bir, parmaklarının ucu alev almış

387 22 10
                                    

Ajin: Demi-Human anime dizisinden esinlediğim için ilerleyen bölümlerde animeye ait sahneler mevcut. Fakat kurgu aynı şekilde seyretmiyor, karakterler birbirini karşılayacak özelliklerde değil; herhangi bir bağdaşım söz konusu olmayacak.

İyi okumalar!

Stüdyo boyanın ağır kokusuyla doluydu. Boyanın kokusuna karışan sigaranın kokusunu, koyu gri renkteki sürgülü kapının önünde ihtişamla duran erguvanların rüzgar sebebiyle ara sıra içeriye süzülen kokusu bile bastırmaya yeterli olmuyordu. Bilakis kokunun daha karışık ve çekilmez bir hal almasını sağlamak dışında bir işe yaramıyordu. Yine de erguvanlar oldukça can alıcı görünüyordu, böylesine parlak bir yumuşak mor rengi etrafın yalın görünümü arasından sivrilerek bakmaya değer bir manzara yaratıyordu.

Oda gri renkte sedirlerle çevriliydi, sedirlerin tahtası siyaha boyanmıştı. Odanın köşelerinde birkaç tane beyaz porselen vazo ve içinde zarif denebilecek kadar hoş, gül kurusu renginde çiçekler vardı. Karşısındaki duvara özenle sıralanmış diğer tablolar duruyordu. Duvarlar tertemiz beyazın rengindeydi ve bu basit seçim oldukça uygun görünüyordu.

Stüdyonun konumu şehrin bir ucundaki taşra bir yerleşim yerindeydi ve kesinlikle modern görünüşlü değildi, yine de içerinin düzeni oldukça gösterişsiz bir özene sahipti ve dikkat dağıtıcı hiçbir gereç yoktu. Eski Çin Geleneği'ne oldukça bağlı görünüyordu, bahçesinde ufak bir havuz ve maviyle yeşilin birbiri üzerinden kayarak oluşturduğu renklere sahip su çamları vardı. Bu seçimin övmek ya da yermek gibi bir gayesi yok gibiydi, daha çok rafine bir zevkten ibaretti.

Sedirde oturmakta olan genç model tuvalin arkasındaki gence neden böyle bir yer tercih ettiğini sormadı. Cevap vermek için niyetli olmadığı aşikardı. Onu uzun zamandır tanımıyordu fakat yine de konuşmamayı tercih ettiğini bilecek kadar vakit geçirmişti.

Kaçıncı sigarasını tüttürdüğünden emin olmayan genç nefesini gürültüyle verdikten sonra konuştu. "Haberi duydun mu? Bu sabah bir ajin tutuklanmış, insani bir tavırla tutuklandığını söylüyorlar fakat avlamış gibi muamele ediyorlar." Ayaklı kanvasın ardındaki gence seslenerek konuştu.

"Kıpırdama." Resmi çizmekte olan genç, kanvasın ardından konuştu. Asla ödün vermeye razı olmayacak ifadesiz ses tonu bıktırıcıydı. Onu tarif etmek imkansızdı, ne tür duygulara sahip olduğunu anlamak hiçbir zaman mümkün olmamıştı.

Konuşmakta ısrarcı olan genç, uyarıldığı her an yaptığı gibi omzunu silkerek bir süre boyunca sessiz kalıp diğerinin hakkında düşünmeye devam etti, burgu burgu yükselen sigaranın dumanını seyretti.

"Biraz sohbet edelim. Hiç konuşmadığın zaman daha iyi mi odaklanıyorsun?" Paraya ihtiyacı olmasaydı bu kişinin karşısında iki saniye dahi durmayacağını biliyordu. Yanılmıyorsa o da bunun farkındaydı ve neyse ki iyi para veriyordu. Çok daha iyi bir model bulabilirdi, yine de ona yığınla para ödeyerek karşısında ağzını açmadan durmasını istemişti.

Yalnızca tek bir omzunu ve bacak arasını kapatan siyah saten bir örtüyle her gün saatlerce, hiç konuşmadan bu felaket sıkıcı adamın sanatını konuşturabilmesi için para alıyordu. Yine de haddinden fazla parası olduğu ve sigara içmesine izin verdiği için minnettardı. Gözlerini çevirdi, kapının dışında akmakta olan hayata imrenerek baktı. Diğer yandan tuvalin ardındaki adam hafifçe sağa eğilmiş, tüm titizliği ile birkaç metre ilerisinde duran gencin güzelce ayarlanmış duruşunu süzmekteydi. Saçları belini okşuyordu, bir kısmını toplayan kırmızı kuşak, tutamların arasından beline doğru kıvrılmıştı. Sol omzundan sarkmakta olan siyah saten kumaş göğsünün yarısını kapatarak sağ bacağının üstünde kıvrımlar halinde toplanmış, geri kalan kısmı da zarif bir şekilde yere serilmişti. Siyah kumaşla sarılan teni ayın öz oğlu gibi temiz ve parlaktı. Dudaklarına hafifçe sürmesini istediği kırmızı boyayı biraz fazla sürmüş gibi görünüyordu, öyle ki dudakları tokasıyla harman olmuş, göz pınarları son noktayı koyarak kanlı bir kızıllığı çığırıyordu.

wires -yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin