- Munise, sen uyandın mı? diye sordum.
Cevap vermedi, başını daha ziyade eğdi. O zaman dikkat ettim, küçüğüm ağlıyor, hem de büyük bir insan gibi gözyaşlarını karanlıkta gizlemeye çalışarak:
Ellerini tuttum, "Ne var, kızım?"
Benden çok daha yaşamış, daha çok anlamış, büyük bir insan ıztırabıyla başımı kollarının içine aldı, kulağıma eğilerek:
- Abacığım, ben bu gece ne kadar ağladım. Ne kadar korktum. Seni niçin oraya çağırdıklarını anladım, abacığım. Bir daha öyle yerlere gitmeyelim. E mi? Ya sen. Allah esirgesin, annem gibi... Ben ne olurum sonra abacığım!
Ah, ne zillet ne sefalet, Yarabbi! Düşmüş bir kadın gibi çocuktan utanıyor, yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum.
Başımı, onun küçük dizlerine koydum, eve gidinceye kadar annesinin kucağında ağlayan bir çocuk gibi için için ağladım.