a little bit longer

608 52 14
                                    

önceki bölümün 1 ay önce olmasını telafi etmek adına elimden geldiğince uzun bir story bölümü yazmaya çalışacağım. ayrıca sonraki bölüm de story olup bu bölümüm devamı niteliğinde olacak. yazdıktan sonra kontrol etmeye vaktim kalmadığından oluşabilecek olan yazım hatalarını maruz görün lütfen. kesiyorum konuşmayı, iyi okumalar ve umarım bu büyük gecikme için beni affedebilirsiniz. 😔

[💌, story.]

jaemin son kez aynadan kendine bakıp küçük bir gülümseme sundu yansımasına. kombinini tamamlaması için eklediği metal saatinden saati kontrol etti, öğleden sonra beş'e geliyordu. akşam bile diyebilirdi buna. neredeyse tüm gün jeno ve diğerleriyle konuşup eğlenmiş, herkes hazır olduğunu onaylayınca bir parkı belirleyip buluşmaya karar vermişlerdi.

oldukça mutluydu jaemin. fazla arkadaşı olan bir değildi, genellikle dışarı çıkıp birileriyle buluşmak yerine evde ailesiyle vakit geçirmeyi veya ders çalışmayı tercih ederdi. belki de bu yalnızlığı yüzünden bir sürü şey öğrenmişti evde. dışarı çıkmasa da her gün evde sıkıldığından saç ve makyajını yapardı, dans edip şarkı söylerdi, ailesine hediyeler hazırlayıp yemekler yapardı. sosyal bir insan olmaması bilgisiz veya hobilere sahip olmayan biri olduğu anlamına gelmiyordu, aksine jaemin kendimi evde geliştirmeyi daha çok seviyordu.

yine de evdeki bu mutluluğuna rağmen, anne ve babasına arkadaşlarıyla buluşmaya gideceğini söylediğinde çiftin mutluluğu görülmeye değerdi. öyle ki babası eğer isterse onu buluşma yerine kadar götürebileceğini söylemişti ama reddetmişti jaemin, zaten yürüme mesafesi denebilecek kadar yakındı evine park.

"jaemin, çok güzel görünüyorsun ama çıkmazsan geç kalacaksın."

annesinin sesiyle irkilip güldü jaemin, yüzünde bir gülümse ona yönelerek elinden geldiğince sıkı sarıldı ona, bir veda kucaklaşması yapmak istemişti.

"çok geç kalmamaya çalışacağım anne!"

annesi onaylar mırıltılar çıkardığında geri çekildi ve kapıya koşturdu hızlı adımlarla. içi içine sığmıyordu. çocuklarla görüşecekti, bir de jeno'yla. tabii ya, lee jeno... jaemin ona karşı nasıl davranması gerektiğine asla karar veremiyordu. yanındayken aptalca bir şey yapmaktan korkuyordu ama onunla konuşurken kendi gibi olmaktan da asla ödün vermiyordu. tabii hayatı rezillik ve aptallıkla dolu olan na jaemin için bu iki çelişen cümle büyük bir zorluğa sürüklüyordu onu.

dışarı çıktığı an bedenini saran hafif soğukla ürpermeden edemedi. üşümüyordu, kalın giyindiğinden üşüyeceğini de düşünmüyordu ancak hazırlıksız yakalanması hem irkilmesine hem de düşüncelerinden sıyrılmasına neden olmuştu. bu iyi bir şey miydi yoksa kötü müydü tartışılırdı ancak jaemin, jeno hakkında düşünmeye devam ederse yolda dikkatsizlikten bir direğe çarpacağına dair yemin edebilirdi.

hâlâ kendine zarar verecek bir şey yapmadığı veya düz yolda kendi ayağına takılıp düşmediğine dua ederken hızlı adımları birbirini kovalıyor, elinden geldiğince hızlı buluşma yerine varmaya çalışıyordu. diğerleri jaemin'in şimdilik misafir olduğunu, bu yüzden abur cubur ve içecekleri kendilerinin alacağını söyleyerek jaemin'in tam zamanında orada olmasını istemişlerdi sadece. jaemin de dediklerini yapmış, saat tam vakti gösterdiğinde parkta birbirinden saçma işlerle uğraşan 6 çocuğun silüetiyle bakışıyordu gülerek.

"çocuklar!"

bağırma denebilecek kadar yüksek çıkan sesiyle herkes ona dönmüş, yüzlerinde oluşan gülümsemeyle onu doğru koşmuşlardı. tahmin edilebileceği gibi üstüne ilk atlayan kişi olan chenle'ya kollarını sardı sıkıca jaemin. ondan ayrılınca donghyuck da dahil herkesle kucaklaşmış, hepsinden biraz geride bekleyen jeno'ya sorarcasına bir bakış atmıştı. jeno gülümseyerek ona yaklaştığında kollarını diğerlerinin aksine yavaş bir biçimde sarıp jaemin'den de karşılık aldığında mırıldandı.

"kendimi sona bırakmak istedim."

jaemin içinde tutamadığı heyecanı yansıtmak istemiş olacak ki, belki de diğerlerinden birazcık daha uzun sarıldı ona. fakat bu bile sevgisini göstermesi için yeterliydi. yüzünden düşmeyen gülümsemenin eşliğinde artık üstünde diğerlerinin gözlerini hissetmeye başlamasıyla geri çekildi.

etrafta pek fazla yaşam alanı olmadığından dolayı bomboş olan parkta herkes kendine bir yer bulmuştu bile. renjun ve chenle yan yana olan salıncaklara yerleşmiş, donghyuck bir kaydırağın önüne oturmuş, kalan dördü de kumlarla kaplı oyun alanında ya çantalarını ya da hırkalarını altlarına almış oturuyorlardı. küçük ve şekilsiz bir yuvarlak gibi oturmuş, ortalarına koydukları içecek ve cips çikolata gibi bilimum çoğunun ailesinin fazla yemesine izin vermeyeceği atıştırmalıklara saldırmışlardı. ancak jaemin'in dikkatini kenara ayrılmış 2-3 şişe bira çekti.

"onlar kimin için?"

donghyuck önce biralara, sonra da jaemin'e döndü umursamaz bir tavırla.

"bazen mark, jeno ve renjun içiyorlar. içmediklerinde ise jeno ve renjun eve götürüyor."

jaemin kafasını yukarı aşağı sallayarak onayladı. reşit değillerdi ve içki kokusundan hiç hoşlanmazdı ancak sonuçta bu jaemin'i ilgilendirmiyordu, sırf bira içiyorlar diye onları yargılayıp onlardan soğuyamazdı ya. kendi bilecekleri iç diye düşünüp geçti yalnızca.

jaemin ara sıra sessizce dinliyor, bazen de dönen muhabbete yetişip konuşmayı deniyordu. elinden geldiğince sohbete katılıp aktif olmayı deniyordu ama yapısında daha yeni tanıştığı insanlarla fazla konuşmak yoktu. yine de bu samimi ortam onu kendine çekmiş, en azından onlarla iyi anlaşmak için çabalamasını sağlıyordu. çocuklar da oldukça açık kollarla onu aralarına almış; olayın jaemin'le ilgisi olmasa bile topu ona atarak konuşmasını sağlıyor, konuşurken de sessizce ve ilgiyle dinliyorlardı. jaemin tanrı'ya teşekkür etti içinden böylesine şirin ve eğlenceli insanlarla yolunu kesiştirdiği için.

tam tanrı'ya olan teşekkürünü tamamlamıştı ki omzunda bir ağırlık hissetti. bakışları hemen yanı diyebileceği bir uzaklıkta oturan jeno'ya kaydı ki jeno'nun ceketinin olmadığını fark etmesiyle kendi hırkasını kumlarla arasında bir oturak olarak kullandığından hafifçe üşümeye başlamış bedeninin kahramanının jeno olduğunu anlamış oldu. jeno da o an konuşulan konuyu bölmemek için jaemin'e yaklaşarak fısıldadı yalnızca.

"üşüdüğünü fark ettim. çantama oturduğum ve sana göre oldukça kalın giyindiğin için benim açımdan bir sorun yok, ceket bu gecelik sende kalsın. olur mu?"

hey & hello, nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin