Sercan son kez aynada kendine baktı. Beyaz bir gömlek, altına rahat siyah bir kot giymişti. Klasik tarzını korumayı seviyordu. Siyah spor ayakkabılarını da ayağına geçirip parfümünü sıktı. İstemeye istemeye kendisi için organize edilmiş ve hiçbir detayı hakkında bilgi sahibi olmadığı doğum günü partisine gidiyordu.
Tahminlerine göre büyük bir organizasyon yapılmıştı. Bu kadar ses getirecek şeyleri uzun zamandır gereksiz buluyordu. Ne olurdu yani sevdikleriyle rakı masası kurup sohbet etseler?
"Sercan!" Alt kattan Aycan'ın bıkkın seslenişini duydu. Derin bir nefes alıp odadan çıkmıştı.
"Geliyorum!" İkişer ikişer basamakları inip salonda bekleyen arkadaşlarının yanına ilerledi.
"Bu kadar bekledik giye giye bunları mı giydin?" Aycan onaylamaz gözlerle adama bakıyordu.
"Özür dilerim abiye kıyafetlerimi kuru temizlemeye vermiştim."
Aycan gözlerini devirip çantasını eline aldı.
"Ben seninle geliyorum, Berkan yoldan Lale'yi alacak." Sercan kafasını salladı ve arkadaşlarının giydiklerine göz gezdirdi.
Aycan pullu payetli bir elbise ile tek bant topuklu ayakkabı giymişti. İyice uzayan saçlarını ise düzleştirmiş ve salık bırakmıştı. Berkan ise anlamadığı bir şekilde takım giyinip ceketinin cebine de peçete iliştirmişti. Sercan dışında herkes doğum günü çocuğuna benziyordu. Kendi kendine gülerek kapıya yöneldi.
"O zaman mekanda buluşuruz. Nereye gittiğimizi bilmiyorum ama.." Aycan gülerek adamı ittirdi.
"Yolda öğrenirsin."
******
İstanbul'un gözde gece mekanlarından birinin önüne geldiklerinde Sercan arabayı durdurdu.
"Gerçekten mi?" Mekan o kadar yorucu gözüküyordu ki olmayan hevesi daha da kaçmıştı.
Aycan bir şey demeden emniyet kemerini söktü ve inmeye hazırlandı.
"Umarım gereksiz kimseyi çağırmamışsındır."
Tezcan, Ece'nin bir akrabasının davetine katılmak zorunda oldukları için çok isteseler de gelememişlerdi. En azından onlar olsa bir nebze rahat edebilirdi ama yine de Aycan'dan söz alıp çok yakın olmadıkları kimseyi çağırmamasını söylemişti.
Cüzdanını ve ceketini alıp arabadan indi ve valenin eline cüzi bir miktar para sıkıştırıp çoktan kapıya ilerlemiş arkadaşının yanına gitti.
Kapıya geldiklerinde Aycan isimlerini verip adamın koluna girmişti. İkisi birlikte içeri girip onlar için hazırlanan locaya geçtiler. İlk onların geldiği yetmezmiş gibi loca da tam olarak sahnenin karşısındaydı. Yani şimdiden bütün gece Sercan'ın başının şişeceği tescillenmişti.
****
"Surat asmaktan vazgeç." Mert doğum günü çocuğunun kulağına yüksek ama havada kaybolan bir sesle seslendi. Sercan sadece kafa sallamıştı.
Birden ayağa kalkıp bar kısmına ilerledi. Sert bir içkiye ihtiyacı olacak gibi duruyordu ve dönüşte arabayı nasıl kullanacağı umrunda bile değildi.
Barmene seslenip viski istedi ve ardından sırtını sahneye vererek masaya yaslandı. Ciddi anlamda yaşlanmış hissediyordu. Sevdiği insanlar yanındaydı, hepsi onun için eğlenmeye gelmişti ama Sercan hayatında ilk defa kendisi için yapılan şeyleri umursamıyordu. Bir an önce ya gitmek ya da bu kaosu kaldırabilecek kafaya erişmek istiyordu.
Viskisinden bir yudum aldığında arkasında kalan sahnede bir hareketlenme olduğunu hissetti, tam dönecekken yüksek sevinç çığlıkları kopmaya başlamıştı. Yavaşça sahneye bakmak için döndü ve karşısında uzun zamandır sosyal medya dışında görmediği arkadaşı Cemal Can vardı. Sahneye çıkmış ve gülen gözlerle etrafına bakıyordu.
Set-up ayarlandı ve Cemal aynı eski günlerdeki gibi insanları coşturmaya başladı. Aycan onu da çağırmış olmalıydı çünkü bildiği kadarıyla Cemal farklı mekanda DJ'lik yapıyordu.
Bar kısmında durmasının artık ayıp olacağını düşündüğünden içkisini de alıp arkadaşlarının yanına ilerledi. Herkes, Mert, Ersin, Yunus Emre, Aycan, Berkan ve kız arkadaşı Lale ve kendisinin sivil hayattan iki üç dostu gülüşerek şarkılara eşlik ediyordu. Sercan boş bulduğu bir köşeye oturup etrafa bakındı.
İçeri ilk girdiklerinde etrafları kalabalıklaşmış, sohbet edip fotoğraf çekilmek isteyen insanlarla dolmuştu. Kibarca hepsinin isteğini karşılamışlardı. Zaten gece ilerledikçe mekan dolmuş, onları fark eden insan sayısı azalmıştı.
Birden, yeni başlamasına rağmen şarkı kesildi ve onun yerine doğum günüyle ilgili bir müzik girdi. Sercan herkesin gözünü üzerinde hissediyordu. Mutfak olduğunu düşündüğü yerden garson elinde büyük bir pastayla çıktı. İşte şimdi utanmaya başlamıştı.
Herkes dikkatlerini onlara vermiş ve hep bir ağızdan iyi ki doğdun diyordu. Sercan gülümseyerek ayağa kalktı, pastanın başına ilerledi. Bistro masanın üzerine konan pastayı şimdi daha iyi inceleyebiliyordu. Beyaz pastanın üzerinde Sercan'a benzeyen şeker hamurundan yapılmış bir adam figürü vardı, yanına ise top ve kale iliştirilmişti. Üzerinde yeşil renkle yazılmış "İYİ Kİ DOĞDUN ŞAMPİYON" yazısı adamı bir nebze de olsa gülümsetmişti.
"Hadi dilek tut!" Aycan kendisinden daha da heyecanlıydı. Tüm arkadaşları yanına toplanmış ve mumları üflemesini bekliyordu.
Sercan içinden bir dilek geçirdi, gözlerini kapattı ve pastanın üzerinde mumları üfledi. Gözlerini açtığında ise karşısında o vardı.
Nisa?
DÜN YAYINLAYAMADIM LÜTFEN BENİ AFFEDİN..
SERNİS IS BACK :)
xoxo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalanlar - SerNis
FanfictionHayatlarının aptal bir televizyon yarışmasıyla kesişmesinden sonra akıllarından silinmeyen tek bir soru vardı: "Başka bir zamanda karşılaşsaydık her şey farklı olur muydu?" Sercan ve Nisa birbirlerini güzel bir anı olarak zihinlerinin en kuytu köşes...