3. BÖLÜM

14.2K 822 74
                                    

3. BÖLÜM

Adamın atını kendi hâline bırakıp yere oturuşunu izlerken ona umursamaz bir şekilde bakıyordu. Burada yatacak hâli yoktu elbet gidecekti, nasılsa o gidince inerdi. Tekrar manzarayı izlemeye koyulduğunda hemen altında ağaca yaslanmış manzarayı izleyen adamın kendi kendine konuşması ile dikkati tekrar dağıldı. Burada bile rahat yoktu, bırakmıyorlardı ki kendini dinleyerek huzur bulsun.

"Duyarsızlığımın cezasını bir gün böyle çekeceğim aklıma gelmezdi. Bazen siyah tarafın görünmeyen beyaz tarafı insanı sarar, kim bilir belki bu kez siyah beyaza dönüşür. Öyle değil mi beyaz kızım?"

Hare kendini tutamayarak "Bir at ile konuştuğuna göre ya gerçekten delisin ya da içinden çıkılmaz bir duruma düşmüşsün." dedi ve neye uğradığını şaşıran adamın etrafına bakınmasını keyifle izledi.

"Daha fazla aranma, bir at konuşamayacağına göre ses yukarılardan bir yerlerden geliyor." demesi ile Ahil başını yukarı kaldırıp eteklerini baldırına kadar çekmiş uçuruma uzanan bir dalda oturan kıza baktı.

"Bana deli diyene bak, akıllı insanın yapacağı iş mi o dalda oturmak."

"Bu benim bileceğim bir iş, şimdi ağacımdan çekil de aşağıya ineyim."

"Tapu memuru olmalısın, ağacı zimmetine geçirdiğine göre..." diyerek sabahki lafına gönderme yaptıktan sonra birkaç adım geri gitti ve dalda başarılı bir şekilde ilerleyen kıza hayretle baktı. Kendisi bırak ağaca çıkmayı annesinin sıkı kuralları altında çocukluğunu neredeyse top bile oynamadan geçirmişti.

"Ben bu ağaca çocukken bile çıkardım, kısacası ben önce geldim."

"Peki..." dedi ve seni umursamıyorum diye bas bas bağıran tavrını takınıp atına doğru bir adım attı. İnsanlarla gereksiz tartışmalara girmezdi, bu da annesinin vazgeçilmez kurallarındandı. Annesi bir insanın duruşuna, hâl ve tavırlarına her şeyden fazla önem verirdi.

"Güzel, demek ki benimle tartışmayacaksın. Zaten pek başarılı olamazsın."

"Hayır, seninle zaten tartışmam! Ben meselelerimi sakince konuşarak hallederim."

"Kendini kontrol altında tutan samimiyetsiz birisin yanı?"

"Bundan rahatsız değilim." derken ki soğukluğu havayı bile soğutacak cinstendi. Ahil umursamazca atın yularını eline aldı ve aşağıya doğru atı hafifçe çekerek yürümeye başladı. Hare birkaç adım ilerisinde onu umursamadan aynı istikamete yürürken Ahil atına bindi ve yokuşu atın üzerinde aşağıya indi. Oldum olası bayır aşağı yürümeyi sevmezdi.

Güneş neredeyse batmak üzereyken atı ile yola inen Ahil yol kenarında durmuş ve telaş ile koşuşturan adamı fark etti. Adam da onu fark edince "Ağam, yardım et karım ölüyor." diye bağırarak yanına geldi.

"Doğum vakti geldi, sancıdan bayıldı galiba ne yapacağımı şaşırdım ben de."

"Ambulansı aramadın mı?"

"Aradım ağam ama suyu gelince beklemeyip yola koyuldum. Biliyorsun hastane biraz buraya uzak."

"Tamam, şimdi sakin ol ve bekleyelim ambulansı burada durdurup öyle devam ederiz yanlış bir şey yapmayalım."

Hare yolun aşağısındaki telaşı fark ettiğinde arabada yatan kadını seçmekte biraz zorlandı. Hızla yanlarına koşarken, gözleri iki telaşlı adama kaydı. Hemen yanlarına gelip hızlıca onları biteni sorduktan sonra sakince konuşmaya başladı.

"Hemen dışarı çıkarıp onu yere yatırmalıyız." dedi ve adamların şaşkın bakışları arasında isteğini bir kez daha tekrarladı. Adamlar yanlış bir şey yapmasından korkarcasına yüzüne baktıklarında "Ben doktorum." dedikten sonra sakince kadını yere indirmelerini bekledi. Onu ilk önce ayıltması lazımdı.

HAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin