GİRİŞ - AV

32 6 2
                                    


                                           "En korkunç canavarlar, ruhlarımızda gizlenenlerdir."

                                                                             -EDGAR ALLAN POE


GÜNÜMÜZ:

"Bir kadının karnındaki sancılar doğurur acıyı." derdi annem. O zamanlar saçlarımı tarayarak söylediği bu cümlenin altındaki anlamı anlamazdım ama büyüdükçe üstüne atılan toprakları kazıya kazıya ulaştım o hazineye.

Bir hazineye ulaşmak büyük bedeller isterdi, ben de o bedelleri ödedim. Koskoca bir enkazdı benim ödediğim bedel. Yıkık hayaller, kırılan umutlar, sarsılan güvenler ve toparlanamayacak kadar güçsüz hale gelen bir beden, bir ben.

Her şey bu noktaya nasıl gelmişti?

Hayatımı darmadağın etmişti ve ben bir enkazın altından nasıl çıkılır bilmiyordum. Başından beri beni bu noktaya kadar sürüklediğini hiç fark edememiştim. Enkazın altında kalmama rağmen hala bana bunu yapmış olmasını kabullenemiyordum. İşin aslı kabullenmek istemiyordum.

Hayatlarımıza aldığımız insanların hayatlarımızla sorunları neydi?

Hayatımı bu denli inişli çıkışlı hale getirenin o alması canımı daha çok yakıyordu. Ona güvenmiştim. Ona güvenmemin sonucunda şimdi sığınacak başka bir liman arıyordum. Ektiğim fidanları kökünden koparmıştı ve artık beni başka topraklara koysalar da düzelemezdim. Beni mahvetmeyeceğine dair söz vermişti ve beni mahvetti. Hayatımda bundan ağır hançer saplanmamıştı gövdeme.

"İç şunu, daha iyi hissedeceksin." Arkadaşım tek çözüm yolu olduğunu düşündüğü alkolü bana uzatırken yanımdaki sandalyeye oturdu. Normalde kimse bunu yapmaz ama sarhoş olmak beni rahatlatabilecek tek şeydi, bu olayda.

Alkolden bir yudum alırken boğazımın yanmasına izin verdim. Hafızamın silinmesini istiyordum yoksa delirecektim. Unutmak, her şeyi unutmak istiyordum. Sanki hiç yaşanmamış gibi eski hayatıma devam etmek istiyordum. Bu acı çok fazla.

Tek suçlu o değil. Beni bu hale getirmesine izin verdiğim için kendimden de nefret ettim. Ne kadar safım ki ona inanmıştım. Ona inanmanın hayatımda yapacağım en kötü hata olduğunu bilmiyordum. Ona inanmak; hayatımın tepetaklak olmasına giden yoldu ve ben o yolda her şeyden habersiz bir şekilde koştum.

Gökyüzü, gürleyip geceyi birkaç saniyeliğine aydınlatırken bu düşüncelerden sıyrılmanın yolu olan alkolümü fondip yaptım. Ne kadar hızlı, o kadar iyi benim için. Etkisinin hemen gelip, zihnimin hakimiyetini almasını istiyordum. Alkolün etkisi geldikçe terasta bu kadar ince kıyafetlerle durmamın soğukla mücadelesini hissetmemeye başlıyordum.

Önümüzde tenekenin içinde yaktığımız ateşe, tamamlamış olduğum senaryonun kalan yapraklarını da savurarak daha çok alevlenmesine ve içimdeki ateşe eşlik etmesine izin verdim. Ben bir ihanetin kurbanı olmuştum ve bu beni yalan ile gerçek arasındaki arafta bırakıyordu. Bense bu araftan sıyrılıp onun cehennemine girmek ve bana yaptığı kadar canını çok yakmak istiyordum.

Başından beri ben, O'nun gözüne kestirdiği avıydım. Karşımdaki aslana bir geyik olarak hiçbir şey yapamazdım. Üstelik onun bir kükremesi benim tüm hücrelerimi titretirken, benim ona dayanabilecek kadar kuvvetli bir kalkanım yokken.

Onunla tanıştığımda hayatımın düzeleceğini sanıyordum, oysa kalbimi bir canavarın pençelerine emanet ediyormuşum...

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin