🔱Karşılaşma🔱

30 15 0
                                    

Hemen sevinçle arkama döndüm. Elena bana gülümseyerek bakıyordu. Yeşil çiçekli bir elbise giymişti. Sarı saçlarını toplamıştı. Ve bir sırt çantası takmıştı.
O da geliyordu. Bir anda çok mutlu oldum. Koşup sarıldım tek dostuma. O da bana sarıldı.ayrıldığımda Elena ya dönüp:

"Senin gelmeyeceğini düşünüyordum. Neden kendini tehlikeye atıyorsun." dedim. "Burada mutlu olmadığımı biliyorsun. Hem seni yanlız bırakamazdım. Ne kadar tehlikeli olursa olsun ben burada yengem ve üvey kuzenimle yaşayıp eziyet çekeceğime seninle gelir kendi hayatıma kendim karar veririm." dedi.

İlk defa bu kadar ciddi konuşmuştu ama ona da hak veriyordum. Bir ömür burada onlarla yaşayamazdı.

"Peki haberleri var mı gideceğinden?" dedim. " Ben odamın komodinine amcam için küçük bir not bıraktım. Beni anlayacağını umuyorum. Zaten yengem ve kuzenim de takmazlar nereye gideceğime aksine yengem çok mutlu olur." dedi.

Kafamı salladım ve beraber ilerlemeye başladık. Biraz yürüdükten sonra bir yerde durup biraz dinlenmeye karar verdik. Elena "Briana nereye gitmeyi düşünüyorsun?" dedi ve yemyeşil çimenleri izlemeye başladı.

Ben ise Elena nın sorusunu düşünüyordum. Bunu bende bilmiyordum. Yakut krallığına gidip kraliçe Sagnayla karşı karşıya mı gelmeliydim yoksa ablamı mı bulmalıydım. "Bilmiyorum Elena. Kafam çok karışık." dedim.
Biraz düşündükten sonra Elena yeniden bana döndü.
"Aslında benim bir fikrim var." diye söyledi. "Safir krallığına gidip birinden ablan yaşayıp yaşamadığını, aileni kimin öldürdüğünü öğreniriz"
Aslında bana da mantıklı gelmişti. Hem büyükannemin dediğine göre orda babamın arkadaşı Hans da vardı ve bize yardımcı olurdu.
"Mantıklı bir fikir. Hem benim babamın arkadaşı orda. Elbet bize yardım eder." dedim.
"Bu çok iyi olur."dedi ve ayağa kalktı. Uzanıp elimi tuttu ve beni de kaldırdı. Dinlenmemiz bu kadardı. Yönümüzü belirlemiştik ve kuzeye Safir krallığına gidiyorduk.
Safir Krallığını bulmak o kadar kolay değildi.
Söylenenlere göre Kral William ülkeyi yerin altına kurmuştu. Oraya ulaşmak çok zor olacaktı. Hem Zümrüt krallığı Safir krallığına çok uzaktı aralarında Elmas krallığı vardı ve yolları çok tehlikeliydi. Bu yüzden hep yürüyerek gidemezdik. Bir at bulmamız lazımdı.
Bu düşüncelerimi Elena ya da söyledim. Çok yorulduğu için itirazsız hem fikir oldu.
Yarım saat uzaklıkta bir kasaba vardı ordan at bulabilirdik belki. Aslında ben ata binmeyi bilmiyordum ama Elena biliyordu. Ona küçükken babası öğretmiş. Amcası da ne zaman boş vakitleri olsa Elena ya veriyordu atı ve nadiren onları beraber at sürerken görürdüm.
Bazen ister istemez kıskanırdım Elena yı. Ailesiyle vakit geçirecek kadar birlikte olmuştu. Benim babam eğer yaşasaydı bana da öğretir miydi Ya da baba kız beraber oynar mıydık. Bunu bile bilmiyorum. Elena nın ailesi o 11 yaşındayken ölmüşlerdi. Bazen ailesiyle olan anılarından bahsederdi. Ben ise hiçbir şey hatırlamıyorum. Çok küçüktüm onları kaybettiğimde.
Belki diyorum.. belki Ablam yanımda olsaydı ailemin boşluğunu biraz da olsa doldururdu. O yüzden de çıkmamış mıydım bu yola. Onu bulmak ve ailemi kimin öldürdüğünü öğrenmek. Hayatta tek istediğim buydu. Bunun için herşeyi yapardım.

Elena nın seslenmesiyle kafamı yerden kaldırıp ona döndüm. "İlerde evler gözüküyor" dedi. Başımı öne doğru çevirdiğimde uzaktan evlerin seçildiğini farkettim. Neredeyse gelmiştik. Kasabada biraz dinlendikten sonra bi tane at alırdık ve daha rahat şekilde yola devam ederdik.
Kasabaya varmıştık. Burası zümrüt krallığının kuzeyinde olan son kasabaydı.
Kasabanın içinde ilerlerken insanlar yanımızdan güler yüzle geçiyordu. Zaten bizim insanlarımız hep güler yüzlü ve yardımsever bir halktı. Burada biraz gezdikten sonra bir hana rast geldik. Sanırım buradaki tek handı.
Elena hanın kapısının tokmağına vurdu. Bir süre sonra kapıyı orta yaşın sonlarına doğru ilerlemiş gibi görünen bir adam açtı ve bizi içeri aldı.
Adama çok aç olduğumuzu söyledik.  Ayrıca bize bu gece için iki oda ayırmasını da ekledim. Tamam deyip bize boş bir masa gösterdi ve birkaç yiyecek birşey getirmek için yanımızdan ayrıldı. Biz de adamın bize gösterdiği masaya geçip oturduk.

Beklerken "adam gelince burda at bulup bulamayacağımızı soralım" dedim. Elena da başını olur anlamında salladı. Yaklaşık bi yarım saat bekledik. Akşam olmak üzereydi ve han biraz da olsa kalabalıklaşmıştı. Hatta birkaç yer dışında çoğu masa dolmuştu. Demek ki bu kasabaya gelen çok oluyordu.

Hanın sahibi adam arkasında bir kadınla yemeğimizi getirmeye başladı. Kadın da ilerlemiş yaşına rağmen oldukça dinç ve hoş duruyordu. Tahminlerime göre adamın eşiydi. Beraber masamıza yiyecekleri koyduktan sonra kadın gitti. Adamsa gülümseyerek  bize anahtarları verip iki odayı ayarladığını ve başka bir şey isteyip istemediğimizi sordu ben adama dönerek:
"Burda at bulabileceğimiz bir yer var mı?" diye sordum. Adam tam ağzını açmış konuşacaktı ki yanımızdan tok ve sert bir ses konuştu:
"Nereye gidiyorsunuz hanımlar?" dedi.
Hemen yan tarafıma döndüğümde Ryan ı ve o kendine çeken mavi gözlerini gördüm. Yanında iki kişi daha vardı ve bize doğru bakıyorlardı.
Adam Ryan ı tanıyor olsa gerek biraz çekinerek "hayır hanımefendi burda maalesef at bulamazsınız."dedi. Ardından kadının peşinden gitti. Benim ise gözlerim hala Ryan a takılı kalmıştı. Onun burda ne işi vardı ki. Ona dönüp:
"Sen..!" Dedim "sen bizi takip mi ediyorsun?"
Kahkaha atarak "asıl siz beni takip ediyorsunuz Briana" dedi.
Benim ismimi hatırlamasına mı şaşırayım yoksa burda olmasına mı şaşırayım karar veremedim.

Elena Ryan a dönüp : "gerçekten sen neden buradasın" dedi. Ryan ın yanında oturan kıvırcık saçlı ve kahverengi gözlü çocuk Elena ya dönüp "biz yakut krallığının askerleriyiz. Buraya kraliçe tarafından gönderildik. Biz her ülkeyi geziyoruz. Tedbir amaçlı. Burası yolumuzun üstüydü o yüzden burda duralım dedik." Diğer sandalye de oturan bu zamana kadar sessiz kalan siyah saçlı ve Ela gözlü çocuksa "umarız bu kadar açıklama yeterli olmuştur güzel bayanlar." dedi.

Elena kafasını sallayıp geri döndü. Ben ise Kafamı Ryan a çevirip bir süre daha bakıştım. Sonunda konuşan Ryan oldu "siz nereye gidiyorsunuz" diye sorusunu tekrarladı.

Ben "Safir Krallığına" dedim. Başka bir şey sormadı. Kafasını sallayıp önüne döndü ve arkadaşlarıyla konuşmaya başladı.

Ben de önüme dönüp yemeğimi yemeye başladım. İkimizde yemeğimizi yedikten sonra masadan kalktık ve odaların olduğu yukarı kata çıkmaya başladık.
Bir ara üzerimde hisettiğim bakışlarla arkamı döndüm ve Ryanla göz göze geldim. Hemen kafamı çevirip yukarı çıkmaya devam ettim.

Odalarımıza gelince birbirimize iyi geceler dileyip ayrıldık ve ben kendi odama geçtim. Çantamı yatağımın kenarında olan sandalyenin üzerine koydum ve içinden pijamalarımı çıkardım.

Odanın içinde bir kapı daha olduğunu görüp banyo olarak tahmin ettiğim yere doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda yanılmadığımı anladım. Kısa bir düşün bana iyi geleceğini düşünüp üstümdekileri çıkarıp kendimi suya attım. 10 dakika kadar durduktan sonra sudan çıktım ve kurulanıp pijamalarımı giydim.
Sonra yatağa uzandım çok zaman olmadı ki gözlerim kapanmaya başladı ve kendimi uykuya bıraktım.

Kalbimdeki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin