"Beni çıldırtmadan ağzını aç ve ye şunu." Aptal sokak kedileri. En azından beni seviyorlar. "Yedin mi? Hııh tamam, ben gidip köpek arkadaşlarını da besleyeyim kızım. Aferin sana, ben gelene kadar uslu dur tamam mı? Akşam evin kapısına gelirsin, sana balık getireceğim bu sefer. Hatta birlikte balığa gideriz ha, olur mu? Hadi anneciğim, görüşürüz." Son bir kez yavruluktan çıkmış, buraya taşındığımdan beri her gün peşimde dolaşan turuncu kediyi bırakıp sokak köpeklerinin yolunu tuttum. Aslında adını Güneş koydum ama o geceleri daha çok seviyor sanırım. Çöp konteynerleri onun yemek bulma yeri. Sabah, akşam ona yemek versem de yetmiyor. Eğer onun çöplüğünden yemek alacak olurlarsa hiç acımaz parçalar herkesi. Bir tek bana uysal. Ve bir de sokak köpeklerine.
Elimdeki poşette dünden kalan haşlanmış tavuk parçaları ve iğrenç kokan kemikler, artı bir de sırtımda gavur ölüsü gibi okul çantamla oğullarımın yanına gidiyorum. Aslında sanırım biri kız ama olsun. Zaten kız olanı pek sevmem. Fazla şirin.
"Günaydın anneciğim. Nasılsın bakalım bugün?" Sadece Atom'u görebilmiştim. O kadar değişik tüyleri var ki adını atom koydum. Tüyleri çok ince, hatta o kadar ince ki eğer biraz kısa olsalar parçalayamayacağım. Ve rengi sarı, kırmızı, turuncu. Atom, patlama, ateş... Bunlar bana sarı, turuncu ve kırmızı renklerini hatırlatıyor. Bu da Atom ismini ona daha çok yakıştırıyor.
Haşlanmış tavukları önüne koyduğumda hemen saldırmadı. Ona öğretmiştim, kardeşlerini beklemeli, onlar geldikten sonra yemeli. Benim oğullarım bu kurallara uyarlar, hayattaki tek başarım sokak köpeklerini yetiştirmek sanırım. Onları gerçekten oğlum olarak kabul ediyorum. Aslında evime almak isterim ama ona bakamam. Hem okula gittiğim sürede sokakta arkadaşlarıyla oynaması daha iyi. Evde sıkılır.
"Fırtına'yla Gece nerde oğlum?" dedim başını okşarken. Burnunun ucuyla sokağın başını işaret etmesiyle başımı hafif oraya çevirip güçlü bir ıslık çaldım. Fırtına buraya doğru koşarken Gece sokağın başındaki diğer mahallenin köpekleriyle bir şey konuşuyordu. Evet onlar diğer mahallenin köpekleri, ve yine evet benim çocuklarım havlayarak anlaşabiliyorlar. Onları iyi yetiştirdim, insandan farkları yok.
Fırtına'nın üzerime atlamasıyla birden dengemi kaybedip yere düştüm. Zaten Atom'u sevmek için yere eğilmiştim ve düşme yönüm sırtımın üstü oldu. Kahkahalarla yerden kalkmaya çalışırken Fırtına da beni yalamakla meşguldü. Gözlerimi açmamla Gece'nin de buraya geldiğini gördüm. Onu da biraz sevdikten sonra getirdiğim tavuklardan yemelerine izin verdim. Zaten çok fazla getirememiştim. Akşam pek bir şey kalmamıştı. Annem babam da olmayınca yemek yapanımız olmuyor. Kafeden kazandığım paralarla geçiniyorum. Bir de tanımadığım bir yabancıdan para geliyor her ay. Aslında kim olduğunu bilsem iyi olur ama ben işin para kısmına bakıyorum da diyebilirim. O yabancı olmasa şu an okula gidemiyor olabilirdim. Kafede işler bok. Kimse gelmiyor, gelse bile patronum olacak piç hakkımı çalıyor. Galiba artık orada çalışmayı bırakmalıyım. En son adamı boğazladım zaten. Zor verdi paramı it herif. Muhtaç olmasak çalışmayız herhalde.
Gece kız, Fırtına ve Atom erkek. Aslında Gece'yi pek sevmem, fazla uysal. Ama son zamanlarda beni anlayabildiğini düşünüyorum. Güzel kızım benim. Simsiyah ve minicik bir şey Gece. Aslında tüylerinden dolayı ismini Gece koydum sanırım ama o geceleri sokakta gezindiği için de olabilir. Onu da gece bulmuştum zaten. Ailemin öldüğü zamanlardı. Gece sokakta yürüyordum ve kızımı gördüm. O da bana eşlik edince onu bizim mahalleye getirdim. Fırtına ve Atom'la çok iyi anlaşınca bizimle kalmaya karar verdi. Aralarından en iyi anlaştığım Fırtına sanırım. Sürekli beni güldürüyor. Dünyanın en şirin şeyi bu.
Hala Gece'nin başını okşarken Fırtına daha fazla yemek istemedi. Yemeğini diğerlerine bırakır hep. İşte benim oğlum! Gece de yemeği bırakınca Atom hala birkaç parça tavukla cebelleşiyordu. Onun bu haline gülüp Fırtına'ya baktım. Okul sokağın başındaydı. Gece'nin diğer mahalleden köpeklerle konuştuğu yerin biraz daha ilerisinde. Aslında burayla arasında fazla bir mesafe yoktu. Fırtına'nın bana başıyla onay vermesiyle pozisyon aldım. Okula kadar koşu yarışı yapmak istiyordu. Gece'nin sırtımdan çantamı çıkarmaya çalışmasıyla onun da hızlıca okula gitmem gerektiğini düşündüğünü düşündüm. Ona hafifçe gülümseyip sırtımdan çantamı çıkardım ve Gece'ye verdim. Pozisyonumu hiç bozmadan Fırtına'nın yanıma gelmesini bekledim. Dediğim gibi, onları çok iyi eğittim. İnsan gibi düşünebiliyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH IŞIĞI
JugendliteraturÖlüm... Çok kötü. Ama en beteri unutamamak. Aslında insanları sevmeyiz, onların bize hissettirdiklerini severiz. Onlar gidince yaşadıklarımız, kocaman bir hiçlik. Acaba beni görüyor musunuz? Beni izlemenizi çok isterim. Sizi çok özlüyorum. Teşekkürl...