bodrum.

296 21 0
                                    

Sabah yatağımda uyanmak o kadar güzeldi'ki.
Okula gitmek için hazırlandım
Diyerleri beni dışarda bekliyordu.
Annemin binbeşyüz tane uyarısının ardından evden çıktım.
Pansiy koştu ve bana sarıldı.
Hermonie yüzüme bile bakamıyordu.
Okula kadar hiç konuşmadık herkes bize bakmaya başladığında elinden tuttum.
Sınıfa gittik ve herzamanki yerlere oturduk herkes çok sessizdi.

"Artık Evcilik oynamaya gerek yok."
Hermonie'iye baktım.

"Evcilik mi?,sence bu evcilik'mi!, Oyununmu bunlar!, gerçek değilmi!" Hermonie ye bağırmıştım.
Harry ve Ron beni tuttukları gibi tuvalete götürdüler.
Aynaya baktım boynundaki damar deli gibi atıyordu.
Ellerim morarmaya başlamıştı ve nefes alamıyordum.

O sırada içeri pansiy daldı.

"Burası erkekler tuvaleti!"

"Başlatma erkekliğine de sanada!"

Kıravatı çıkardı ve düğmeleri açtı.
Biraz daha ferahlamıştım.
Ancak Pansiy'nin bana bakıp ağlamasına neden olan birşey oldu.
İki burnumdan biden kan çıkmaya başladı.
Pansiy'i iki kolundan tutup sarstım.

"Sakin ol,"

"B..babam.!"

Gözleri kocaman açıldı.












14 yaşlarındalar.
Draco Pansiy'nin evine gider.

"Aklıma bir fikir geldi Draco!"

"Ne?"

Beline gelen saçlarını savurarak kalkar.

"Bodrum'da kutu oyunları var."

"Tamam?"

"Ben...şey..."

"Tamam ben alırım nerde?"

"Köşedeki orta rafta."

"Tamam."

Yavaşça Bodrum'a inen kapıyı açar ve merdivenlerden iner.
O sırada telefona bakıyordur.

Bir basamak kala takılır ve. Tökezler.
Tutunmak için demiri tutar ve karşıya bakar.
Bodrum'un tam ortasında bay Parkinson vardır.
Telefonunu yere düşürür.
Boynundan iple tavana asılı bir şekilde.
Devrilmiş tabureye bakar.
Donup kalır beş dk sonra Pansiy'nin sesi gelir.

"Buldunmu Draco?!"

"E..e.. Evet. Sen gelme!"

"Ne oldu.?"
Merdivenin tepesindeki kapı açılır.
Draco tekrar seslenir.

"Pansiy! B.. burda bir fare var gelme korkarsın sen."

"İyimisn? Ayrıca Bodrum'da fare olamaz annem daha bu yıl ilaçlattı."

"Tamam o zaman..."

Pansiy yavas yavaş merdivenden inmeye başlar.
Draco'nun yanına geldiği zaman önce tabureyi görür daha sonra kafasını kaldırıcakken Draco gözünü kapatır ve kendine çeker.

"Ne yapıyorsun?"

"Pansiy?"

"Bırak beni!"

"Yukarı çıkalım. Lütfen, yalvarırım pansiy! Yukarı çıkalım"

Draco ağlamaya başlar.

Pansiy elinden kurtulur ve bir basamaka aşaya zemine dizeri üzerine düşer.
Babasının cansız bedenine bakar.
İki burnundan akan kan.
Yerde duran Pansiy'nin omzuna çıktığı çerçevesi kırılmış fotoğraf.

Draco kolundan tutar ancak o kalkmaz.

"Hadi pansiy anneni aramamız gerek!"

Ama annesi yurt dışındaydı.

Pansiy ses çıkarmaz.

"Pansiy gidelim lütfen!"

Draco yavaşça cesede yaklaşır.
Parmak uçlarında kalkar ve iki parmağını boynuna tutar.
Daha sonra tekrar Pansiy'nin yanına gider.

"Gidelim lütfen."

Draco yerde kırılmış olan telefona bakar.

Daha sonra koşarak yukarı çıkar ve Pansiy'nin telefonundan polisi arar.
Ancak bir kaza olduğu için hatlar karışıktır.
(Küçük bir kasabada yaşıyorlar)

Geri aşaya iner.
Annesinin gelmesie 4 saat vardır.

Soğuk zemine Pansiy'nin yanına oturur.

"Benim için. Nolur pansiy?"

"Onu yanlız bırakamam."

Polis ambulans ve bayan Parkinson eve gelene kadar merdivenlere oturup cesedi izlerler.


(dramonie) ᎬᏒᏦᎬᏦ ᎪᏒᏦᎪᎠᎪŞ.(bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin