Saat gece yarısını geçmiş olmasına rağmen kendilerine otel odasına dönmemişlerdi ve Jeongguk içmek için ısrar ettiğinde bunun iyi bir fikir olmadığını tahmin etmesi gerekirdi Taehyung’un. Birkaç saatlik birbirlerinin kokuları ile uyuduktan sonra alarmın çalması ile ilk uyanan kendisi olmuştu.Jeongguk’un alnına dudaklarını bastırarak adını mırıldanmıştı ama birkaç kıpırdanma dışında uyanacağa benzemiyordu küçüğü, dudaklarını şakağında, yanaklarında ve çenesinde gezdirdikten sonra burnunu boynuna sürtmüş ve küçük bir öpücük bırakmıştı. Huylanarak uyanan Jeongguk gözlerini aralamış, kendisine bakan gözlerle karşılaştığında uzanarak dudaklarını birleştirmişti tembelce. Kısa ve tembel bir öpüşmenin ardından ikisi de tamamen uyandıktan sonra kalkmışlardı yerlerinden.
Taehyung siyah tişörtünü siyah dar pantolonunun içine sokmaya çabalarken ekose desenli gömleğinin önüne açık bırakmış olan Jeongguk omzunu dolaba yaslamış şekilde onu izliyordu ve bu görüntü, Taehyung’un aklını yitirmesine yeterdi. Ona yaklaşarak parmaklarını karın kasları üzerinde gezdirirken Jeongguk’un kolları boynuna dolanmış ve biraz öncekinin aksine hızlı bir öpüşme başlamıştı. Tutkulu ama kısa süreli öpüşmenin ardından yanakları kızaran Jeongguk’un burnuna burnunu değdirdikten sonra küçük olanın gömleğinin düğmelerini alttan başlayarak iliklemeye başladı.
Kısa bir yemeğin ardından ilk olarak yürüyüş mesafesinde kalan İmparatorluk Sarayı’na gitmişlerdi, rehber bina hakkında bilgi verirken Taehyung boynuna astığı fotoğraf makinası ile fotoğraf çekiyor, Jeongguk ise elindeki küçük deftere notlar alıyordu. Sadece özel zamanlarda açılan iç saraya giremedikleri için hendeklerin etrafında gezerek bahçeyi turlarken bir elini Jeongguk’un beline atmıştı ve parmakları, kumaşın üzerinden okşuyor olmasına rağmen Jeongguk’un yanaklarının yeniden kızardığını fark etti. Küçük olanın utangaç tepkiler vermesine rağmen kendini ona tamamen açmasına bayılıyordu Taehyung. Saraydan ayrıldıktan sonra bugün için bir de Tokyo Ulusal Müzesi eklenmişti listeye, bunun için otele geri dönmüş ve hazır bekleyen otobüse yerleşmişlerdi.
Jeongguk onun çektiği fotoğraflara bakarken dudakları hayranlıkla aralanmıştı, ‘’Bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum.’’ Diye mırıldandı, onun saçlarını severken, ‘’Lisedeyken fotoğraf çekmeye takıntılıydım.’’ Dedi Taehyung. Uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından müzenin bahçesinde inmişlerdi. Japonya için suyun bu kadar önemli olduğunun farkında değildi Taehyung, gittikleri iki yerde de geniş havuzla karşılaşmışlardı bahçede. Kültürleri birbirinden çok da farklı olmayan bu ülkede biraz olsun nefes aldığını hissediyordu.
Müze içinde gezerken Jeongguk’un kolları beline dolanmış haldeydi, fotoğraf çekmek yasaktı ve yalnızca eski Japon kültürüne bakarken hafızalarına kazıyorlardı. Not almasına gerek olmadığı için defterini sırt çantasına atmıştı hemen. ‘’Sana kimono çok yakışırdı.’’ Diye mırıldandı Jeongguk, hemen kulağının dibinde fısıldaması teninde hissettiği nefes ile içinin titremesine sebep olsa da, ‘’Gitmeden deneyelim o zaman.’’ Dedi Jeongguk’a. İki katlı müzenin içini gezmek iki saatlerden fazlasını almıştı ve yol üzerindeki bir restorana girerek neredeyse tüm masaları doldurmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piano Forest | Taekook
Fanfiction𝔂𝓸𝓾𝓻 𝔀𝓪𝓻𝓶 𝓶𝓮𝓶𝓸𝓻𝓲𝓮𝓼 𝓵𝓲𝓴𝓮 𝓪𝓷 𝓸𝓵𝓭 𝓼𝓸𝓷𝓰 𝓯𝓵𝓸𝔀𝓲𝓷𝓰 𝓲𝓷 𝓶𝔂 𝓮𝓪𝓻