Sercan kahkahasını durduramıyordu. Bugün artık klasikleşmiş "Ünlüler Team" buluşma günüydü. Eksikleri olsa da diğerlerini aratmayan samimiyetleriyle İstanbul'un en güzel kafelerinden birinde toplanmışlardı.
"Ben anlatamıyorum zaten kendimi bile hani anladın mı?" Aycan'ın kaçıncı kez aynı kelimeyi kullandığını masadaki kimse sayamamıştı, bunun yerine gülmeye devam ediyorlardı.
"Murat bana diyor Aycan anlatsana. Nasıl anlatayım ben kelimenin Almanca'sını bile bilmiyorum."
Sercan sol tarafında kalan kızın saçlarını hafifçe karıştırdı. Şimdi kız, tatlı bir kızgınlıkla ona bakıyordu.
"Ne oldu küçük, rahatsız mı ettim?" Birbirlerine meydan okurcasına attıkları bakış Aycan'ın dil çıkarmasıyla son bulmuştu.
"Sercan'ım." Ersin'in seslenmesiyle kafasını ona doğru çevirdi.
"Efendim abi?"
Ersin adadan döndükten sonra tüm ısrarlara rağmen ameliyat olmayı reddetse de en sonunda ikna olmuştu ve dizi eskinden daha iyiydi. Sadece köpeğinin ölümünü hala atlatamamıştı. Ailesi ve dostları bir köpek daha sahiplenmesini önerse de Ersin şimdilik istemediğini söylüyordu.
"Sen nasılsın? Antrenmanlara gidiyor musun, seni tekrar sahaların tozunu attırırken görebilecek miyiz?" Sercan utanarak kafasını salladı.
"Birkaç kulüpten teklif aldım ama.." Şimdi masadaki herkes dikkat kesilmiş Sercan'ı dinliyordu. Üstündeki gözleri farketse de odağını Ersin'den ayırmadan devam etti.
"Bilmiyorum ki. Hiçbir şey eski tadını vermiyor. Ne top koşturmak istiyorum ne de müzikle uğraşmak." Masadakilerden belli belirsiz onaylamaz nidalar yükselmişti.
"Sercan farkında mısın yaşın geçiyor?" Mert her zaman ki 'seni umursuyorum ama aslında umrumda değilsin' tavrıyla konuya dahil olmuştu.
Sercan sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Hayatını idame ettirebilecek kadar birikmiş parası vardı.Ölene kadar yatsa parası bitmez hatta artabilirdi bile. Yine de bir şeyler yapmadan durmak ona çok ters geliyordu ama canı da istemiyordu işte.
"Bugün günlerden ne?" Masadakiler anlamaz gözlerle Aycan'a bakıyordu. Yalım, kimse konuşmayınca genç kıza döndü.
"Cumartesi. Neden ki?" Aycan minnettar gözlerle Elif'in eşine baktıktan sonra bir elini Sercan'ın omzuna yerleştirdi.
"İki gün sonra bu sincabın doğum günü!" Herkesin ağzından küçük kıkırdamalar kaçmaya başlamıştı.Sercan pek de ciddi olmayan sert bir bakışla Aycan'a döndü.
"Terbiyesiz...." Şimdi masadakiler kahkahalara boğulmuştu. Aycan ise adamı daha fazla sinirlendirmemek adına omzunu sıvazlıyordu.
Sercan da kendini daha fazla tutamayıp kahkahalara eşlik etmeye başlamıştı.Çünkü bu lakap onu sinirlendirse de komikti. Survivor hayatı boyunca sevenleri sosyal medyada ondan 'sincap' diye bahsetmişti.Döndüklerinde ne kadar istemese de arkadaşlarının zoruyla hakkında yazılan çoğu şeyi okumuştu. Olumlu şeyler yarışmanın son aylarında çoğalsa da olumsuzlar Sercan'ı düşündüğünden daha çok etkilemişti.
Kendisinin kötü izlenim veren birisi olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti. Sakin, sinirini içinde yaşayan ve ortama uyan karakterde bir insandı. Kimseyi kırmayı sevmezdi. Herkes kadar küfür eder, yumrukların değil aklın konuşmasını isterdi. Birkaç yanlış yansımayla neredeyse tüm Türkiye'nin gözünde iğrenç bir magandaya dönüşmesi onu 30 yıllık yaşamında en çok şaşırtan şeydi.
"Okey misin Serco?" Sercan kolunun dürtülmesiyle tekrar düşüncelerinden kopmuştu.
"Anlamadım abi?" Mert bıkkınlıkla gözlerini devirdi.
"Diyorum ki, doğum günü partini ben düzenleyeyim. Mekan, davetliler, müzik, içki.." Aycan'ın saydıkları çoğaldıkça Sercan kaşlarını daha çok çatıyordu.
"Kutlamayı düşünmüyorum ki?"
"Saçmalama Sercan. Bu senin özel günün." Masadaki kaostan uzak durup eşiyle beraber, arkadaşlarının eğlencesini mutlu gözlerle izleyen Elif, Sercan'ın bunu neden yaptığını bir türlü anlamamıştı.
"Ne bileyim içimden gelmiyor.." Masadakilerin ağzını karşı savunma için açtığını farkedince hızla ayaklandı.
"Ben kalkayım artık.Ooo saat sekiz olmuş, Murphy tek evde ya havlar şimdi hep." Deri ceketini hızlıca eline almıştı bile.
"Ama doğum günün?" Aycan'ın yeşil gözleri üzüntüyle kaplanmıştı. Sercan biraz daha bakarsa manevi kız kardeşinin her istediğini yapacağını biliyordu. Bu yüzden hızlıca masaya 50 TL bıraktı ve kıza döndü.
"Konuşuruz Aycan'ım." Bu asla konuşmayacağız demekti.
"Hepinizi öptüm. Görüşürüz!" Sercan hızlıca mekanın çıkışına ilerlerken bir yandan da kendi kendine konuşuyordu."Mal mısın Sercan ya.. Hay beynini.." Sercan'ın uzaklaşmasıyla cümleleri silikleşmişti.
Arkasından bakakalan arkadaşları ne diyeceklerini bilmiyorlardı.Mert kapıya bakmaya devam ederken mırıldandı:
"Bu çocuk kafayı üşütmüş." Arkadaşları senkronize bir şekilde kafa sallamıştı.Mert devam etti.
"Kel ya ondandır.." Mert'in esprisi girdikleri transtan çıkmalarını sağlamıştı ve şimdi eski neşelerine dönmüşlerdi.Masadakiler sohbete devam ederken Aycan kafasındaki tilkilerle plan yapmaya başlamıştı bile.Öyle ya da böyle bu doğum günü kutlanacaktı.
MERHABA! KARŞILAŞMALARINA ÇOK AZ KALDI. SANIRIM HİKAYEMİ BEĞENDİNİZ,OKUMA ORANLARI ÖYLE GÖSTERİYOR DA.... İLGİNİZDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM. AYRICA İLERLEDİKÇE BÖLÜMLER UZAYACAK. ŞİMDİLİK İKİSİNİN DE HAYATINDAN KISA KISA GÖRMENİZİ İSTİYORUM.
VE UNUTMAYIN, YARIM KALMIŞ BİR HİKAYEMİZ VAR. OKUMAYA DEVAM EDİN:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalanlar - SerNis
FanfictionHayatlarının aptal bir televizyon yarışmasıyla kesişmesinden sonra akıllarından silinmeyen tek bir soru vardı: "Başka bir zamanda karşılaşsaydık her şey farklı olur muydu?" Sercan ve Nisa birbirlerini güzel bir anı olarak zihinlerinin en kuytu köşes...