rainbow; seni alıp gökkuşağında saklayasım var,
rainbow; o kadar rengarenksin ki gökkuşağı seni tamamen kamufle edebilir ve böylece sende sadece benim olabilirsin.
rainbow; sadece bana özel.
Değilim. Cevap verebilecek durumda olduğumu bile sanmıyorum. Kalbim çarpıyor. Uzun yolculuğumuz boyunca süren sakinliğim bir anda uçup gidiyor.
"Anlaşılan değilsin. Seulgi konuştuklarımızı unutma. Dinlemeden yargılama, ani tepki verme. Lütfen. Karşındaki kim, nasıl biri, hikayesi ne bilmiyorsun."
Başımı sallıyorum usulca.
"İnelim artık." diyorum. İniyoruz. Sahile doğru ilerlerken sahilin bomboş oluşu ilgimi çekiyor. Etrafa göz atıyorum. Üç kız görüyorum sadece. Bize dönüyorlar. Simalar tanıdık. Joohyun'a bakıyorum. Sadece gülümsüyor. İçlerinden biri koşarak bize doğru geliyor.
"Joohyun, sanırım ben şu an uyuyorum ve muhteşem bir rüyanın içerisindeyim."
Kolumda hissettiğim acıyla inliyorum.
"Değilsin."
Jennie bir anda Joohyun'un üstüne atlıyor ve onu öpüyor.
ÖPÜYOR?
"Kesinlikle rüyadım."
Jennie Joohyun'undan ayrılıp bana dönüyor. Gülümsüyor. Bana gülümsüyor. Hayranı olduğum kadın bana gülümsüyor.
"Sonunda tanıştığımıza sevindim. Ben Jennie, yanındaki güzelliğin sevgilisi oluyorum."
Başım dönüyor bir anda, gözlerim kararıyor. Joohyun'a tutunuyorum.
"Merhaba." diyebiliyorum sadece.
Yanımıza doğru gelen Lisa ve Chaeyoung'u görünce kalbim daha hızlı çarpıyor. Hayır bu gerçekten yaşanıyor olamaz. Hayır. Rüya bu. Sadece rüya. Beynimin bana oynadığı aptal bir oyun sadece.
Gözlerim yanıyor. Rüya olmasını istemiyorum. Bu rüyadan uyanmak istemiyorum. Etraf bir anda kararıyor. Kendime geldiğimde bir yataktayım. Kulağıma boğuk sesler geliyor.
"Bayıldı ve siz onu hastaneye götürmek varken buraya mı getirip yatırdınız?"
"Jisoo, sakin olur musun? Onu uyandıracaksın."
"Uyanması iyi olmaz mı?"
"Lisa susar mısın lütfen?"
"Hep susturun zaten."
"Lalisa çocuklaşma, kızlar sanırım uyanıyor."
Yavaşça gözlerimi açıyorum. Bir anda karşımda beliren endişeli surat beni şüpheye düşürüyor. Gözlerimi kapatıyorum.
" Rüyada değilsin, toparlan ve sakin ol. Biz şimdi gideceğiz. Bir şey olursa haber verirsin bana."
Geri çekiliyor ve gülümsüyor. "Konuştuklarımızı unutma."
"Hayır, hayır. Gidemezsin. Joohyun sakın beni burada bırakmak gibi bir hata yapma."
O uzaklaştıkça ses tonum düşüyor.
"İyi misin?" diye soruyor endişeli bir sesle. Sesini duyunca kendimi yatağa bırakıyorum.
Derin nefesler alıp verirken "İyiyim." diyorum.
Gözlerini kaçırıyor. Yanakları kızarıyor.
"Tüm gün birşey yememişsin, yemek yiyelim önce."
Başımı sallıyorum. Ayağa kalkıyor ve elini uzatıyor.
Gözlerim eli ve yüzü arasında gidip geliyor. Sakin ol diyorum kendime. Sakin ol.
Eline uzanıyor ve tutuyorum. Asla ısıtamadığım ellerimi yakan bir sıcaklık yayılıyor ellerinden. Bu hissi seviyorum. Kim Jisoo, seni seviyorum. Seni ve sana dair her şeyi.
"Bana yazan," duraksıyorum "instagramdan bana yazan sen miydin?" diyorum.
Gülümsüyor.
"Başta hayır, sonrasında evet." Kafam karışıyor.
Gülümsüyor ve " Önce yemek yemelisin, yemeğin ardından anlatacağım sana." diyor.
Başımı sallıyorum. Etrafıma bakıyorum. Biraz ileride hazırlanmış masayı görünce gülümsüyorum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Masaya geçiyoruz. Sandalyelerden birini çekip bana bakıyor. Ona bakıyorum.
"Bu çok saçma." diyorum. Arkasına geçiyor ve omuzlarından tutup sandalyeye oturmasını sağlıyorum.
"Eğer bir sandalye çekiyorsan, o sandalyeye sen oturmalısın."
Şaşkın bakışları eşliğinde diğer sandalyeye oturuyorum.
"Pekala, başlayalım öyleyse."
Sessiz geçen yemeğin ardından ayaklanıyorum. Olduğum yerde gerinip "Uzun süre oturmak bana göre değil," diyorum. "Biraz yürüyelim mi?"
Başını sallayıp ayaklanıyor. Yürümeye başlıyoruz. Biraz ilerledikten sonra duraksıyorum, fark etmiyor ve yürümeye devam ediyor.
"Neden?" diyorum. Arkasını dönüyor, başını sağa eğiyor ve gülümsüyor.
"Beni hatırlıyorsun değil mi? Ben de seni hatırlıyorum. Aslına bakarsan hatırlıyorum demem yanlış olur. Hiç unutmadığın birini hatırlamak anlamsız sonuçta."
"Madem hatırlıyordun, madem unutmuyordun neden gelmedin? Her gün seni görürüm umuduyla oradaydım ben. Her gece seni bekledim."
Bana doğru bir adım atıyor.
"Geldim." diyor. "Sadece görebileceğin bir yerde değildim."