Selam canlarr, yukarıdaki şarkıyı açıp okumanızı tavsiye ederim. İlk bölüm biraz kısa olmuş olabilir, telafi edeceğim. Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim, İyi okumalarr ^^
"Kendi hayatımın baş rolü değil, yan karakteriydim."
İnsanlar aslında dertlerinden kaçmak konusunda ne kadar iyiler. Sokakta tek başınıza kalabalık bir yerden geçerken etrafınızı incelediğinizde çoğu insanın güldüğünü fark ediyorsunuz. Eğleniyorlar, hayatları kusursuzmuş gibi.
Belki de gerçekten hayatları kusursuzdur? Ama her şeye alışmak ve gizlemek mümkün. Televizyonda izlediğiniz oyuncuları düşünün. Rollerine bürünüp kendi karakterlerini gizleyebiliyorlar. Ve farkına varmasak da her insan bir oyuncu gibi. Hayatlarındaki dertleri kimseye yansıtmadan, yüzlerinde hep gülümseme olabiliyor. Oysa bilir misiniz, sürekli neşe dolu olan insanların aslında ne kadar içinin
ağlayabileceğinin.Sahil kenarında yürürken sonbahar yüzünden dökülen yapraklar ayaklarımın altında ezilirken bir sürü şey düşünüyordum. İnsanlar sohbet ediyor, arkadaşlarıyla bir şeyler yiyip içiyorlar. Ben ise giydiğim haki yeşili sweat'im, altımda siyah eşofmanım ve spor ayakkabılarım ile insanlara çarpmamaya çalışarak öylece eve doğru yürüyordum. Yağan yağmura ne ben ne de bir başkası aldırış etmiyor gibiydi. Kulağımda kulaklığımla müzik dinleyerek kendimi insanlardan soyutlamaya çalışıyordum. Hatta tüm dünyadan…
Hiçbir şey hissetmemek istiyordum. Acıyı, üzüntüyü, sevinci, güneşin yüzüme düşen ışıklarını, yağmur damlalarını, bastığım adımları, yüzüme çarpan rüzgarı, ve daha onlarcasını. Hissizleşmek istiyordum.
Normalde şu an birkaç arkadaşım bu söylediklerimi duysa muhtelemen benim söyleyip söylemediğimden şüphe ederdi. Bu kadar neşe dolu bir kız nasıl böyle şeyler düşünür, değil mi? Ben sadece iyi oyunculardan biriyim. Hayatım kusursuzmuş gibi davranan bir oyuncuyum. En azından eskiden öyleydim. Sanırım artık bunda pek iyi değilim. Duygularımı saklamakta güçlük çekiyorum. Önceleri üstüme karanlık bile çökse, tek başıma ve kapkaranlık bir yerde kalmış bile olsam, o karanlığın içinde bir ışık olduğuna inanıp onu bulmak için çabalardım.
Ama artık en acısını yapıyorum. Kabulleniyorum. Karanlığı kabulleniyorum. Işığı göremiyorum ve bunu kabul ediyorum. Her zaman içimizi yeşerten şeyler vardır hayatımızda. Bunu sağlayan biri, bir şey. Herkeste vardır. Peki, içinizi yeşerten şeyi kaybederseniz, o zaman ne yaparsınız? İçinizdeki o boş kalmış toprağa tekrar fidanlar dikebilmek için yeni bir arayışa mı girersiniz, yoksa o toprağı çorak bir halde bırakır mısınız?
Ben sanırım o toprağı çorak ve kurumuş halde bırakmayı seçtim. Kaybettiğim birinin ya da bir şeyin yerine yenisini arayamam. Çünkü bazı insanlar vardır, yerleri doldurulamaz. Kim gelirse gelsin o kişi gibi bakamaz, sarılamaz, öpemez. Her insan kendine has özellikleriyle hayatınızda fazlasıyla önemli yerler bırakır. Bazılarımız o insanlar gitse bile, geri dönmeyeceklerini bilse bile o insana bağlı kalmaya devam eder. Aynı bir mahkum gibi. Kendi demir parmaklıklarını kendileri koyarlar. Kendilerini bir hücreye hapis ederler.Bunu yapmanızı sağlayan şey hayatınızdaki en değerli şeylerden biriyse, bazen bu o kadar kötü hissettirmez. Fakat sizi hayatı boyunca kırıp dökmüş biriyse, öyle acıtır ki, nasıl bir acıyla karşı karşıya kaldığınızı idrak etmekte zorlanırsınız.
Etrafınızdakiler size der ki; “Boşver, hayat devam ediyor. Sen de devam etmelisin.” Evet, doğru. Aldığımız her nefes, hissettiğimiz her varlık hayatın devam ettiğinin bir kanıtıdır. Bilinmeyen şey ise, hayatın yaşarken de durabileceğidir. Aldığınız her nefesin farkına varamazsınız. Konuşulanları dinleyemezsiniz. Bazen kendinizi konuşacak durumda bile hissedemezsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu
Tienerfictie"Hep eksikti benim bir yanım. Annem elinden geleni her şeyi yapsa da olmadı. Geçmişimde ve hayatım boyunca bende kalan izler karanlık bir çukura çekiyordu beni. Bazen hayatı yaşamaya değersiz hissettiriyordu. Ama şimdi sen varsın. Ruhuma işlenmiş bü...