Buralarda nisan yağmurları martın sonlarında başlayıp mayıs ortalarına kadar devam eder.. Bizlere küçüklükten beri söylenen "yağmur berekettir" sözünü hepimiz çokça duymuşsuzdur.. Çoğumuz yağmurdan sonra doğan güneşin oluşturduğu rengarenk gökkuşağının altından geçmek için hep o gökkuşağının büyüleyici görüntüsüne doğru koştuk çocukluğumuz boyunca.. Kimimiz hayvanları bu yağmurun altında otlatırken umutla güneşin doğmasını bekledik.. Ama ben çocukluğum boyunca olaya hep farklı bakmaya çalıştım.. Benim için büyüleyici olan yağmurun hemen hemen her yerde oluşturduğu su göletleriydi.. Ve bana göre o su göletleri hep içinde umut barındırmıştır.. Kış boyunca karın altında yaşamını sürdürmeye çalışan hayvanların barınağı olmuştur.. Özellikle kurbağaların bu suda oluşturdukları müzikal adeta Allahın onlara yeni bir döneme çıkardıklarında çıkardıkları şükür seslerine benziyor... Ama ben bu göletlerde daha çok evrenin yansımasını izlerim.. kimi zaman bir ağaç yansıması varken kimi zaman bir dağın zirvesini ayaklarınızın altına serer ama en önemlisi gök yüzündeki bulutların özgürlüklerini alıp resmen içine hapseder.. ışte bu göletler fotoğraf severler için bir manzara.. bir yazar için hapsolmuş her ne varsa yansımasını.. bir şair için aşkı teşkil eder.. her şeye rağmen bu göletler bana umudu ifade eder.. o göletleri gördükten sonra fark ettim ki yağmurdan sonra oluşan o göletlerde , dağın zirvesini ayaklarınızın altına getiren yansıma, büyüleyici ağacın teması, ve özgür olduğunu hisseden bulutları seyretmeyi seviyorum.. özgürlüğü ancak o su göletlerindeki beraklıkta bulabilir.. tıpkı kurbağalar gibi müzikalimizi kurabiliriz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fotoğrafa Dair
Diversosher fotoğrafın bir hikâyesi vardır.. Hikâyeyi öğrenmek ister misiniz?