0.1

91 15 6
                                    

telefonun ekranını kapatıp yatağıma bıraktım. kaşlarım çatılmıştı. bu neydi böyle? dalga geçecek başka bir şey yok muydu ellerinde? güzelsin demişti. siktirsin ordan. güzel değildim. bununla dalga geçmemeliydi. gözlerim dolmuştu. güzel değildim. bunu yüzüme vurmamalıydı.

her kimse onu engellediğim için mutluydum. en azından dalga geçmesini engellemiştim. ne demişti? park jimin şerefsiz. seni kıracak şeyler söyleyecek kadar şerefsiz. doğruydu. beni kıracak şeyler söylüyordu.

beynimde kim olduğunu bile bilmediğim birisinin sözlerinin olması ve beni çıkmaza sokması garipti. kim bilir kimin köpeğiydi de dalga geçiyordu.

farkında olmadan adımlarım mutfağa yönelmişti. yemek ye. zapzayıfsın. gözüm masanın üstündeki meyve  tabağına kaymıştı. elim yanındaki tabağa uzandı ve sandalyeye oturup dilimlenmiş muzun bir dilimini çatala geçirdim. aklım hâlâ anonimin dediklerindeydi. çok saçmaydı. onu bu kadar takmam çok saçmaydı. kaşlarım çatılmıştı yine. çatalı ağzıma götürdüm. muzu çok severdim. sonra bir dilim çilek yedim. aklımda yazdığı kelimeler dolaşıyordu. kendine bunu yaptığın için seni asla affetmeyeceğim. ne yapmıştım ki kendime? ne biliyordu da konuşuyordu.

birden evin kapısı açılınca bakışlarımı kapıya yönelttim. ışıklar kapalıydı, çünkü camdan vuran ay ışığı ve sokak lambaları alt katı loş bir şekilde aydınlatıyordu.

gelen üvey babamdı. annemin mirasına göz dikmişti. kanserden ölünce ise bütün mirasını üstlenmişti. şerefsiz. bazen eve beni kontrole gelirdi. bir hatam varsa, bağırınır sonra sinirini alamaz döverdi. şerefsiz. sinirle çatalı masaya bırakıp arkama yaslanmış, kollarımı önümde bağlamış ve ona bakmıştım.

"niye geldin?"

etrafta gözlerini gezdirdi. birbirimizi hiç sevmezdik. annemi kandırmıştı. şerefsiz.

"seni kontrole."

bu sefer gözlerime bakıyordu.

"iyiyim, git şimdi."

kaşlarını çatmıştı. bana daha dikkatli bakıyordu şimdi. arada vicdan azabı çektiği için annemin parasından hesabıma para atardı. sinirlenince ise atmazdı. annemin parasını benden saklıyordu. şerefsiz.

"zayıflamışsın."

gözlerimi devirdim. dalga geçmek için başka günler yok muydu? şişkoydum. çünkü jimin öyle demişti. şişkoydum.

etrafa biraz daha bakınmış, ve sonradan gitmişti üvey babam.

hâlâ sandalyede kollarım bağlı bir şekilde oturuyordum. jimin'i sevmezdim. onu ve diğerlerini. hep benimle dalga geçer, şişko derlerdi. çelme takar yere düşürürlerdi. ezerlerdi beni. ama sadece birkaç ay kalmıştı. sonra lise bitecekti. yurt dışında üniversiteye başlayıp her şeyden kurtulacaktım.

hiçbirini sevmezdim o grubun. lise birde jimin'e seni seviyorum dediğim de rezil etmişti okulun önünde. şişko demişti. siktirsin. yine gözlerim dolmuştu.

tuvalete gelmiştim. aynadan yansıyan bana baktım. gözlerim kızarmıştı.

şişkoydum. bir dilim muz ve çilek yemiştim. gece saat birdi.

klozetin kapağını açtım, çok yemiştim. iki parmağımı ağzıma sokup kustum.

yediğim her şeyi.

şişkoydum.
ben de kustum.

sifonu çekip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geçtim. boğazlarım acımıştı.

yorganın altına girip dolmuş gözlerim görüşümü bulanıklaştırırken telefonum çalmaya başlamıştı.

anonim arıyor...

beautiful flowerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin