Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
╰✧∭✧∭✧𝙙✧∭✧∭✧ ╯
☀️
''Cüzdanını ver.''
Haechan, siyah arabanın kapısı açıp dışarı adım attıktan sonra Mark'ın yanına gelmesini bekleyip, çocuktan cüzdanını vermesini istemişti. Mark elini arka cebine atarken bir yandan da neden istediğini sormasına rağmen Haechan'ın cevap vermesini beklemeden cüzdanını uzatmıştı. Donghyuck, elindeki cüzdanı hissedince kısa histerik bir gülüş attıktan sonra önlerinde bulunan dükkanın otomatik kapısından içeri girmişti. Mark ise yaptığı hatanın büyüklüğünü yeni fark etmesiyle Haechan'ı arkadan yavaş adamlarla takip ediyordu.
''Oha şuna baksana, çok güzel değil mi?''
Donghyuck, sanki önceden ayarlamış bir şekilde dükkana girdiği gibi dükkanın köşelerinde duran bir ev süsüne yönelmişti. Mark, ise elinde tuttuğu herhangi bir gereksiz dekorasyonu öven çocuğun hareketlerindeki tersliği anlamış şekilde gözlerini kısmıştı. Haechan, üstünde hissettiği bakışları fark edince elinde tuttuğu köpek şeklindeki minyatürü aldığı yere koydu ve sevgilisine döndü. ''Noldu Markie?'' Gözlerine yapabileceği en masum bakışı yerleştirdikten sonra tatlı sevgiline doğru baktı çocuğun ellerini kendi ellerinin arasına alarak.
Ne kadar da tatlı bakıyor, bakışları altında kendimi ona teslim ediyormuş gibi hissetmekten alıkoyamıyorum... Mark, çocuğu hayran bakışlarına birkaç dakika maruz bıraktıktan sonra sessizce hiçbir şeyin olmadığını mırıldandı Haechan'a doğru. Donghyuck, dükkanı dolaşırken Mark tasmalı bir köpekmiş gibi kendini sevgilisine bırakmış bir şekilde onu takip ediyordu. Bu sırada kendisi de arada birkaç standa ilgisini çeken bir şey var mı yok mu diye bakıyor, bazılarını eline alıyor ve inceliyor, bazıları hakkında işe yarayıp yaramayacağı hakkında fikir yürütürken, bazılarının fiyatlarını göründüğü an elindeki eşya ile ilgili herhangi bir kötü yön bulup hızlıca yanından uzaklaşıyordu. Her ne kadar fazla para kazansa da Donghyuck'un küçük bir şey için o kadar para ödediğini öğrendiğinde kendini 3 gün boyunca fırçalayacağını bildiği için raftakileri kendini öyle büyük bir ateşe atacak kadar gerekli görmüyordu.
''Bir şey bakmayacak mısın sen, sevgilim?''
Haechan'ın bir anda kendisine dönmesi ile şaşırsa da zamanında kendini durdurabilmiş ve çocuğa tökezlemekten saniyeler ile kurtulmuştu. Sevgilisinin sorduğu soru ile sağ elini yavaşça kendi ensesine getirdi ve dikkatini çeken bir şey olmadığı ile ilgili bir şeyler zırvaladı. Fakat büyük bir oranda gerçekleri söylüyordu, gözlerini alamadığı veya gerçekten istediği bir şey yoktu bu dükkanda, Donghyuck dışında, ve istediği bir şey olsa dahi etiketteki fiyatları okuduğunda almak için pek de heveslendiği söylenemezdi. Şu da vardı ki, dükkana girdiklerinden beri önündeki çocuğun her adımını, her hareketini, saçını parmakları ile taramasını, bazen arkasına dönüp Mark'ın ne yaptığına bakmasını ve önüne dönmeden önce içini ısıtan bir gülümseme ile selamlamasından dolayı sevgilisinin kendisini bir kenara çekip uzun bir şekilde sarılmasını isteyecek duruma sokuyordu.
''Aha! Mark bu senin uzun zamandır istediğin biblolardan değil mi?''
Mark, sol tarafından gelen sesle sola dönüp Haechan'ın işaret ettiği biblolardan birine dönmüştü. Rafın en sağında bulunan maske bibloları görünce yüzünün aydınlanması bir olmuştu çünkü uzun zamandır bir tane de olsa maske biblo almak istiyordu. Aralarından bir tanesi gözüne takılınca Haechan fark edip, Mark'ın ilgisini çeken bibloyu eline aldı ve sevgilisine döndü. ''Bunu beğendin galiba?''
''Evet, renklendirmesi güzel ve pek de pahalı değil.''
Haechan, kocaman gülümsemesi ile sevgilisine bakarken elindeki bibloyu sol elini altından destekleyecek şekilde kafa hizzasına çıkardı ve aklına gelen minik tatlı ve biraz yaramaz bir fikir ile Mark'a söyledi:
''Eğer sana almamı istiyorsan aegyo yapmalısın.''
Mark'ın gülümseyen suratı duyduğu şey ile anında düşerken Haechan'a 'sen ciddi misin?' diyen bakışlar ile bakıyordu. Haechan, yaptığı şeyi masumlaştırarak başını hızla yukarı ve aşağıya salladı ve tekrardan göz teması kurdu.
''Baksana, artık almak istemiyorum.''
Mark, arkasını dönüp gidecekken bileğini tutan parmaklar ile geri çekildiğini hissetti ve bu yüzden vücudunu tekrardan eski konumuna getirmek zorunda kaldı. Mark'ın dönmesine rağmen Haechan çocuğun bileğini bırakmamış aksine parmaklarını aşağı doğru hareketlendirerek parmaklarının birbirine kenetlenmesini sağlamıştı. Minhyung, ikisinin kenetlenmiş olan parmaklarına bakarken 1 yıldır çıkmalarına rağmen kalbinin aynı heyecanla ritminin yükseldiğini hissedince içinden gülümsememek için kendini zor tutuyordu.
''Bibloyu alıyorum ve sen de tam şuan, tam burada bana aegyo yapıyorsun. Çünkü Mark hyung aegyo yapmazsa∼ Haechanie üzülür.''
Mark, Haechan'ın dedikleri ile yüzünü ekşitirken içinden kendi erkek arkadaşına fanboyluk yapmamak için kendini tutmaya çalışıyordu. Her ne kadar gün içinde Donghyuck'un sarılmasına engel olup kendinden uzaklaştırmaya çalışsa da ya da her sevimlilik yaptığında bir daha yapmaması gerektiğini söyleyerek bir nevi beğenmediğini düşündürecek hareketler yapsa da çocuğun üstündekinin çok fazla olduğunu arkadaş grupları da dahil herkes biliyordu. Bu yüzden bir süre sonra Hyuck, Mark'ın yaptıklarını kaile almamaya başlamış ve davranışlarından eskisi gibi incinmeyi bırakmıştı. (deniz: baya reality koktu buralar)
Mark, etrafına dönüp yanlarında onun bu utanılacak hallerini ikisinden başka görebilecek biri olup olmadığını kontrol etmek için baktı. Görünürde birilerini görmeyince önünde onu heyecanla bekleyen kuzu görünümlü şeytan sevgilisine döndü ve yavaşça yutkundu. Konuşmak için ağzını aralamadan önce derin bir nefes verdi ve rahatladıktan sonra bunu yaptıktan sonra kafasını 5 kere duvara çarpmasını gerektirecek sözleri söyledi.
''Markie, Haechan'ın üzülmesini istemiyor∼ Çünkü Haechanie üzülürse∼ Markie de üzülür. Bbooing∼ bbooing∼.''
Mark, en sonunda ellerini yumruk haline getirip yanaklarının hizzasında hafifçe sallamaya başladığında Haechan, içinde tutmaya çalıştığı kahkahasını daha fazla tutamadı ve çok sesli bir şekilde gülmeye başladı. Minhyung, duyduğu gülme sesi ile sesli bir şekilde nefes verdi ve ellerini beline yerleştirdi vücudunu da yaptığı şeyden duyduğu utanç ile aşağı doğru eğerken. Haechan, gülerken düşmemek için raflara tutundu ve en az 1 dakika boyunca gülmeye devam etti. Mark ise sinirle çocuğu izlerken kahkaha atarken ne kadar tatlı gözüktüğünü düşünmeye başlaması ile yavaşça sinirli surat ifadesinin yumuşamasını sağlamıştı. Hyuck, en son gülmeyi bitirdiğinde yerde kendini otururken bulmuştu ve karnı o kadar çok ağrıyordu ki fazla baskı yapmasından dolayı. Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve Mark'ın omzuna elini koydu.
''Çok iyiydi Markie. Şimdi biblonu alalım.''
Bir elinde bibloyu, diğer elinde de siyah kalın cüzdanı tutuyordu. Mark, çocuğun dediklerine gözlerini devirerek ilerleyecekken aklına dank eden şey ile çoktan kasaya doğru ilerleyen çocuğa arkadan seslendi:
''Hey, o benim cüzdanım!''
☀️
konu markhyuck'a gelince ne kadar kolay yazabildiğimi fark ettim. bu arada yazış tarzımı beğeniyor musunuz ya da bölümlerdeki olayları? fikirleriniz benim için önemli. :3
oy verip, herhangi bir yanlışım varsa uyarırsanız sevinirim^^