Bölüm 1 - Ding Ding

231 9 4
                                    

Sabahın erken saatleriydi, Aisel dışarı çıktı ve kapıyı kilitledi. Bej rengi kumaş pantolonunu mavi çizgili bir gömlekle kombinlemişti. Saçlarını at kuyruğu yapmış, şu sıralar sürekli baktığı saatini de takmayı unutmamıştı. Omuzundan düşen çantasını diğer eliyle tekrar omuzuna iliştirdi. Betty odasının penceresini açıp arabasına doğru yürüyen Aisel'e seslendi.

"Pişt yavru, asfalt ağladı be!" Aisel Betty'nin sesini duyar duymaz yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Arkasını dönmedi, elini kaldırıp hoşça kal işareti yaparak arabasına bindi. Betty tekrar seslendi;

"Heyt yavrum be, güzelliğe bak! Arabaya diyorum arabaya! Offff içim yandı!"

Aisel arabasını çalıştırdı ve camı hafif aralayıp Betty'e baktı. "Çok konuşma hadi, geç kalacaksın." Diye seslendi.

"Tamam anne!"

Aisel tekrar güldü. Betty de güldü ve camı kapattı. Aisel ajansa gitmek üzere yola koyuldu.

Çok olmamıştı ajansa gireli, okul bittikten sonra belli başlı ajanslardan teklif almıştı ama ülkenin en iyi ajansıyla çalışmak kolay olmamıştı. Henüz çok tanınmasa da kendi çapında profesyonel olarak müzikle ilgileniyordu. Ajansta bugün çok önemli bir toplantı vardı, o yüzden erkenden hazırlanıp çıkmıştı Aisel. Yurtdışında eğitim almış çok önemli biri gelecekti, Aisel bu şansı iyi değerlendirmeliydi. Çok iyi bir ajansla birlikte çalışıyordu evet ama tanınmak için daha fazla şeye ihtiyacı vardı. Gelecek olan sanatçıdan birkaç şey öğrenebilirim belki diye düşünüyordu.

Betty okul bittikten sonra oyunculuk yaparak kazandığı paralarla bir kafe açmıştı. Oyunculuğa biraz ara vermek istiyordu, çok iyi bir rol gelmedikçe senaryo kabul etmeyi düşünmüyordu, şu anlık aklında sadece kafeyle ilgilenmek vardı.

Betty dükkanını açmaya gelmişti. Sabahın erken saatleri olduğu için etraf sakindi. Kafenin kepenklerini kaldırdı ve ön hazırlıkları yapmak için içeri geçti. Yaklaşık yarım saat sonra dükkânın kapısında asılı olan zil çaldı. "Ding Ding"

"Hoşgeldini-" İçeri kumral saçlı, uzun boylu ve salaş giyinimli bir adam girdi. Çok acelesi var gibi görünüyordu. Hızlı adımlarda tezgâha doğru yanaştı;
"Ah çok acelem var, bir kahve rica edebilir miyim?"
Betty genelde gelen herkesi tanırdı ama içeri giren kişinin kim olduğunu bilmiyordu, bu yüzü ilk defa görmüştü. "H-hemen hazırlıyorum."

Betty kahveyi hazırlarken bir yandan da tezgâhın arkasından adamı izliyordu. Altında açık kahve tonlarında bir şalvar, üzerinde ise beyaz bol bir tişört vardı. Çok havalı bir tarzı olmasa da Betty'nin hoşuna gitmişti. Acelesi olduğu parmaklarını tezgâha sırasıyla vurmasından belliydi. Betty adamı süzmeyi bırakıp kahveyi hazırlamaya devam etti.

Aisel ajansa gelmişti. Toplantı odasına girmeden sekretere sordu; "Herkes geldi mi?"
"Geldi Aisel Hanım."
"Şu bahsedilen sanatçı da geldi mi?"
"Evet."
"Oh, çok iyi."
"Bol şans Aisel Hanım."
"Teşekkür ederim" dedi tebessümle. İçinde nereden geldiğini bilmediği bir özgüvenle toplantı odasının kapısını araladı ve içeri girdi. Odanın ortasındaki uzun masanın başında müdür bey oturuyordu, hemen solunda da arkası dönük bir şekilde oturan Aisel'in beklediği sanatçı vardı. Masanın geri kalanına göz gezdirmedi. Boş bulduğu bir sandalyeye oturdu ve üzerini düzeltti. Derin bir nefes aldı ve müdürün konuşma yapmasını beklemeye başladı. Müdür Aisel gelir gelmez konuşmaya başladı.

"Bugün hepimizin beklediği sanatçımız nihayet geldi. Zaten hepiniz onu tanıyorsunuz" dedi gülümseyerek. Aisel sanatçıyla aynı hizada olduğu için yüzünü tam göremiyordu. Masaya doğru biraz eğilip sanatçıya bakmaya çalıştı. Sanatçı müdüre baktığı için yüzü gözükmüyordu. Masadaki diğer sanatçıların sözlerini duyuyordu.
"Ay ne kadar yakışıklı"
"Gerçekten müthiş bir insan."
"Hep onunla tanışmak istemiştim."
"Bu ajansta olduğumuz için çok şanslıyız."
Sanatçı ayağa kalktı ve masadaki diğer sanatçılara doğru döndü. Aisel'in yüzündeki kocaman gülümseme yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Birdenbire yüzü düştü ve sanatçıya bakakaldı. Main Corner iki yılın ardından karşısına çıkmıştı. Eski anıları aklına gelince kafasını indirdi ve kucağına bakmaya başladı. Main Aisel'i farketmişti, onu gördüğüne şaşırmamıştı. Müdür konuşmasını bitirene kadar Aisel tek kelime etmedi ve kafasını kaldırmadı. Toplantı bittiğinde Aisel hemen odadan çıktı ve hızlı adımlarla asansöre yöneldi. Main arkasından koşarak Aisel'in kolunu tuttu. Aisel kolunun tutulmasıyla irkildi. Main Aisel'in irkildiğini görünce ellerini çekti ve olduğu yerde durdu. Aisel kafasını yerden kaldırmadı. Main ise Aisel'e bakıyordu. "Canını acıttıysam..."
"Ne istiyorsun?"
"Konuşmak"
"Konuşacak bir şey yok!"
Aisel tekrar yürümeye başladı. Main arkasından seslendi.
"Aisel, biraz bekle!"
Aisel durmadı, koşarak arabasına gitti ve oradan ayrıldı. Main daha fazla zorlamamak adına peşinden gitmedi. Zaten burada olduğu zaman süresince tekrar karşılaşacaklarını biliyordu. Derin bir iç çekti.

Aptal 2 "Bizim Hikayemiz"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin