Yalancı

657 67 34
                                    

Kim Minju

"Sağolun Minju hemşire." Yaşlı olan nineye kibarca gülümsedim. "Ne demek her zaman gelin lütfen,bir şeyiniz olduğunda çekinmeyin." Son kez yüzünü kontrol ettikten sonra elimdeki malzemeleri,malzeme odasına götürmek için haraketlendim.

Karşı bloğa gitmem lazımdı ve orayı asla sevmezdim. Askerlerin olduğu kısımdı,ne zaman oraya gitsem insanların acı çığlıklarını duyardım,bazen yerlerde kan damlaları oluyordu.

"Neden geldin hemşire?" Beni kapının önünde durduran Güney askeri sorgulayacı bir ifade ile bana baktı. "Malzemeleri bırakacağım." Üstümdeki beyaz ceketin üzerindeki Güney bayrağına bakıktan sonra önümden çekildi.

Daha ilk dakikadan mı? Gerçekten bu acı çığlıklar benim canımı acıtıyordu. Hafifçe kapının arkasından yatakta duran hastaya baktığımda kendimi geri çekmem bir olmuştu.

Tanrım,bacağına şarapnel parçaları saplanmıştı... Yutkunup kendime gelmek için silkelendikten sonra malzemeleri bıraktım ve kutuların altındaki gazetelere uzandım.

Tek güvenli yer buradaydı,Kuzeyliler tıbbi malzemelerimize karışmıyordu. Bu hastanede kendileri de tedavi olduğundan sınırlama getirmiyorlardı. "Artık gitme vakti."

Ceketimi çıkartıp sandalyenin üstüne attığımda gazeteleri de koltuk altıma sıkıştırdım.

Yere damlamış olan kan damlalarına basmadan dışarı çıkabildiğimde derin bir nefes aldım. Savaşın yanında tedavisini bilmediğimiz hastalıklarla mücadele etmekte çok zor oluyordu.

"Minju abla!" Çığlık çığlığa adımın söylenmesi ile telaşla bana doğru koşturan Taeyong'un küçük kardeşi Changmin'e baktım. "Sessiz ol." Banklarda oturan Kuzeylilere baktığımda gazeteleri göğsüme daha çok bastırdım.

Nefes nefeseydi,kahverengi saçından ufak bir ter dökülmüş büyük gözleri ile bana bakıyordu. "Ne oldu?" Küçük ellerini kollarıma koyup beni kendine çekmeye çalıştığında artık bir şeylerin ters gittiğine daha da ikna olmuştum.

"Abilerimi...." Şoka girmiş gibiydi,göz bebekler tir tir titriyordu. "Söylesene!" Dişlerimi sıkarak ona bağırdığımda irkildi.

"Abilerimi k-kuzey götürdü." Siktir. Koca bir siktir. Omzundan tutup onu hastane çıkışına doğru neredeyse koşarak götürdüğümde eline gazeteleri doluşturdum.

"Bana bak Changmin,bu gazeteleri tişörtünün içine sok ve gizlice pazarda dağıt. Tamam mı?"

Elleri titriyordu. Tanrım,küçücük çocuktu bu ama abisi için yapmak zorundaydı. Gazeteleri alıp tişörtünün içine sıkıştırdığımda düşmesin diye alttan tuttu. "Biri sorarsa çok çişin var tamam mı? Gerekiyorsa altına işe."

Beni sorgulamadan hızlıca başını salladı. "Aferin Changmin." Kafasını okşayıp koşarak Kuzey Karargah'ına ilerledim. Karargahın en alt katında zindanlar bulunuyordu ve muhtemelen oraya götürülmüşlerdi.

Nefes nefese bir şekilde kalmıştım. Ellerimi dizlerine koyarak sakinleşmeye çalıştığımda kapıda dikilen iki askere baktım. Heykel gibilerdi,muhtemelen açlıktan dolayı güçsüz düşmüşlerdi ve ten renkleri daha da beyazlaşmıştı. Tansiyonları düşüyor olmalıydı.

War|Jung Jaehyun ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin