17

11.2K 1K 284
                                    

ehem, merhabalar. geç oldu birazcık ama güç olmasın. ama zaten birkaç gün sonra bölümler yavaş gelebilir, hem bir sürü olmasının yanında oldukça zor final ödevlerim var hem de işe başlayacağım. o yüzden lütfen yeni bölüm darlamaları yapmayın. ben fırsat buldukça yazıyorum zaten💖

10k olmuşuz😿 ilginiz için ayrıca teşekkürler.

çok uzattım, keyifli okumalar!

***

Yoongi, tanıdık mekandan içeri adım attığında, etrafını saran aşinalık içini sıcacık etti.

Tüm yaz Jimin'i görmek için geldiği bu kafeye şimdi, Jimin ile buluşmak için gelmişti ve bu kendisini heyecanlandırıyordu. Oysa Yoongi, okuldan çıktıktan sonra Jimin'i görmek için sık sık buraya gelmeyi ve belki işleri ilerletebilmeyi planlıyordu. Ancak Jimin'in öğrencisi oluşu tüm planlarını yıkıp atmıştı. Onun okuduğu okulda öğretmen olarak işe başlaması, onunla ilgili hayallerinin hepsini suya düşürmüştü.

Yine de anlamadığı bir şekilde kendisini sürekli onunla konuşurken buluyordu ve bu, daha fazlasını istemesine sebep oluyordu. Fakat biliyordu ki, kurallar vardı ve Yoongi onlara uymak zorundaydı. Hem Jimin'in hoşlandığı biri vardı. Yoongi'nin hayalleri sadece hayal olarak kalacaktı.

Her zaman oturduğu masaya ilerlerken, tüm gün üzerinde dolaşan durgunluğa rağmen şimdi gülümsüyordu. Yoongi, yarım saatten daha kısa sürede kafeye gelmişti ve Jimin henüz gelmemiş olmalı diye düşünüyordu. Bu yüzden her zamanki yerine oturmuş, Jimin gelene kadar onu bekleme kararı almıştı.

Fakat az sonra duyduğu "Bay Min!" sesiyle başını sesin geldiği yöne çevirip Jimin ile karşılaşınca şaşırmadan edememişti.

"Jimin?" demişti sorgularcasına ayağa kalkıp ona doğru ilerlerken. Jimin de kendisine doğru geliyordu ve ikisi tam ortada karşı karşıya gelmişti. "Erken gelmişsin. Çok bekledin mi?"

Jimin, tatlı bir gülümseme sunup "Hayır, Bay Min. Biliyorsunuz buradakiler iş arkadaşlarımdı ve sizi beklerken onlarla sohbet ettim. Sorun olmadı yani." diyerek Yoongi'nin bileğini tutmuş ve onu mutfağa doğru çekiştirmeye başlamıştı. "Gelin, size kahvenizi yapalım."

Yoongi, bileğinde hissettiği sıcak dokunuşun kalbine pek de iyi gelmediğini düşünüyordu. Kalbi ağzında atıyordu resmen ve bu yüzden sessiz kalmayı tercih ederek Jimin'in kendisini sürüklemesine izin verdi. Zaten yapabileceği daha iyi bir şey de yoktu.

"Hyung!" Jimin, peşindeki Yoongi ile mutfak kapısından içeri girdiğinde seslenmişti. "Kahve makinasını kullanabiliriz, değil mi?"

Tezgahta bir şeylerle ilgilenen adam kısa bir süreliğine bakışlarını uğraştığı şeyden kaldırmış, Jimin'e ve çekiştirdiği Yoongi'ye bakarken gülümsemişti. Yoongi'yi hatırlıyordu. Jimin, Yoongi yüzünden tüm yaz kendisinin başını şişirmişti ve nasıl olduğunu bilmese de bir şekilde ilerleme kaydettiklerini görmek onu gülümsetmişti. "Tabi ki." dedi. Ardından tezgahın üzerindeki çilekleri ayıklama işinin son demlerini de çabucak halletti. O ikisini yalnız bırakması gerektiğini düşünüyordu. "Ben içeri geçiyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa falan seslenirsin."

"Teşekkürler, Jaebum hyung!" Jimin, mutfaktan çıkan hyungunun ardından seslendi. Gülümseyerek hâlâ bileğini tutmakta olduğu öğretmenine döndüğünde, onu hemen arkalarında kalan sandalyelere oturttu. "Siz burada oturun, ben hemen kahvenizi hazırlıyorum."

"Ben de yardım etseydim?" Yoongi, Jimin'e soru şeklinde bir öneri sunduğunda bunu sırf kibarlıktan yapmıştı. O, kahve hazırlamakla uğraşırken onu izlemeyi tercih ederdi. Neyse ki Jimin bunu reddetmiş, Yoongi'yi onu seyretme keyfinden mahrum bırakmamıştı. "Hayır, Bay Min. Ben bu işin ustasıyım. Sadece arkanıza yaslanıp beni izleyin." Eh, Yoongi'nin isteği de tam olarak buydu zaten.

Jimin, aşinalık ve ustalıkla işini hallederken Yoongi de bir elini çenesine dayamış onu izliyordu. Arkadaşlarına olan kırgınlığını çoktan unutmuştu. Jimin'in ona dışarı çıkmayı teklif ettiği ilk anda unutmuştu. Karşısındaki gencin, üzerinde ciddi bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçekti.

Öte yandan Jimin, kahveleri hazırlamayı neredeyse bitirmişti. Yoongi için sıcak bir americano hazırlarken kendisi sert kahve sevmediğinden bol kremalı bir latte yapmıştı kendine.

Hazırladığı kahveleri minik bir tepsiye koyup, mutfağın köşesinde oturmuş kendisini izleyen öğretmenine yaklaşırken "Siparişleriniz hazır, efendim." demişti. Yoongi, onun bu hareketine gülerken masadaki kolunu çekip sandalyesine yaslanmıştı.

"Teşekkür ederim." Yoongi, gülümseyerek teşekkürlerini sunduğunda çoktan kahvesinden bir yudum almıştı. İçi anında sıcacık olup, başındaki hafif ağrı kendisini geriye çekmeye başlarken rahatlamış hissediyordu.

"Afiyet olsun, Bay Min." Jimin, cilveli sayılabilecek bir sesle ona cevap verdiğinde ikisi de bir süre etrafa bakınarak kahvelerini yudumlamıştı. Ardından sanki bir şey onları tetiklemiş gibi dillerinin bağı çözülmüş, derin bir sohbetin başlangıcı atılmıştı.

Zaman zaman kahkaha seslerinin eşlik ettiği sohbetleri yaklaşık iki saatin ardından son bulduğunda, Jimin'in yanakları aşırı gülmekten kızarmıştı. Yoongi, karşısındaki görüntünün sevimli olduğunu düşünürken "Hadi seni evine bırakayım." diyerek bu sefer o Jimin'i bileğinden kavrayıp çekiştirmişti.

Jimin, bileğindeki tutuşla gülümserken öğretmeninin kendisini çekiştirmesine izin verdi. Ayak üstü Jaebum hyunguna veda etti ve uzunca bir süre öğretmeninin tutuşuyla ilerlediler. Yoongi, çok sonradan Jimin'in bileğini hâlâ tuttuğunu fark etti ancak şimdi bırakırsa daha çok dikkat çekeceğini düşünerek bozuntuya vermedi.

"Daha iyi misiniz?" Jimin, ilgili bir şekilde sorduğunda Yoongi saatlerdir yüzünü terk etmeyen gülümsemesiyle baktı ona. "Evet," dedi. "Çok iyiyim hatta. Teşekkürler Jimin."

Jimin, kafasını iki yana sallayarak önemli olmadığını dile getirdi. Ardından olduğu yerde durdu ve öğretmeninin de durmasına sebep oldu.

Yoongi, kaşları çatılarak ona döndüğünde Jimin'in gülümsemekten kısılan gözlerine bakıyordu. Kaşları gevşeyip eski haline dönerken "Neden durdun?" diye sordu.

Jimin ise kıkırdadı. "Evimin önüne geldik çünkü." Boştaki eliyle arkasında yükselen apartmanı işaret etti. Yoongi olayı yeni idrak edip "Ah tabi ya!" dedi. "Aldım başımı gidiyorum."

Jimin bir kez daha kıkırdadığında, Yoongi karşısındaki çocuğun dünya üzerindeki en güzel gülüşe sahip olduğunu düşünüyordu. Jimin'in gülüşünde takılı kalmıştı ve tam anlamıyla transa geçmiş gibiydi. Bu yüzdendir ki, elini Jimin'in bileğinden çekip yanağına bir öpücük kondurduğunda ne yaptığının o da farkında değildi.

Geri çekilip Jimin'e baktığında, karşısında hafif şaşkın olsa da hâlâ gülümseyen bir surat gördü. Yaptığı şeyin farkındalığı suratına bir tokat gibi çarparken yanaklarının ısınmaya başladığını, utandığını hissediyordu. Bir eliyle ensesini kaşırken "Ben.." demişti. "Teşekkür ederim. Her şey için. İyi geceler."

Hızlı hızlı sıraladığı kelimelerin ardından hemen arkasını dönmüş ve hızlı bir şekilde oradan uzaklaşmaya başlamıştı.

Jimin, halinden memnun bir şekilde gülümseyerek apartmanına ilerlerken Yoongi ise eve varana kadar aştığı tüm yol boyunca kendisine kızması yetmemiş gibi; tüm gece, sabaha kadar, yaptığı şey yüzünden kendisini yeyip bitirmişti.


üçüncü şahıstan yazmaya çok alışık değilim umarım kötü olmuyordur ve ben batırmıyorumdur .

instagram: sexeesaw

bir de:
stream agust d, d-2

Hello, mr. Min // Yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin