"..."
20 Haziran 1950
Mermi koçanlarının ayağımızın hemen dibine düştüğü andı içimizi korkuya bürüyen o his. Henüz soğuk savaşın yeni başlamasıyla,çoktan onlarca şehit vermiştik bile.Doğup büyüdüğüm şehirden uzaktım.Evet,bir savaşın tam içindeydim.
Ben Jeon JungKook,yalnızca okuduğum birkaç senelik tıp bilgisiyle ordu doktoru olmuştum.Sabahım,gündüzüm veya gecem yoktu.Hassas bir vücudum,kanı pekde tutmayan bir bünyem vardı.Zaman zaman yüzü kanlar içinde olan,kafası tıpkı paramparça olan adeta boyut değiştiren askerler getiriliyordu uyduruk çadırlarımıza.
Kıdemlim olarak gördüğüm,kısa zaman içinde tanışmış olmamıza rağmen oldukça ısındığım birisi daha vardı.İşimizin meşguliyetinden olmalı ki daha ismini bile sormaya vakit bulamamıştım.
Küçükken büyükbabamın anlattığı birçok savaş masallarını büyük bir şaşkınlıkla dinlerdim.Elime alacağım devasa kılıcımla kötü insanları en ağır şekilde cezalandıracaktım.Çocuk aklıyla yalnızca bu kadar hayal ederken,şu an savaşın tam ortasına düşmüştüm.Tek farkı,burada kimse el gücüyle savaşmıyordu.Yapılan olağanüstü silahlar işi en kısa zamanda temizliyordu.
Annemin leziz yemekleri sanki her iç çekişimde mideme doluşuyordu.Babamın büyük ustalıkla yaptığı çalışma masam eve gidip son kaldığım derslerimi çalışmam için beni bekliyordu sanki. Bahçemizde koşturmayı hiç bu kadar özleyeceğimi tahmin etmezdim.Her gün kuşları beslemek için indiğim nehir kıyısı,ıslanan çamaşırlarımı astığım odun parçaları...
Eğer ruhum bir toza dönüşürse,şayet ağlayacağım.Daha çok küçüğüm.Geride bırakacağım hiçbir şey olmayacağına göre...
Jeongguk,yapabilirsin!
-Jeon JungKook
-Bölük,A
-7.Yardımcı doktor
Her askere yazdırdıkları,ardından kocaman sandıkların içine attıkları kağıtlar..Öldükleri zaman ailelerine gönderilen,ardından acılarına büyüklük katan kana bulanacak kağıt parçaları..
Aslında hepimiz bunları yazarken aynı şeyleri hissediyorduk;ölüme gitgide yaklaştığımızı,adeta burnumuzun hemen dibinde olduğunu.
Kağıdı 4 kez katlayarak sandığın deliğinden içeri attım.Kıdemlim hala kağıdını doldururken çadıra geçtim.Havada uçuşan mermilerin kafamıza denk gelmesi kaçınılmazdı çünkü.
"Hey görüyor musunuz,bay Lee hemen iyileşmiş!"ayakta gördüğüm er yavaşça üstünü giyerken çığlıklarıma engel olamamıştım. "İyileştirdiğim ilk hasta sizsiniz!" "Ah hadi ama doktor Jeon,sadece koluma çalı girmişti" gergin ortam bir anda yatakta yatan askerlerin kahkahalarıyla dolmuştu.Her ne kadar şu an utansamda,insanlar ruhlarını yalnızca eğlenerek iyileştirebilirdi.Belki de biraz aşk..Hadi ama Jeon!bunlar orduda olacak şeyler değil.
Henüz yeni olmamdan mı bilemem ama,ne zaman bitkiye ihtiyaç olsa tüm doktorların gözü üzerimde olurdu.Kafamı korumak için diğer elimde tuttuğum ağır tahtaları kafama yansıtırken,diğer taraftan yaralı askerleri çadıra bildiriyordum.Her ne kadar ailem tarafından oldukça nazlı yetiştirilsem de kendimi 10 yaş büyümüş hissediyordum.
Şifalı,ya da yalnızca psikolojikmen iyi hissettiren otları bulmak için saatlerim gidiyordu.Genelde bu yol dağlara uzandığı için arkamdan birkaç askerde beni takip ederdi.Burada kimse kimseyi affetmiyor,gözünün ufak bir yaşına bile bakmıyordu.Hayatın en zor gerçeklerini görüyorduk belkide.
Boş vakitlerimde bölükleri ziyaret edip askerlerle konuşuyordum.Oldukça konuşkan olduğum için hiçbir zaman üst mertebelerle konuşmazdım.Kim bilir belki boş konuşmam sonucu kellemi düşmana atarlardı.Henüz savaşa hazır olmayan Kore ordusu,pek komutan barındırmıyordu.Özellikle içlerinden bir tanesi erlerin en büyük kabusuydu.Görevlere sadıklığı ve hırsıyla bilinirdi.Fakat ondan daha dikkat çekicisi,hiç kimseye göz açtırmamış olmasıydı.Bildiğim kadarıyla,askerlerle asla bir ilişkisi yoktu.Yalnızca daima birlikte takıldıkları başka bir komutan vardı.Oldukça uzun boylu,bayağıda yapılıydı takıldığı kişi.Diğeri ise neredeyse tüm orduya göre daha esmerdi.Gözleri oldukça da keskindi.Evet,çoğu zaman konuşmaktan ağzı yorulan Jeon,o komutana baktıkça beynini uyuşturuyordu.
Bitkileri almaya indiğim yolun hemen üzerindeydi ikisi.Ellerindeki tenekeden yapılmış bardaklarla ucuz çaylardan içiyorlardı.Sepeti sağ elime alarak eğildim.Uzun olan kafasını kaldırdı. "Bitkilerle ilgilenen doktor sen misin?"aşağıya bakan gözlerimi oldukça yavaş yukarı kaldırıp kafamı 'evet'anlamında salladım.Önüne döndüğü an doğrulup son kez baktım .Esmer olan,ileriye baktığı gözlerini üstümde gezdirmeye başlamıştı.Masanın üstüne bardağı indirip silahını beline bıraktı.Elimdeki sepeti,utançtan kafama geçirecektim neredeyse.Ağır adımlarla üzerime doğru gelirken son kez yutkunmuştum.
Aramızda toplamda 2 adım bile yoktu neredeyse.Keskin,koyu renk gözlerini gözlerime dikti.Sağ elini kaldırıp çeneme yasladı.Korkudan bacaklarım alev almış,nefes alıp vermeyi unutmuştum.Eliyle sağdan sola bir kere çenemi okşadı.Sol tarafıma kafasını eğdi.Nefesi hemen kulağımın dibinde tur atıyordu.Derince bir kere öksürdü,dudaklarını oldukça yavaş bir şekilde araladı. "Kim senin gibi birisini orduya aldı?"biraz duraklayıp alaylı bir şekilde devam etti. "Hemde doktor olarak?daha önce bir tane bile er iyileştirdin mi küçük,hm?"Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.İnsanların korkudan yanına yaklaşamadıkları adam,sadece boynumun birkaç santim gerisindeydi. "Saçlarınız.." geri çekilip yüzüme baktı. "Saçlarınız b-burnumu kaşındırıyor". Garipçe yüzüme bakıp ardından arkasına döndü.Uzun olan mızmızlanarak konuştu "Bırakda gel hadi.Çaylak daha baksana"
Önümden çekileceği sırada,hemen önümüze karşı taraftan bomba düşmüştü.Uzun olan hendeklerin hemen önüne koşarken,önümde duran komutan üstüme siper olmuştu.Tek koluyla sarmaladığı karnının altından dışarıda olup bitenlere bakıyordum sadece.Etrafta koşuşturan askerler büyük bir hızla silahlarını çekmişlerdi.
'Devasa bir savaşın içinde,kollarının arasında kalmıştım'.
Selamlarr.Bu güzellerr güzeli kitabı umarım beğenirsiniz.İçime çok sindi ve sizinde beğeneceğinizi umuyorum.
Şimdiden söyleyeyim,mantık hatası olacaktır çünkü oldukça ağır ve olay ağırlıklı bir kitap.Bölümler pek sık gelmez büyük ihtimalle fakat içinize sindirecek bir şekilde geri dönüş yapacağıma inanabilirsiniz.
Bize bolca sevgi gösterin <3 umarım beğenirsiniz eheh :") *•.¸♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marguerite'TAEKOOK
Random20 Haziran 1950, Kore Savaşı "Devasa bir savaşın içinde kollarının arasında kalmıştım"