0.7

96 30 3
                                    

Parmak uçlarım uzamış yeşil çimlerin üzerinde dalgalar yaratıyordu, güneş tam tepemde gölgemin hemen parmak uçlarımın yarattığı yeşil dalgaların üzerine düşmesine sebep oluyordu. Kulaklığımdan yükselen hoş ritim beni buralardan uzaklara götürmek istiyormuş gibi beynimin içine girmeye çalışıyordu ama götürebildiği belirli bir yer yoktu.

Çünkü hissizdim. Hissettiğim hiçbir şey yoktu. Öfke, kin,mutluluk, hüzün, utanç...hiçbir duygu beynimde emaresini gezdiremiyordu.

Matematik dersinden çıkmıştım. Öğlen arasıydı. Mevsim yağmurlarını yağdırmaya başlamadığı için çimler hala kuruydu. Üzerine oturabileceğim sayılı günler kalmıştı. Öğrenciler bahçenin dört bir tarafına dağılmış, bu fırsatın bilincine vararak yazdan kalan son günlerin keyfini çıkarmaya çalışıyordu. Arkamdaki banktan yükselen dolu dolu kahkaha sesleri kulağımı eşeliyordu. Hemen sağ tarafımda birbiri üzerine çıkmaya çalışan kızlı erkekli bir arkadaş grubu vardı ve hemen arkalarında başka bir grup ellerinde çekirdek poşetleri ile başka koyu bir sohbete koyulmuşlardı.

Karel'i bugün hiçbir yerde görememiştim. Kütüphaneye gittiğini düşünsemde gidip bakma cesaretini içimde bulamıyordum. Merak ediyordum. Verdiğim ipucu çevreme ördüğüm halkayı daraltacaktı. Korkmuyordum ama bir o kadar çekiniyordum. En fazla ne olabilir mantığım bana fikirler üretmiyor ve beni yalnız bırakıyordu. Elimin üzerine çıkan karıncaya burun kırıştırarak baksam da duyduğum bir hoşnutsuzluk yoktu. Ellerimin üzerindeki çilleri fondötenle kapatmıştım. Bu yeni yeni eyleme döktüğüm bir şey değildi. Yalnızca sık yapmıyordum. Ama artık her gün yapacağımı biliyordum. Çünkü Karel ipucuna ulaştığında artık kıyılarımda gezinecekti. Çilli kaplumbağa konusunda bir yakınlık sergilemek istemiyordum. Beni bulmasını istiyordum ama önce beni bulacak olma fikrine iyice alışmış olmak istiyordum.

Kollarımı geriye yatırdım ve yüzümü gökyüzüne çevirerek güneş ışınlarının yüzüme vurmasını sağladım. Küçük bulut kümeleri gelişigüzel serilmişti. Bazılarında yağmur yüklü olmalıydı çünkü renkleri arasında farklılık vardı. Kimisi bembeyazken kimisi hafif kararmış, gri renge bürünmüştü.

Göz kapaklarımı birbirine sıkıca bastırıp derin bir soluk aldım. Bu sırada yüzüme birkaç yağmur damlası düştü, öyle sandım. Hemen ardından yağmur olmadığını anlayacağım su kümeleri yüzüme düşmeye başladığında kapadığım gözlerimi geri araladım ve ne olduğuna baktım.

"Eva, isyankar asi kız havalarına bürünmüşsün."

Bu Candan'dı. Sıra arkadaşım. Haftada toplasan bir saat dahi olsa sohbet etmediğim sıra arkadaşım. Burnumun üstündeki ıslaklığı avuç içimle sıyırdım ve kulaklığı kulağımdan çıkardım. Şarkıyı kapatmamıştım.

"Güzel havanın tadını çıkarıyordum." Gülümsedi ve hemen yanıma çimlerin üzerine oturdu. Elinde tuttuğu su şişesini kendisi ile benim arama bırakmıştı.

"Son günleri. Kış kapıda." Usulca başımı salladım ve hala açık olan şarkıyı kapattım.

"Bu kışın çok sert geçeceği söyleniyor." Bunu uydurmuştum. Bir yerlerden duyduğum yoktu. Sadece uzayacak olduğuna emin olduğum sohbet için katkı sağlamak istemiştim.

"Bizimkilerde öyle düşünüyor. Haberlerden duymuşlar." Tepki vermedim ve bacaklarımı birbiri üstüne koyup iyice uzandım. Sırtım hala dayanak yaptığım kollarım üzerine uzanıyordu.

"Güzel havalar bitmeden bir şeyler yapmalıyız." Şaşırmak, göz büyütmek ve ona hayretle bakmayı istedim. Ama içimden bu da gelmiyordu. Lise hayatım boyunca onunla sıra arkadaşı olmak dışında bir şey yapmamıştım. O da çok istekli davranmamıştı. Bu samimiyeti bende şüphe uyandırmak istese de bugün olan hiçbir şeye tepki vermek istemiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

kırmızı ışıkta geçen yeşil otobüsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin