23

9K 933 479
                                    


belki daha sonra söyleyemem diye şu an tek bir şey söyleyeceğim: bu hafta üniversite sınavına girecek herkese başarılar. sizi seviyorum ve başarabileceğinize inanıyorum. yine de unutmayın: ne olursa olsun önemli olan sizsiniz. sizin sağlığınız, sizin psikolojiniz ve sizin geleceğiniz. öncelikli olan sizsiniz, etrafınızdakiler değil. kendinize inanın ve bu hata sonunu en az psikolojik hasar ile atlatmaya çalışın.

veee tabi ki oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

keyifli okumalar!

***

Yoongi, hafif bulanık kafasıyla arkadaşlarının hareketlerine gülerken, az da olsa Jimin'i unuttuğunu hissediyordu.

Arkadaşları, tıpkı ona sözünü verdikleri gibi tam yarım saatte, ellerinde tıka basa dolu poşetlerle kapısını çalmış, Yoongi onları hevesle içeriye alırken hepsi çoktan ezbere bildikleri evin köşelerine dağılmıştı.

Kahkahalarla ve hoş sohbetlerle geçen dakikaların ardından, herkes elbirliğiyle hazırlanan masanın bir köşesine kurulmuştu. Bu sefer kendilerine içkileri eşlik ediyordu. Herkes bir şekilde hayatlarının ilerleyişinden ve günlük yaşantılarından, havadan sudan bahsederken Yoongi sadece arkadaşlarını ilgiyle dinliyor ve gerektiğinde de yorumlarını yapıyordu.

"Hey," dedi Taehyung, en küçükleri olduğunu belli edecek çocuksu bir heyecanla. Az sonraki önerisi de, diğerleri için Taehyung'un küçüklüğünü kanıtlar nitelikte olmuştu. "Hadi doğruluk veya cesaretlik oynayalım."

"Çocuk musun sen?" Hoseok'un agresif mırıltısı aralarında dağıldığında, Yoongi karşısında dönen her şeye göz devirmekle meşguldü. Gerçekten, bu oyunu en son lisede oynamıştı.

"Ne alakası var?" Taehyung sinirle çıkıştığında, diğerlerine kaş göz yaparak ona destek çıkmalarını sağlamaya çalışıyordu. Aklında bir fikir vardı ve bunu yapabilmesi için de bu oyunu oynamalarına ihtiyacı vardı. "Sadece çocuklar mı oynuyor sanki bu oyunu?" Seokjin'e dönerek, en azından onun anlamasını umarak konuşmaya devam etti. "Hyung bir şey söylesene!"

Seokjin, aralarındaki en zeki olan kişi olmanın getirisiyle, Taehyung'un kafasında bir şeyler planladığını -diğerlerinin aksine- anlayarak gülümsemiş, ve diğer herkesin şaşırmasını sağlayarak "Taehyung'a katılıyorum. Uzun zamandır eğlenmiyorduk da hem." diyerek ona arka çıkmıştı.

Taehyung, zafer kazanmış gibi gülümserken Hoseok ve Yoongi şaşkınca Seokjin'e bakıyor, Namjoon ise sevgilisinin kabul ettiği bir şeye karşı çıkmayacağının bilincinde omuz silkerek "Bence de fena olmaz." demişti.

Yoongi ve Hoseok, üçe karşı iki olmanın etkisiyle sıkıntıyla ofladığında, Taehyung kıkırdayarak ayaklanmış ve kalan içkileri getirmek için mutfağa doğru yönelmişti. "Ben kazandım, sizi bunaklar." diye hyunglarıyla dalga geçerken, Yoongi gözlerini devirdi. Bu çocukla uğraşacak en ufak bir hali yoktu.

"Pekala." dedi Taehyung, elindeki içki şişeleriyle sandalyesine geri otururken. Yoongi, bir içkilere bir Taehyung'a bakarken kaşlarını çatmıştı. Seokjin ise, Taehyung'un aklından geçen şeyi bu sefer tam anlamıyla anlamış, çığlık atmamak için kendisini sıkmıştı. Yoongi onlara çok küfür edecekti. Ancak Seokjin emindi ki, işin sonunda Taehyung'a büyük bir teşekkür edecekti.

"Klasik doğruluk ve cesaretlik oynamayacağız tabi ki." Taehyung, keyifle konuşmasına devam etti. Bu gece her şey istediği gibi sonlanırsa, Yoongi ve Jimin'in arasını yapmış olacaktı. "Cevaplamak istemediğimiz sorularda veya yapmak istemediğimiz şeylerde shot atacağız. Üst üste iki kere aynı kategoriyi seçme veya üst üste iki kere shot atma şansımız var. Üçüncüde sorulanı cevaplamak veya söyleneni yapmak zorundayız."

Seokjin keyifle Taehyung'un söylediğini onaylarken küçük olana göz kırpmış, Taehyung bunun üstüne kıkırdarken Namjoon sevgilisinin etkisiyle, Hoseok ise keyifsizce söyleneni onaylamıştı.

Yoongi ise daha şimdiden başına şiddetli bir ağrının girmek üzere olduğunu hissediyordu. İçinden bir ses Taehyung'a güvenmemesi gerektiğini ve bu oyuna katılmak zorunda olmadığını söylüyordu. Ancak yine de oyunbozan kişi olmamak adına gönülsüzce kafasını sallarken, gecenin kendisi için kötü bitmemesini umuyordu. Çünkü arkadaşlarına zerre güvenmiyordu.

***

Yoongi, arkadaşlarına güvenmemekte ne kadar haklı olduğunun bir kez daha farkına varırken "Hayır." dedi tekrar. Başı şimdi iyice dönüyordu ve şakaklarındaki sızı da hatrı sayılır derecede artmıştı. "Shot atacağım."

"Ddaeng." Taehyung şeytanca gülümserken, az sonra söyleyeceği şey için aşırı keyifliydi. Yoongi köşeye sıkışmıştı ve söyleneni yapmaktan başka çaresi yoktu. "Shot atma hakkını önceki iki soruda doldurdun. Tıpkı doğruluk seçme hakkını da önceki iki soruda doldurduğun gibi."

Yoongi öfkeyle nefeslendi. Hoseok'un da keyfi şimdi yerine gelmişti. Başta bu saçma oyuna karşı olsa da, Taehyung'un neden böyle bir öneride bulunduğunu, karşısında öfkeden kırmızıya dönmüş olan Yoongi'yi seyrederken şimdi çok daha iyi anlıyordu.

"Taehyung, başka bir şey iste." Yoongi, sıktığı dişlerinin arasından konuşurken; az sonra kalkıp Taehyung'u yumruklayacakmış gibi hissediyordu. Yumruklarını sıkmış, kendinden küçük olan arkadaşının başka bir şey istemesini diliyordu.

"Hayır hyung." dedi Taehyung kararlı bir şekilde. Az önceki eğlenen halinin aksine şimdi ciddileşmişti. "Telefonunu alıp Jimin'e, 'Sesin çok güzel, tizlerini altımda inlerken de duymak isterim.' diye mesaj atacaksın ve 5 dakika boyunca bunun oyun için yazıldığını söylemeyeceksin."

Yoongi, bir kez daha hayır, demeye hazırlanıyordu ki, bu sefer araya Hoseok girmişti. "Hadi ama Yoongi." dedi onu sinir edeceğinden emin bir şekilde. "Neden bu kadar korkuyorsun ki? Beş dakika sonra zaten söyleyeceksin oyun olduğunu. Hem belki o görmeden zaman dolar ve sen mesajı silersin."

Yoongi, öfkeyle nefeslendi. Yine. Arkadaşlarına karşı hiçbir şansının olmadığını biliyordu. Eğer Yoongi atmazsa, dördünden herhangi biri telefonunu alarak o mesajı atardı. Yine de son kez şansını denedi. "Hoseok mesleğim tehlikeye girer, anlamıyor musunuz?"

"Aptal." diye atılan bu sefer Seokjin olmuştu. "Haftalardır çocukla flörtleşiyorsun. Bir öğretmenin öğrencisiyle yapmayacağı şeyler yapıyorsun. O zaman mesleğin tehlikeye girmiyordu da şimdi mi giriyor?"

Yoongi tam konuşmak için niyetlenmişti ki, Namjoon "At artık şu mesajı, Yoongi." deyince konuşmak için araladığı dudaklarını birbirine bastırmak zorunda kalmıştı. Derin bir nefes alıp yutkunmuş, düşen omuzlarıyla birlikte masanın bir köşesine koyduğu telefonuna uzanmıştı.

Kalbi göğüs kafesini parçalamak istermiş gibi atarken nabzını kulaklarında bile hissediyor, titreyen elleriyle kilidini açtığı telefondan mesaj uygulamasına girerek Jimin ile olan sohbeti açarken kusacakmış gibi hissediyordu. Bitmişti ve tek dileği Jimin'in mesajını görmemesiydi.

Titreyen elleriyle, arkadaşlarının heyecanlı bakışları arasında kendisinin korkulu bakışları ekranda kayarken, dokunmatik ekranda güçsüzce parmaklarını gezdiriyordu.

Yazmayı bitirdiğinde, ekranda yazan mesaja birkaç dakika baktı öylece. Daha sonra, arkadaşlarının ısrarlarına daha fazla dayanamayarak ve biraz da Jimin'in çevrimdışı görünüyor oluşuna güvenerek gözlerini kapatarak mesajı gönderdi.

yoongi: jimin selam
sana bir şey söylemek istiyorum
sesin çok güzel
ve ben tizlerini altımda inlerken de duymak istiyorum
iletildi
görüldü




sizi seviyorum.
iyi geceler/günaydın.

Hello, mr. Min // Yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin