0.1

9 0 0
                                    


Bazen sadece öylece düşünüyorum ama ne düşündüğüm hakkında en ufak bir fikrim bile yok, ne uğruna idi bu savaşlarım? Kime karşı savaşıyordum? Kendime karşı mı? Aileme? Kıvanç'a? Kerim'e? Özhan'a? Kardeşime? Bildiğim tek şey bu düşüncelerin bana zarar vermesi idi, yıprandığımı hissediyorum ama elimden gelen hiçbir şey yok. Kendimi durduramıyorum.


''Kıvanç?'' diye seslendiğimde hemen telefonunu kapattı ve yarım gülümse ile,

''Aaa aldın mı, hadi atla gidelim.'' dedi telaşlı  bir şekilde belki de onu duyup duymadığım ile ilgi endişeliydi ve bu yüzünün her yerinden belli oluyordu her ne kadar gizlemye çalışsa da,


Aradan geçen sessiz 10 dakikalık araba yolculuğu ile Kıvançların oturduğu siteye vardık, Narin teyze büyük ihtimalle arabanın motor sesini duymuş olacak ki kapıda belirdi, 


''Annecim, babanın arabasının yanına koy geri çıkarken zorlanma'' diye seslendi kapının önünden Narin teyze 


Kıvanç arabayı park etti, hemen arabadan inip Narin teyzeye sarıldım,  annemin yapmadığı anneliği bana yaptığı için ona   karşı olan sevgim çok farkıydı,


''Dur deli kız, dur ahhahaa öldürecek misin hahaha hadi hadi serinliyor hava hasta olmayın gel kuzum, geç içeri '' dedi Narin teyze bir yandan eli ile içeriye doğru iteklerken,

''Çok ayıp ediyorsun ama Sultanım ya olmadı böyle '' dedim hafif gülerek,

Evin içi sıcaktı ama istemsiz bir titreme geldi,

''Bak üşüdün üşüdün gel sana bir hırka vereyim '' dedi Narin teyze, beraber üst kata çıktık, etrafa bakınmaya başladım Narin teyze bunu fark etmiş olacak ki,

''Yok kızım, gelmedi eve iki gündür...'' dedi üzgün bir ses tonu ile, kimse Kerim'in bu tutumlarından kimse hoşnut değildi ama bir şey de diyemiyorduk .Kerim Kıvanç'ın kardeşiydi ama tek sorun Kerim'in kendini kaybetmiş olmasıydı ne yaptığını bilmemesiydi bir nevi bana benziyor, bir nevi bile değil resmen aynıyız düşünceler içinde kaybolduğumuz için ikimizde şu an bu haldeyiz belki de halledebilir miydik? Sanmıyorum.

Derin bir nefes aldım ve hırkayı giydim tek bir şey bile söylemedim, söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ama hiçbirini söyleyemiyorum çünkü ne yeri ne de zamanıydı bunlar için,

Hırka için teşekkür ettim ve odadan çıktım, banyoya doğru ilerledim ve kapıyı kitledim,suyu soğuk tarafa çevirdim, yüzüme su çarptım birkaç defa kendime gelmek için ama suyun bile beni ayıltamayacağı aşikardı kafamı hafif kaldırdığımda gördüğüm manzara hiç de hoş değildi dağılmıştım ve mecazen değil gerçek anlamda dağılmıştım birbirine karışmış kahverengi saçlarım kızarmış ela gözlerim ile hiç de iyi görünmüyordum hemen kendime gelmem lazımdı bu şekilde olmazdı olamazdı olmamalıydı, 

Islak olan elimi tarak niyetine kullandım biraz da olsa karışmış saçlarım kendine gelmişti, bir anda aklıma üst katta olduğum geldi. Kerim'in ve anne babasının odasının olduğu  kat. Kerim'in olduğu kat. Onun banyosu. Onun eşyalarının olduğu banyo.Hemen camlı dolabı açtım, dolaptan Kerim'in tarağını aldım, tarağa hayranlıkla bakmaya başladım bu onundu o saçını bununla tarıyordu, hipnotize olmuşcasına tarağa bakmaya devam ettim, baktım, baktım ve baktım ta ki gözlerim buğulanıncaya kadar artık tarağı dahi göremiyordum gözlerimi yavaşça kapattım ve gözyaşlarımın yüzünden düşmesine izin verdim, neden bu kadar çok üzülmüştüm? Ne olmuştu da bu kadar duygulanmıştım? Tarağı aldığım yere koyarken kapı tıklatıldı, bir dakika geliyorum diye seslendim ama kapı daha sert tıklatılmaya başlandı, dolabın kapağını kapattım ve kapının kilidini bir hışımla açtım, 

Karşımdaki gördüğüm kişi hiç de beklediğim biri değildi, dudağı ve kaşı patlamış yüzü kan içinde kalmış...

DüşünmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin