Lanet olası arabamın benzini bitmeseydi şu an yağmurlu havada yürümüyor olurdum! Anlamıyorum, neresini seviyorlar şu havanın.. Hem soğuk, hem ıslak hem de gecenin bir yarısı.. Nerden bu ıssız yere geldim anlamıyorum. Ne güzel evimde oturup sıcak çikolatamı yudumluyor olacaktım..
Karıncaların ayak seslerinin bile duyulduğu şu ıssız yol, küçük bir kamyonetin sesiyle; sessizliğini bozdu. Otostop çektim ve bir kaç dakika sonra anca durdu. Hızlı adımlarla.. Daha doğrusu neredeyse koşarak kamyonete vardım. Pencereden kafamı kaldırarak;
"Arabamın benzini bitti. Yolda mahsur kaldım. Ayrıca telefonda çekmiyor aca..."
Sözümü bitirmeden bana gözleriyle "Kamyonete bin.." dedi. Hem şaşırmış hem de kızgın bir şekilde kamyonete bindim. Hayır, yani cevap verebilirdin, bu çok kabaydı..
Gözlerini yoldan hiç ayırmıyordu. Çok soğuk, hiçte meraklı değil. İnsan bir bakar hırlı mı hırsız mı binmiş kamyonetine.
Gözleri büyük, yüz hatları keskin ve soğuk biriydi. Saçları.. Evet, tuhaf. Grimsi bir mavi... Evet, şimdi tuhaf olduğunu fark ettim. Deri kombini ve saç tarzı. Farklı biriydi.
Uzun süren bu sessizliği bozmak gerek diyerek "Neden konuşmuyorsun?" diye söz başladım. İki saniye yalnızların çocuğunu oynadım..
Keskin gözleriyle dönüp gözlerime kitlendi. Evet, sanırım korktum. Korkmuş olmalıyım ki kalbim yerinden memnun değilmiş gibi atmaya başladı. Kalbimin yaptığı kargaşa nedeniyle kan basıncım yükseldi ve sıcaklık bastı.
Acaba dilsiz mi diye düşünmeden edemedim. Çok meraklı kişiliğimden olsa gerek sormadan edemezdim. "Bunu söylemek istemezdim. İnan çok özür diliyorum, acaba uzaylı mısın?"
İlgisini çekmiş olmalıyım ki, dönüp baktı. Sanki gülmemek için yemin etmişte onu ben bozmuşum gibi gülümsedi. Gözlerini devirerek yola kitlenmeye devam etti. Bende ona inat susmaya yemin ettim. Kollarımı göğsümde kavuşturarak hiçbir şey görülmeyen yolu izleyemeye başladım. Saçma. Çok saçma. Tanımadığım birine sinirleniyorum. Gerçekten rezilim. Ne zaman yetişeceğiz?...
"Adın ne?" diyerek bana döndü. İnanamıyordum! Konuştu! Gözlerimi yuvalarından çıkacakmış gibi kafamı çevirip ona baktım.
"Uzaylı değilmişsin.'' dedim alaylı bir gülüş ile. ''Eleta. Ya senin adın ne?'' diye devam ettim.
"Aron" diye fısıldadı. Aron..
__________________________________________________________
Az geçmeden petrol istasyonuna varmıştık. "Bekle, beş dakikaya geliyorum" dedi ve kamyonetinden indi. Bende kafamla onaylayarak, biraz etrafı gözlemeye başladım. Kamyoneti, fazlasıyla havalı duruyordu aslında.
CD'lere bakacak olursak her türlü müzik tarzını dinliyor ve seviyor gibiydi. Dikiz aynasına taktığı kocaman kanatları ve kuyruğu olan tuhaf bir kuş dikkatimi çekmişti. Kuyrukların da otuz tane küçük kuş vardı. Fazlasıyla gizemli duruyordu. Gözleri çok keskin ve rengi maviydi. Hem de gri mavi...
Kendi kendime bu figürü anlamlandırmaya çalışırken, kapının açıldığını duydum.
Meraklı gözlerle ona bakıyordum. Sürücü koltuğuna oturdu ve bana benzin bidonunu uzattı. Ayaklarımın altına onu bir güzel yerleştirdikten sonra tekrar ona dönüp "Bana bu kuşun ne anlama geldiğini söylesene" dedim.
"Hangi kuşun.. Ha, bu. Uzun hikaye boş ver" diyerek kamyonetini çalıştırdı.
''Zaten yolumuz uzun diyerek anlat.'' demekten kendimi alıkoyamadım. Cidden merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M NOT A MONSTER
Teen Fiction"Seni seviyorum bebeğim.. Ama ben bir canavar değilim" Yaşadığı korkunç olayın ardından insanlardan nefret eden, bir erkek. Ve Her şeyi göze alabilen, inatçı bir kız. _______ N: Kapak çalışması için Darknesshcr'e sonsuz teşekkürler. Ayrıca bana...