BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT 11.BOLUM

508 29 5
                                    

Bana gelince; yavaş yavaş bu
şoku üzerimden attım ve yıllar sonra
Avusturya elçiliğinin verdiği bir davette bir
ataşe ile tanıştım, Polonyalıydı, ona o gencin
ailesini sorduğumda, ailenin oğlunun –
kendisinin de kuzeni oluyormuş– on yıl önce
Monte Carlo’da kendini vurduğunu
anlattığında hiçbir şey hissetmedim. Hiç canım
yanmadı: Hatta belki de –bunun egoizmini niye
inkâr edeyim ki– bana iyi gelmişti, çünkü
böylece onunla bir daha karşılaşacağım
korkusunu da duymayacaktım. Kendimden ve
hafızamdan başka tanık kalmamıştı. O günden
beri daha sakin bir insan oldum. Zaten
yaşlanmak da geçmişten artık korkmamak
demektir.
“İşte şimdi siz de, niçin birdenbire sizinle
yazgım hakkında konuşmak istediğimi
anlıyorsunuzdur. Madame Henriette’i
savunduğunuzda ve yirmi dört saatin bir kadının yazgısını tamamen belirleyeceğini
ısrarla vurguladığınızda bunların adeta benim
için söylendiğini düşündüm. İlk kez
davranışımın nedenini benim gibi değerlendiren
biri çıkmıştı, bunun için size minnettarım. İşte
o zaman şöyle düşündüm: Tüm bunları bir kez
anlatarak ruhumdan atabilirim, belki de
böylece o ağır yükü ve sonsuzca hatırlanan
katılığı silebilirim; belki de yarın yazgımla
karşılaştığım oraya gidebilir, aynı salona
girebilirim, ondan ve kendimden nefret
duymadan. İşte o gün, ruhumun üzerindeki taş
yuvarlanacak, bütün ağırlığıyla tüm geçmişin
üzerinde duracak ve onun yeniden dirilmesini
engelleyecekti. Bütün bunları size anlatabilmek
bana iyi geldi: Şimdi kendimi daha hafiflemiş,
hatta mutlu hissediyorum... bunun için size
teşekkür ederim.”
Bunları söyledikten sonra aniden ayağa
kalktı, öyküsünün sonuna geldiğini hissediyordum. Biraz çekinerek bir şeyler
söylemeye çalıştım. Fakat neler hissettiğimi
anlamış olacak ki, hemen araya girdi:
“Hayır, lütfen hiçbir şey söylemeyin... bana
bir şey söylemenizi ya da bir yanıt vermenizi
istemiyorum... Beni dinlediğiniz için size
teşekkür ettiğimi bilin, iyi yolculuklar.”
Karşımda durmuş, vedalaşmak için elini
uzatmıştı. Elimde olmayarak yüzüne baktım,
soylu ve aynı zamanda biraz utanmış bir
şekilde karşımda duran bu yaşlı kadının çehresi
fevkalade sevecendi. Geçmişteki tutkunun bir
yansıması mıydı, yoksa birdenbire
yanaklarından ak saçlarına kadar yükselen ve
huzursuzca kızaran şaşkın hali miydi,
bilmiyorum – fakat tıpkı bir genç kız gibiydi,
anılardan kafası karışmış, kendi itiraflarından
utanmış bir gelin gibiydi. Elimde olmayarak
duygulandım ve ona duyduğum saygıyı bir
sözcükle ifade etmek istedim. Fakat bir şey
diyemedim. Yerlere kadar eğilip saygıyla
solgun, sonbahar yaprağı gibi kuru ve hafifçe
titreyen elini öptüm.

Ve SON.
Kitabı Beğendiniz mi sizce güzel miydi?
Düşüncelerinizi yorumlara yazabilirsiniz.
Başka hangi kitapları istersiniz onları da yazabilirsiniz. Oy vermeyi unutmayın. ;))

Bir Kadının Yaşamından 24 SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin