can you stay

511 50 12
                                    

jeno, jaemin'in sarsak adımları nedeniyle dengesini kaybetmemesi için biraz daha kendine çekti onu. jaemin sarhoş değildi, kesinlikle sarhoş olacak kadar içmemişti ancak bilinci yerinde olmasına rağmen az da olsa içtiği alkolün uykulu bedenine karışması az da olsa onu yormuştu. zaten karanlık olan sokaklarda jaemin'in tek başına dönmesi rahatsız ederdi jeno'yu, ne olursa olsun onu evine kadar bırakmak isteyecekti. jaemin'in bu hâli ona bir bahane oluşturmuştu sadece. şimdi jaemin'in başını kendi omzuna yaslamış, karamel saçlarının boynunu huylandırmasına izin vererek yürüyordu boş sokakta. huzurluydu, yanındaki çocuk arada kendi kendine bir şeyler düşünerek gülüyordu ama bu onu rahatsız etmiyor, aksine kulağına dolan kıkırdamalar daha da rahatlatıyordu onu.

"benimle kalabilir misin?"

jaemin'in aniden sorduğu soruyla irkildi jeno. pekâlâ, jaemin'in kendinde olduğuna emindi ancak bu sözlerinden ne çıkarmalıydı?

"nerede kalabilir miyim jaemin?"

jeno, karamel saçlının bir süre duraklayıp düşüneceğini tahmin etmişti. böyle olmadı, jaemin sanki önceden tüm söyleyeceklerini planlamışcasına bir hızla cevap verdi ona.

"evde, benimle. geceleri çok şimşek çaktığında korkuyorum ancak annemle babam küçük bir çocuk olmadığım için benimle fazla ilgilenmiyorlar."

karamel saçlı, jeno'nun gözünde küçük bir bebekten farksızdı şu an. onu korumak istiyordu. jaemin'i kollarının arasına alıp onu gök gürültüsü gibi daha bir çok olaydan korumak istedi. ama yapamazdı. kendi evine dönmeliydi, bununla beraber jaemin sadece anın heyecanıyla konuşuyor da olabilirdi.

"üzgünüm, seninle kalamam nana."

sözlerini dudağını sarkıtarak bitirmişti jeno, jaemin'in de onu affetmesini umdu. ancak karşısındakinin üzülmesini beklerken gördüğü ters tepkiyle şaşıp kalmıştı.

"çok kötüsün jeno-ah! mesajlaşırken beni koruyup seveceğini söylemiştin, şimdi benimle kalamıyorsun bile. sen korumayacaksan beni kim koruyacak?"

bu tepkinin gerçek bir sinir değil, sadece küçük bir hayal kırıklığı olduğunun farkındaydı ikisi de. jaemin birkaç saniye sonra ona yükseldiğini bile unutmuştu, yaslandığı bedenin çekilip onun da sarsılmasına neden olana kadar.

"ne yapıyorsun jeno-ah?"

jeno ses bile çıkarmadan sırt çantasını önüne aldı. çantanın küçük, ön gözünün fermuarını hızlı bir şekilde açarak içinden anahtarını çıkardı. jaemin'in sorgulayıcı bakışlarını umursamadan anahtarlığına taktığı küçük ayıcığı çıkararak uzattı ona.

"al bakalım."

jaemin bir şey söylemedi ancak adımlarına devam etmek yerine olduğu yerde durdu ve gülümseyerek baktı ayıcığa. hem zaten yakınlaştıkları evine daha geç uğramak, hem de yeni küçük dostuna daha detaylı bakabilmek için yapmıştı bunu. açık kahverengi, yumuşak ve kendi avcu büyüklüğünde bir anahtarlıktı bu. yine de o an sadece basit bir anahtarlıktan çok daha güzel geliyordu gözüne.

"sen olmadığında beni mi koruyacak bu?"

jeno kaşlarını çattı öncelikle sahte bir sinirle,

"öncelikle, onun adı 'bu' değil bay na. normalde adı farklıydı ancak şimdilik isminin jeno olmasını istiyorum."

jaemin'in onu hevesle dinlerken titreyen gözlerine, sarkıttığı dudaklarına bakarak daha fazla çatık kaşlarla kalamayacağını jeno da biliyordu ancak jaemin'in güzelliğine kendimi kaptırıp gülümsemeye başlayana kadar dayanmıştı en azından.

"ismi jeno olmalı çünkü bu ayıcığımız artık senin koruyucu meleğin olacak. gece korktuğunda da, benimle paylaşmak istediğin en güzel kahkahalarında da seninle olacak. anlaştık mı?"

karşısındaki konuştukça gülümsemesi artıyordu karamel saçlının. en sonunda dayanamayarak jeno'ya birkaç adım daha yaklaştı ve sıkıca sardı beline ellerini. jeno oldukça şaşkındı, mesajlarda konuştuğu utangaç çocuk bu olamazdı. yine de şoka girerek jaemin'i karşılıksız bırakmak istemediğinden sıkıca sardı kollarını ona. tam elleri kendinden birkaç santim kısa çocuğun karamel saçlarında gezinecekti ki büyük ihtimalle utanmış olduğundan geri çekildi jaemin.

"çok tatlısın jeno, onu asla yanımdan ayırmayacağım."

jeno da küçük bir gülümsemeyle karşılası onu, yeniden yan yana yürümeye başladıklarında saat gece yarısına yaklaşıyordu. ikisi de birbirinden ayrılmak istemiyordu ancak eninde sonunda varacaklardı eve. jaemin içeri girip yatağına uzanıp gülümseyerek, jeno ise eve giden uzun yolda, düşüneceklerdi bu geceyi. ikisi de farkındaydı. bedenleri yan yana olmasa bile zihinleri birbirlerine ait olacaklardı. yine de ayrılmak istemiyorlardı.

"geldik..."

jaemin'in cılız çıkan sesine karşı gülümsedi jeno. beraber oldukları ilk gündü ama sanki uzun yıllardır birbirlerini tanıyormuş gibi hissetmişlerdi. jaemin jeno'nun gülümsemesinim her bir kıvrımını ezbere biliyor, jeno tahmin edebiliyordu jaemin'in bir sonraki hareketini. aralarındaki bu garip bağı sevmişti ikisi de, üstünde fazla düşünmeyeceklerdi.

"o zaman gitmeliyim... küçük jeno seninle olacak, üzülme."

küçük jeno referansının ayıcığa olduğunu anlayan jaemin gülerken, jeno kolundaki saate bakıyordu pür dikkat. saat gece yarısını vurduğunda, jeno söylediği cümlenin ardından kaçarcasına yürüyerek uzaklaşmıştı jaemin'in evinin önünden.

"yeni bir güne girdik ve şimdiden seni dünden daha çok seviyorum na jaemin."

hey & hello, nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin