

Elena biraz da olsa sakinleşince bende o adama döndüm. Yüzünü buruşturmuş karnını tutuyordu. Ona "iyi misin?" Diye sordum. Başını evet anlamında salladı. Ve dönüp bana baktı. Gözleri çok derindi. Uzun süre bakamıyordum. Saçları kumraldı ve uzun boyluydu. Gerçekten çok yakışıklıydı.
Üzerinde bir üniforma vardı ve sol göğsünün üzerinde ise küçük bir Yakut taşı vardı. Bu adam Yakut krallığından olmalıydı. Üniforma giydiğine göre ise bir asker veya rütbeli biriydi.
Dönüp "ben sizi tanımıyorum ama gerçekten hayatımızı kurtardınız teşekkür ederim bay ...." ismini bilmediğimden duraksamıştım. O ise " Ryan" dedi. Bende hafifçe kafamı salladım. Tekrar konuşup "artık geç oluyor. Ne kadar iyi insanları olan bir ülke de olsa kötüleri de var. Hava karardığı için ben sizi bırakırım" diyip yürümeye başladı. Arkasında durmuş ona bakıyorduk. Gelmediğimizi farkedince dönüp bize baktı ve "hadi çabuk olun. Merak etmeyin size zarar vermem." Dedi. Bizde ona yetiştik.

İlk önce Elenayı evine bıraktık daha sonra da benim evime doğru yürümeye başladık.
İlk defa yanımda bir erkekle beraber yürüyordum. Bu çok tuhaf hissettirmişti. Biraz daha sessizce yürümemizden sonra evime varmıştım ve dönüp gizemli adama baktım. O da durmuş bana bakıyordu. Tekrar teşekkür ettim. Tam eve doğru giderken arkamdan bakışlarımı hissettim. Yine onun sert ve erkeksi sesini duydum "ismini söylemeyecek misin?" dedi. Dönüp ona "briana" diyip eve doğru koştum ve kapıyı kapattım. Camdan baktığımda ise hala oradaydı. Sanki dalmış gibiydi. Bir süre daha durduktan sonra yavaş adımlarla oradan uzaklaştı.

Bende Büyükannemi aradım gözlerimle ama bulamadım. Herhalde odasındadır diyip odasına doğru ilerledim kapıyı çaldığımda güçsüz ve fısıltı gibi bir ses "gel" dedi. Kapıyı açıp girdiğimde Büyükannem yatağında uzanıyordu ve çok solgun gözüküyordu. Ben hızlıca yanına gittim ve yere çöktüm. Telaşlı bir şekilde:
- büyükanne iyi misin! Sabah hiçbirşey yoktu. Ne oldu böyle?
-iyiyim kızım sanırım biraz soğuk aldım. Dedi zorlukla
- artık kendine dikkat etmen lazım. Bu aralar hava bi ısınıp bi soğuyor. Deyip üstüne bir tane daha battaniye attım.
-tamam güzeller güzeli kızım. Dikkat edicem. Gel sana bir sarılayım dedi. Gidip sarıldım ona. Tıpkı anne gibi kokuyordu.
Odadan çıkıp mutfağa gittim ve Büyükanneme nane limon yaptım. Bardağa doldurup tekrar onun odasına döndüm. Bana teşekkür eden gözlerle bakıyordu. Gülümsedim ve Büyükanneme yavaşça içirdim. Bardağı yatağın yanında küçük sehpaya bıraktım. Sonra büyükanneme döndüm. Bana ciddi ciddi bakıyordu. Sonra ise konuşmaya başladı:
-bak kızım artık büyüdün ve bende yaşlandım kendime bile bakamıyorum. Eğer ki ben ölürsem benim için hiç gözyaşı dökme ve kendine yeni bir aile kur, mutlu ol. Sen artık kendi sorumluluklarını biliyorsun. Önünde de uzun bir yaşam var. Kendine her daim dikkat et.

Sanki gidecekmiş gibi son sözlerini söylüyordu. Lütfen tanrım onu da yanına alma. Tek varlığım o.
Büyükannem uzun yaşayacağımı da söylemişti. Bunu hiçbir zaman söylemezken neden şimdi söylemişti ki?
-büyükanne sen bana hiç söylemezdin ne kadar yaşayacağımı neden şimdi söylüyorsun? Dedim
- mutlaka birgün söyleyecektim. Bugün söylemişsem ne olmuş diyip gülümsedi
-ayrıca Briana uzun yaşamı kaderin değiştirebileceğini biliyorsun. O yüzden kesin bir cevap değil bu.

Biliyordum. Ama yine de hep merak ediyordum. Babaannemin yanında kalmaya ısrar ettim ama izin vermedi. Gidip kendi odamda uyumam gerektiğini söyledi. İstemeyerek de olsa büyükanneme iyi geceler diyip odama geçtim. Yatağıma uzandım ve huzursuzca gözlerimi kapattım.

Sabah uyandığımda saat 7 ye geliyordu. Bugün erken uyanmıştım. O yüzden büyükanneme güzel bir kahvaltı yapmayı düşünüyordum. Odamdan çıktım. Banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra bahçeye çıktım. O sırada büyükannemi ortalıkta göremedim. Büyük ihtimalle hala uyuyordu. Gidip kümesten yumurta topladım. Mutfağa gidip bir güzel omlet yaptım. Çayı koydum ve kahvaltılıkları Bahçedeki masanın üzerine koydum. Omlet pişince de onu ve Çayı götürdüm. Herşey hazır olunca bende oturup beklemeye başladım saat 7.30 u geçiyordu. On dakika bekledim.
Büyükannem den hala ses yoktu. Bende onu kendim öperek uyandırmaya karar verdim. Odasının kapısını hafifçe açtım. Uyuyordu. Bende yanına gidip gün aydııı diyip yanağından öptüm. Birden yanağının soğuk olduğunu farkettim. Korkuyla elimi yüzüne değdirdim. Buz gibiydi. Büyükannem'e sesleniyordum sarsıyordum onu ama hiç bir tepki vermiyordu. Bağırıp çığlık atmaya başladım. Sesimi duyan komşularımızda eve dolmuşlardı. Bana üzülerek bakıyorlardı. Onun öldüğüne inanmak istemiyordum. Şifa gücümle iyileştirmeye çalıştım. Hiçbir işe yaramıyordu. Sinir krizi geçiriyordum. Komşularımız beni tutarak büyükannemden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Birden gözlerim karardı ve kendimi boşluğa bıraktım.

Uyandığımda kendi odamdaydım ve Elena yanımdaydı. Hemen kalktım Elena tutmaya çalışsa da beni ben kurtuldum ondan. Direk büyükannemin odasına gittim. Yatağın üzerine baktım. Boştu. Orada bulamayınca dizlerimin üzerine çöktüm. Elenaya döndüm.
Elena "üzgünüm Briana. Sen iki gündür baygındın. Kendine gelemedin. Büyükanneni fazla bekletmemek için gömdüler" dedi. Başımı yatağa çevirip öylece baktım oraya. Çok uzun süre öyle kalmış olmalıyım ki "kendine gel briana lütfen. Korkutuyorsun beni" dedi Elena ağlayarak. Ben ise tek bir gözyaşı bile dökmedim. Büyükannem böyle istemişti. Ben onun sözünden hiç çıkmamıştım ki. O zaman neden bırakıp gitti beni diye kendime sordum. Neden, neden neden.. Bunları fısıltı lı halde dışarıdan söylemiştim. Elena beni duymuştu. Gelip bana sıkıca sarıldı. Üzüntümü benimle beraber yaşıyordu. Artık yakınım kimse kalmamıştı. Sadece dostum Elena vardı...

Kalbimdeki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin