'Hana!'
'Ne'
'Kaç kere dedim içkileri buraya değil, şuraya koyacaksın diye!' eliyle masanın bir ucundan diğer ucunu gösterdi, arada sadece on santim vardı. Söylediği şeye şaşırmamıştım ama içim burkuluyordu onu tanıyamıyor olmak, hissedemiyor olmak ki zaten babam ilgisini hissettiren biri değildir, sever ama uzaktan sever kızar ama içinden şimdilerde öyle değil tabi. Kendisi bile benliğiyle savaş halinde ama kazanan hep içerdeki o karanlık kişi oluyor.
Sanırım benim de içimde yatan biri var düşüncelerimi, gözlerimi bulandıran. Siyah bir karanlık, hem en iyi arkadaşım, hem en azılı düşmanım...
'Özür dilerim baba, bir daha olmayacak' dedim takınabileceğim en sakin tonda, konu uzamasın diye gözlerimi okuduğum kitaba çevirdim geri, ters köşe de olabilirdim ama boş verdim işte. Bana doğru hızlı adımlar atarak bir çırpıda yanıma vardı. Bir tokat savurdu, eli ağırdı, sert vuruyordu...
Elim yanağımda, kitabım yere düştü. Söyleyecek bir şeyim yoktu sadece kurtulmayı umuyorum bir an önce gitmeyi kendi ayaklarım üzerinde durmak için kaçıp gitmeyi. Kaçacağım dedikçe annem geliyor aklıma yanlış bir şey mi düşünüyorum yoksa diye sorup duruyorum kendime ya da o soruyor bana, İçimdeki Karanlık.
Kapının çalması ile kapıya döndük ikimizde, bir kaç saniye nefeslendi babam, daha şiddetli çalmaya başlayınca ben ayağa kalkıp açacaktım ki beni durdurdu ve kendisi gitti. Açtığında kapı eşiğinde dört kişi belirdi, hepsi smokinli, yaklaşık elli yaşlarında adamlardı. Babamın iş arkadaşlarıydı belli ki. Babam Adamlara bir şeyler fısıldadı, kapıyı aralık kalacak şekilde kapattı, bana odama gitmemi işaret etti, yerden kitabımı alıp odama doğru yol aldım babamın iş arkadaşlarını sevmesem de şu an beni bu durumdan kurtarmış oldular. Odama girdim kitabı masama bırakıp yatağa attım kendimi. Telefonuma uzanıp aldım, uygulamalardan mesajlara girdim Soomin'in mesaj atmış olduğunu gördüm.
Yarın ilk ders Bay Jeon'un! şimdiden uyarayım. Spor kıyafetlerini yanına almayı sakın unutma. İyi geceler
hemen cevap yazdım.
Hatırlattığın için sağ ol, unutmam. sanada iyi geceler.
Telefonun yanlış olan saatini düzeltip masaya koydum. ışığı kapatıp uyumaya çalıştım.
.
'Bu gün zamanında yetiştin' dedi Soomin, tam okul kapısının önünde bekliyordu.
'Dün alarmım yanlış çaldı o yüzden geç kalmıştım'
'Anladım, hadi gel giyinelim ders başlar biraz sonra'
Giyinme odasına doğru ilerlerken bir şeylerin ters gittiğini anladım spor kıyafetlerimi unutmuştum! 'Soomin' dedim olduğum yerde kalarak bir kaç adım ötede de Soomin durdu anlamış olacak ki yavaşça bana döndü 'Efendim...yoksa? unuttum deme Hana, nasıl ya ciddi misin?' başımı salladım. 'Ne yapsak... En son öğrencinin birini müdürün yanına gönderdi, sen yenisin diye ayrıcalık tanır mı ki acaba?' dedi elini saçlarına götürerek. 'Off bilmiyorum, neyse ne olacaksa olsun bana da ders olmuş olur, her şeyi berbat ettim iki gündür' bir kaç saniye gözlerimin içine baktı yavaşça tebessüm etti 'Neyse göze batmamaya çalışırsın, arkamda falan durursun bu günlük idare edelim, gel hadi ders başlayacak'
Dışarı çıktık ve yan yana dizilen sınıf kuyruğunun sonuna gelip Bay Jeon'u beklemeye başladık içimde hafif bir korku vardı ama sakince beklemeye devam ettik. Bay Jeon'un gelmesi ile herkesin sesi kesildi. Her zamanki sert imajı ile gelir gelmez sınıf kuyruğunun başından başlayıp sırayla kıyafetlere bakıp öğrencilere bir şeyler söylüyordu işte şimdi bitmiştim. endişemi ifadesiz yüzümün arkasına saklamaya çalıştım. Sonunda sıra bana geldiğinde kafamı yere eğdim beni yavaşça baştan aşağı inceledi. 'Serbestsiniz sınıf dağılın' dedi ve yavaşça kolumu tuttu. Sıra dağılmıştı Bay Jeon önce bana baktı, başını yana eğip yürümeye başladı onunla birlikte bende ilerliyordum. bahçeyi arkada bırakıp okulun içine girdik, hiç bir şey demiyordum, ama en azından müdürün yanına ben kendim de gidebilirdim diye düşündüm, tuttuğu kolumu süzerek. Ellerinin soğukluğu kumaşın altından kollarıma yayılmıştı oradan da tüm vücuduma bir ürperti ile kayboldu zannettiğimin aksine müdürün odasını geçip alt kata indik okulun bodrum katındaki giyinme odasına girdik, girer girmez kolumu bıraktı tam önünde duruyordum, kapıyı kapatıp sırtını yasladı.
'Konuş'
kurduğumuz yakın temas yüzünden sesim zorla çıkmıştı. "Ben... unuttum Bay Jeon üzgünüm bir daha olmayacak' yüzüne zar zor bakıyordum şu an çok saçma bir durumun ortasında sıkışıp kalmıştım. 'Ben ondan mı bahsediyorum?' dedi ses tonu gittikçe sertleşiyordu. 'Bana çarptığın gün ki terbiyesizliğinden bahsediyorum Kim Hana!' dedi bağırarak 'Ben! özür dilerim Bay Jeon geç kalıyordum bu yüzdendi o zaman da söyledim size' Elini kaldırıp susmamı işaret etti, gözlerini bir kaç dakika kapalı tuttu eli yavaşça başına gitti nefes nefese kalmıştı. Sadece olduğum yerden olanları izliyordum bacaklarım kitlendiler. Bay Jeon elleri başında, sırtı kapıya yaslı duruyordu az öncekine nazaran oldukça sakindi. Kitaplardan bildiğim kadarıyla öğretmenler böyle değillerdi ama her şey kitaptakiler gibi olmuyor tabi...
'Bir daha da sakın dersime kıyafetsiz girme... Şimdi çık dışarı ve dersine git' Yavaşça önünden sıyrılıp odadan dışarı çıktım, bu adama karşı sürekli tetikte olmam gerekiyor gibi.
Bahçeye çıktığımda, Soomin'in bankta oturduğunu gördüm, hemen yanına gittim. 'Sonunda! nerde kaldın?'
'Burdayım, sorun yok... neyse ki bir şey olmadı'
'İyi olduğuna emin misin?'
'Evet iyiyim Soomin, şimdi ne yapıyoruz?'
'Öyle serbestiz Bay Jeon hep serbest bırakır, biz de basketbol, badminton ya da voleybol falan oynarız. Badminton oynamaya ne dersin?'
.
'Keşke oynamasaydık...' dedim bitkin yüz ifademi saklayamadan. 'Soomin biraz yavaş atsana topa yetişemiyorum' diye seslendim 'Hana benim suçum yok sen karşılık veremiyorsun haha! tek yapman gereken elindeki raket ile karşılık vermek!' diye seslendi. 'Aman ne kolay...' Tamam at hadi bu sefer kesin yapacağım!' diye seslendim. Raketimi ellerimle iyice kavradım Soomin raket ile topa vurup bana yolladı topa doğru koşup karşıya doğru yönlendirdim sonunda olmuştu "Yaptım! sonunda.' Soomin kendince beni alkışlayıp tebrik ederken yorulduğumu fark ettim, istem dışı arkaya doğru adım atmaya başladığımı fark ettim oyuna başladık başlayalı bitkin düşmüştüm zaten. Ben düşeceğimi zannederken sert bir bedene çarpıp düşmemi engelledim, kendime geldiğimde hızla arkamı döndüm bunun için çok geç olduğunu anladım ayrıca araya bir de Bay Jeon'un üstüne dökülen kahve de girmişti. 'Yeter be öğrenci! dikkat etsene' elimi alnıma götürüp Bay Jeon'a baktım 'Çok üzgünüm, birden dengemi kaybettim.'
Hızla Bay Jeon'un elindeki kupayı alıp yere koydum ve eteğimin cebinden peçete çıkarıp tişörtünü silmeye başladım, Elimdeki peçeteyi kaptığı gibi yere fırlattı ve beni yavaşça itip kendinden uzaklaştırdı. 'Yardımını isteyen kim? Sana son uyarım öğrenci, benim etrafımda hareketlerine dikkat et artık!' Daha ilk haftadan afallamıştım Bay Jeon'a cevap veremedim. Yaptığım bu saçma şeylere sinirlendiğimden dolayı gözlerim dolmaya başlamıştı, Soomin yavaşça yanıma gelirken Bay Jeon bardağı yerden alıp hızla uzaklaştı. 'Batırdım resmen...' etrafı incelerken bir yandan da içimden babama kızıyordum şehir hayatında henüz üç yılım yeni dolmuştu ve ben evden gördüğüm eğitime bile zor alışmışken örgün eğitime geçmiş olmamla iyice batırmıştım.
"Hana...' dedi Soomin, elini omzuma koyarak, kısık gözlerle bakıyordu, üzgün görünüyordu. O da ne diyeceğini bilmiyordu belli ki. 'Bay Jeon ne kadar öğretmenimiz olsa da bu kadar çıkışması fazlaydı.' dedi banka doğru ilerledi, beni de çekiştirerek tam yanına oturttu.
'Bilmiyorum, az önce birden başım döndü daha ne olduğunu anlayamadan olan olmuştu zaten.' 'Bunu söylemeliydin' dedi. 'Söylemem gerekirdi evet ama anlamazdı, kendi bakış açısından bakarsa ki öyle, bana anlayış göstermesi zor.'
Devam Edecek.
Bir çok kişi matematik öğretmeni olacağını düşünmüştü ama yanıldınız :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Schizophrenic | JJK
FanfictionAnnem o gün bizi terk ettiğinde, Babam yıkılmıştı. Benim ise o yaşta düşündüğüm tek şey köyümüzdeki ağaçtı... O ağaç bu köyde sevenlerin sıkça gittiği 'Kalplerin birleştiği kök' adı verilen ağaçtı. annem ve babam birlikte o ağaca hiç gitmedikleri iç...