30 - bir hayal gibi...

8.8K 812 117
                                    

Soğuk rüzgâr yeşil tutamların arasından dans ederek geçerken Taehyung, ellerini siyah kabanının ceplerine koymuş şekilde duvara yaslanmış, kalabalık sokakta gözleri ezberlediği bedeni arıyordu.

Son bir hafta, geride bıraktığı yirmi yıllık yaşamının en heyecan verici zamanıydı. Asla tahmin edemediği olayların etrafında dönmüştü. Üniversite için Daegu'dan bu şehre ilk geldiği zaman hayatının bir dönüp noktası olacağını düşünmemişti diğerlerinin aksine.

Üniversite onun için geçmesi gereken bir basamaktan ibaretti. İnsanlardan uzak duruyor, grup projelerine elinden geldiğince katılmamaya özen gösteriyordu. Hayatı, dersleri ve Jimin arasında geçerken görmüştü onu.

İlk çarpışmalarının ardından gözlerinin neden onu aradığını bilemeyecek kadar sersemlemişti, her ona baktığında kalbindeki sıcak his büyüyor, Jimin ve Hoseok hyung haricinde buz tutmuş kalbi o ısının etkisi ile erirken ilk başta korkmuştu.

Bu his onu o kadar korkutmuştu ki her şeyi unutup bir hafta boyunca okulun önünden bile geçmemişti. Herkese bunun basit bir hoşlanma olduğunu dile getiriyordu, ne kadar dile getirirse o kadar gerçekten kaçacağını düşünüyor ama başaramıyordu. Gözleri onu arıyor, parmakları ona dokunmak istiyor, kulakları sesini duymak için çıldırıyordu. Delirdiğini düşündüğü birçok zaman da olmuştu bu süreçte.

Hiç konuşmadığı, hakkında hiçbir şey bilmediği birine nasıl böylesine yoğun duygular içinde olabileceğini bilmiyordu, içindeki cılız bir ses ''Delirdin sen Taehyung'' diye onu uyarıyor, o ise asla aldırış etmiyordu. Onu görene kadar her şey, herkes buğulu bir camın ardında kalırken yalnızca o geçebiliyordu.

Bedeni heyecanla sağa sola doğru hareket ederken kabanına daha çok sarıldı, Jeongguk'un o çocuk olması kalbinin deli gibi atmasına sebep oluyordu. Ne gibi bir iyilik yapmış olabilirdi ki bu güzel çocuk ile müjdelenmişti, inanamıyordu. Onun için iyi bir arkadaş olmuş, iyi bir kardeş olmuş olan telefonun ardındaki gizemli çocuk...

Başını arkaya atarak duvara yasladı, nefesi duman halinde havaya karışırken gözlerini yumdu. Ondan hoşlandığını söylemişti. Taehyung onun güzelliği, sesi, kalbi ile daha başa çıkmamayı başaramamışken Jeongguk, ondan hoşlandığını dile getirmekten çekinmemişti. Onun korkaklığının aksine küçük olan o kadar cesur davranmış, güzel kalbinde Taehyung için bir yer olduğunu dile getirmişti; bütün gece ağlamıştı.

Gözyaşları kuruyana, uyuyana kadar ağlamış, sabah uyandığında kendinden korkmasına sebep olacak bir görüntü ile karşılaşmıştı.

Ah, neredeydi bu çocuk?

Başını yeniden dikleştirerek kalabalık sokağa göz attı yeniden. Sonra onu gördü, omzunu bir duvara yaslamış ve bakışlarını kendisine dikmişti. Üzerinde siyah bir deri ceket, bacaklarını saran siyah pantolonunun altına giydiği siyah postalları vardı. Sırt çantasını omzuna atmıştı.

Gözlerini kırpmıyor, parıltılar saçan bakışlarını ondan esirgemiyordu. Nefesinin kesildiğini hissetti, tüm hava ciğerlerine dolmuştu ve o, nefesini dışarı vermeyi unutmuş gibiydi. Jeongguk'un orada kendisini izliyor olduğu gerçeği yüzüne soğuk rüzgâr ile birlikte çarparken ne yapacağını bilemedi. Onu görmeden önce o kadar öz güvenli hissediyordu ki...

Jeongguk gibi olacağım, dürüst olacağım, cesur olacağım.

Tüm hepsini yutmuştu. Adım bile atmaya hali yoktu. O karşısında o kadar güzel görünürken nasıl olurdu da hareket etmeye güç bulabilirdi ki!

Jeongguk hareket etmeyen Taehyung'a doğru hareketlenmek için yaslandığı duvardan ayrılırken gürültünün içinde kalbinin sesini o kadar net duyuyor, atışını hissediyordu ki; neredeyse ağlayacaktı. Gözlerinin çoktan dolduğunu hissediyordu.

Piano Forest | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin