bölüm 6

141 25 9
                                    

Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. Walter Scott

Uzun süredir gazetede yayımladığı halk tarafından garip bulunan resimler istediği gibi yolunu bulmamış, amacından farklı düşünülmesine sebep olmuştu. Oysaki eskiden de böyleydi, neden halkı şimdi düşünmekle uğraşmıyordu? Ne zamandır koca beyinleri sadece dedikodu için işliyordu?

Esen rüzgâr Yukhei'nin şapkasını savurmuştu. Havanın gidişatı pek iyi değildi, halka benziyordu. Uzun süredir görmediği taşların üstündeki şapka, rüzgâr durduğunda birinin üstüne konaklamıştı.

Şapkasını almak için eğildiğinde biri ondan önce davrandı. Yukhei bakmak için kafasını kaldırdığında az öncekinden kat kat daha sert gelen rüzgâr saçlarını dağıtmıştı. Bir anda şaşkınlığa uğramıştı. Şapkayı uzatandan çekip almak yerine gözlerine dimdik bakmaya devam ediyordu. Yüzü kaskatı kesilmiş, dudakları aralanmıştı. Esen rüzgardan yüzünü korumak için kafasına kadar çekmiş olduğu cüppenin içinden ona değen gözlerin kime ait olduğunu biliyordu, evet, Jungwoo dışı birini daha gözlerinden tanıyabilirdi. Üstüne çeki düzen vermek için zahmete girmemişti, şapka öylece elinde duruyordu karşısındaki kişinin. Ruhunun en derininde bir soğukluk hissetmişti.

Karşısındakinin dudakları yukarı doğru kıvrılmış, gözleri kısılmıştı. Şapkasını kafasına yerleştirip elini ağzına götürerek susmasını işaret etti.

"Wong Yukhei, oldukça dikkat çekiyorsun. Beni takip et. Sus ve belli etme."

İşlevini yitirmiş bedeni karşısındaki hareket edince canlandı. Şimşek kadar hızlı adımları yüzünden az daha onu kaybediyordu. Ara sokakların altını üstüne getiriyordular.

"Kim kovalıyor?"

Yukhei yorgunluktan neredeyse yere çökecekti. Bıçak açmayan ağzını basit ve komik olan cümle için oynattığında yanıt almadan devam etmek zorunda kaldığından isyanda bulunmak istedi.

Hatta durmaya cesaret etti ama arkasına bile bakmadan ilerleyip kendisini görmemezlikten gelerek, durmak bilmeden devam ediyordu.

Havanın durumu kritikti, bardaktan boşalırcasına yağmur yağınca Yukhei'nin sabrı taştı.

"Yolumu bulup evime döneceğim, bu bitmek bilmeyen yola bir de baş ağrısı yaratacak yağmur eklendi. Siz hasta olsanız gül gibi bakarlar, atlatırsınız ama muhtemelen ben atlatamam. Görüyorsunuz, eski formumda değilim. Kusura bakmayın."

Şapkası ağırlık yaptığı için eline alıp geriye döndüğünde "Yukhei Bey, şu sokağa girelim. Sizi evinizden daha iyi bir yerde konaklatacağım. Yağmur uzun sürecek, hava karardı ve sırılsıklam olduk." diyerek onu peşinden sürüklemeyi başarmıştı. Evi uzakta kalıyordu. "Hayır." diyemezdi, öyle bir seçenek yoktu.

Sonunda çöp yığınını düzenli bir şekilde kenara koyup önü açılan demir kapıyı anahtarla açtı. Yukhei yer altında olan bu sığınağa şaşkınlıkla önden girerken  arkasından etrafa bakıp hafif çöpü çekerek kapattı yer altı evinin sahibi.

Her yeri bedeninden inen sular kaplamıştı ama önemli değildi. Bir kapı daha vardı.

"İçeriye girmeden önce, Yukhei Bey sizden ricam bizimle rahatça konuşmanız olacak. Onlar benim arkadaşlarım. Birbirimize sadakatimiz çok."

Pelerini başından çektiği gibi Yukhei derin bir nefes aldı. Önünde eğildi.

"Evet efendim, yoldaki sapkınlığımı görmezden gelin."

ahbel âlem ● luwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin